08.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Hızımızı alamadık. Geçen haftaki Murat Belge'li Nişantaşı turundan sonra, Bağdat Caddesi'nin başı kel mi dediler. Belge'nin kitabı zaten cevher. Eh, bana fazla iş düşmüyor.
"Caddebostan: Şimdi bu adla tanıdığımız bölgenin adı eskiden 'Cadı Bostanı' idi. 2. Abdülhamit zamanında, sonradan piyade ferikliğine ve paşalığa yükselecek olan Cemal Bey burada, ucuz topraklar almıştı, çünkü o sıralar burası boştu ve toprak değerli değildi. Sonra, Cemal Bey Cemal Paşa olunca, burada havuzlu bir köşk yaptırdı. Daha önce gördüğümüz Çiftehavuzlar semtinin adı bu köşkten ve havuzlarından gelir. Cadı Bostanı ya da Caddebostan da böyle hareketlenme başlayınca, başkaları da yazlık konaklarını burada yapmaya giriştiler. Aynı dönemin adamlarından Horoz Ali Paşa, örneğin. Ama Ali Paşa askerlerine güftesini Namık Kemal'in yazdığı bir marş söyletince, Abdülhamit'in emriyle, özene bezene yaptığı konağında ev hapsine girdi. O konak şimdi plajın olduğu yerdeydi."
"... Daha sonra kır gazinosu ve salaş plajlar açılmış, bunlar zamanla şıklaşmıştı. Ama sahil yoluyla Reşit'in plajı filan kalmadı. Dimitri'nin gazinosu kapandı. Günümüze özgü 'restaurant' ve lokaller Caddebostan'ı kapladı." (Murat Belge, İstanbul Gezi Rehberi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)Evet, eski Maksim, yeni Migros'un oradan (İskele Caddesi) Bağdat'a çıkarken aç kalmanıza imkan yok