19.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Uçuş notları
Hep aynı yerler, aynı yerler... Sıkıldım artık. İşyerindeysem, iki seçeneğim var; ya yemekhanede tepsilerle önümüze ne sunulursa onu yemek, ye da a la carte'da seçim yapabilme şansına sahip olmak. Ama aynı mekan, aynı garsonlar, yaklaşık aynı yemekler. Değişik bir tatlı yemek istiyorum, başka bir manzaraya bakmak istiyorum. Ne zaman? Siz de gazeteci olup haftanın altı günü geç vakitlere kadar çalışırsanız tek tatil gününüzde de öğlene kadar uyur ve en fazla sinemaya gidebilirsiniz. Demek ki ancak şefimin vicdanına kalmışım. Bana bir öğlen şöyle üç dört saat izin verecek de düzgün bir öğle yemeği yiyebileceğim. Tabii ki işyerimizden şehir merkezine gidip dönme (hem de İstanbul trafiğinde) zamanını da hesaba katarak. Peki arabaya atlayayım ve işyerimize daha yakın olan Kaşıbeyaz'a gideyim veya hadi biraz izin alayım da Ortaköy ya da Beyoğlu'nda öğle yemeğimi yiyeyim. Hayır bambaşka bir şey istiyorum.
Neyse acındırdım, acındırdım ve şefimden izin aldım. Uzun zaman önce gelen bir teklifi değerlendirerek saat 11:00 civarında Güven Air'i aradım. Araba gelip beni aldı. 11:30'da havaalanındaydık. Özel uçağımıza hemen atladık ve yola çıktık. Nasıl mı hemen atladık? Eğer Güven Air'in yolcusuysanız bir tek kimlik fotokopinizle VIP oluyorsunuz ve hiç beklemeden istediğiniz vakitte uçağınıza binebiliyorsunuz. Ufacık bir uçak ama çok rahat. Önce onu anlatayım. Koltuklar deri, masalar ahşap, koltuk kenarları, emniyet kemerlerinin metal aksamları, tavan lambalarının kenarları falan altın kaplama. Kokpitte iki pilot, biraz ilerinizde yolculuk boyunca sizin için sürekli çalışan bir hostesiniz var. Eğer canınız illa ıspanak çekiyorsa, yarım saat öncesinden bildiriyorsunuz ve yemek olarak ıspanak hazırlanıyor. Zaten iki dergi, iki gazete bulunan uçakta eğer siz isterseniz, dilediğiniz kitap, gazete, dergi de hazır bulunduruluyor. Aslında istediğiniz her şey. İstediğiniz şarap, şampanya, istediğiniz marka kahve, hamburger, pizza. Ne isterseniz. Biraz önceden haber verin yeterli. Tabii ki kendi mönüleri de var. Zaten bu mönüler birbirinden güzel. Yapacağınız tek şey seçmek. Şaraplara gelince... Uçakta hazır bulunan Castellare'yi (Kırmızı) mutlaka ama mutlaka tavsiye ederim. Yani yeme içme ve güzel bir gün zaten uçağın içinde başlıyor.
Nereye mi gidiyorum? Tabii ki jetle Beyoğlu'na gidecek değilim. Biliyor musunuz, İstanbul'un yağmurundan, çamurundan bıktım. Zaten yeni Dubai gibi sıcak bir şehirden gelmişim. Şöyle güneşli bir yere gideyim dedim ve Antalya'ya gitmeye karar verdim. 50 dakika süren yolculuktan sonra Antalya'ya iniyoruz ve yine beş dakika içinde kendimizi havaalanının dışında buluyoruz. Bizim için ayarlanmış arabalara binerek Antalya'nın en ünlü restoranlarından Yedi Mehmet'e doğru yol çıkıyoruz. Yedi Mehmet'te inanılmaz bir dil balığı, çok güzel nar suyundan sonra gelen oranın ünlü kabak tatlısını sipariş ediyoruz. Kabak tatlıları özel olarak hazırlanıyormuş. Bir önceki akşam çok ağır bir mangal ateşinin üzerine konan kabaklar bir gece boyunca bekletildikten sonra tatlı yapılıyormuş. Ben böyle bir şey yemedim. Yazık, şefim de tatlıyı çok sever. Ve yazık ki şefim beni Antalya'da değil, Beyoğlu'nda sanıyor.
İki saatlik muhteşem bir yemekten sonra fotoğrafçımız Müslüm Bayburs ve ben tekrar arabalarımıza biniyoruz ve uçağımıza gidiyoruz. Hostesimiz yine bize içecek ve yiyecek bir şeyler getiriyor ve artık patlamak üzereyiz. Ama o kadar güzel sunuyor ki...
50 dakika sonra İstanbul'dayız. İstanbul'un taşını toprağını öptükten sonra yine Güven Air'in özel yapılmış 8 kişilik Mercedes minibüsüyle işyerine dönüyoruz. Saat de 17:00 olmuş. Şefime trafiği falan bahane ediyorum. İnanıyor.
Şimdi şöyle oluyor: Aylardır kafanıza taktığınız kişiyi en sonunda elde ettiniz. Ve ilk buluşmanız. "Sevgilim," diyorsunuz, "seni güzel bir yere, kahve içmeye götüreceğim." Önce Güven Air'i arıyorsunuz. Uçaklarından birini seçip ayarlıyorsunuz. Yeni sevgilinizin en çok sevdiği içkileri de sipariş ediyorsunuz. Sevgilinizi evinden aldırıp, havaalanına getirtiyor, Paris'e uçuyor, orada güzel bir kahve içip, birkaç vitrine baktıktan sonra akşam çok geçe kalmadan kendi şehrinize dönüyorsunuz. Ne de olsa gece sevdiğiniz bir arkadışınızın doğum günü partisi var. Bazı kadın dergileri yıllarca kapıya limuzinle gelip de uçakla kahve içmeye götüren adamları anlattılar diye onları kınadık. Kınamayın, yaşadık, hiç de fena olmuyor.
Tabii bu işin zevk kısmı. Aslında bu jetlerin en önemli özellikleri zamandan tasaruf sağlamaları. Düşünsenize işadamısınız ve çok önemli bir toplantı için Almanya'ya gitmelisiniz. Çok az vaktiniz var ve gitmeden önce de burada halledeceğiniz işler. Milyon dolarlık bir anlaşmaya imza atacaksınız belki de. O zaman havaalanlarında kaybedilen saatler, çektiğiniz yorgunluklar belki de sizin o milyonu kaybetmenize neden olacak. Böyle bir durumda yanınıza alacağınız iki üç adamınızla birlikte özel bir uçağa gidiş dönüş için vereceğiniz 5 - 6 bin dolar size zarardan çok fayda getirecektir. Hem de uçuş süresince toplantılar yapabilir, işinize devam edebilirsiniz. Tabii unutmamak da lazım, 3 - 5 kişi "business class"ta yapacağınız bir yurtdışı seyahati için zaten yaklaşık aynı paraları ödeyeceksiniz. Kısaca hem Almanya'daki toplantıya katılıp dolarları kazanabilir hem de akşamki evlilik yıldönümü yemeğinize yetişebilirsiniz.
Uçuş notları
* Jetler: Güven Air'in - yeni alınacak jeti saymazsak - şu anda elinde Bell 430 helikopter (1700 dolar / saat + KDV), Beechcraft B - 200 Super King Air uçağı (1450 dolar / saat + KDV) ve bizim kullandığımız Beechjet 400A jet uçağı (2650 dolar / saat + KDV) var.
* Jetin içi: En son sistem elektronik uçuş ve seyrüsefer cihazları ile donatılmış olan uçaklarda stereo müzik yayın sistemi, air show, air condition ve tuvalet bulunuyor.
* Personel: Özel VIP eğitimi almış hostesiniz uçuş boyunca yanınızda. Pilotlar ise 4500 - 6000 saat uçmuş ve yurtdışında her yıl bir kere eğitim alan pilotlar.
* Zevk: Bazı genç zengin çocuklarımız yaz gecelerinde 23:30 civarında uçağa atlıyor, sevgilileriyle Bodrum'a gidiyor, gece boyu eğleniyor ve sabah 7:00 civarında tekrar İstanbul'a dönüyorlarmış. Rahmi Koç'un ise 15 günde bir özel berberi için Yunanistan'a gittiği herkes tarafından biliniyor.
* Maliyet: Saat ücretleri dışında uçma saatinin dört katı kadar zaman içinde sizi bedavaya bekliyor jetler. Ondan sonraki her saat için 150 dolar alınıyor.
Özel istekler: Hostesimizin anlattığına göre uçmaktan korkan bir müşterileri için iki hostes birden bulunduruluyormuş uçakta. Ayrıca isterseniz sizin için bir otelde yer ayarlıyorlar, araba kiralıyorlar ve bilmediğiniz bir yere giderseniz rehberlik hizmeti de sağlayabiliyorlar.
* Ambulans kiti: Güven Air "Ambulans uçuşu yapabilir" yetkisine sahip. Acil bir durumda yarım saat içinde uçağın içi değiştiriliyor ve hastayla doktor için özel olarak hazırlanıyor. Güven Air'in uçağına takılan ambulans kiti ve acil servis eğitimi alan 9 pilot sayesinde uçakta tedaviniz devam ediyor ve başka bir ülkedeki hastaneye yetiştiriliyorsunuz.
* Güven Air: 1996 yılında kurulan Güven Air (Tel: 0212 662 03 62) diğer şirketlerden farkını servisiyle açıklıyor. Tüm özel isteklere "evet" diyen Güven Air ayda 50 saatlik bir uçuş ortalamasına sahip. Tüm uçakları en son model ve Güven Air'in Genel Müdürü Burhan Tiryaki (37) size her konuda yardımcı olmaya çalışıyor.
* Fıkra: Bir sürü havacılık fıkrası öğrendik. İşte iki tanesi:
1) Temel bir gün uçağa biniyor, "Business Class"ta oturuyor. Aslında bileti 'ekonomi' için. Hostesler dakikalarca Temel'i kaldırmaya çalışıyorlar. Temel yerinden kıpırdamıyor. En sonunda pilot Dursun'u çağırıyorlar. Dursun Temel'in kulağına bir şeyler fısıldıyor. Temel kalkıyor, yerine geçiyor. Merak eden hostesler Dursun'a soruyorlar. Dursun açıklıyor: "Temel, bu koltuk Trabzon'a gitmez," dedim.
2) Önce uçağın birinci motoru yanıyor, sonra ikinci motoru. Üçüncü motordan sonra çığlıklar başlıyor. Herkes paniğe kapılıyor. Bir tek Temel çok sakin. Uçak inebiliyor. Herkes Temel'e diyor ki: "Bu ne sakinlik, uçak neredeyse düşüyordu." Temel de diyor ki "Babamın uçağı mı düşerse düşsün."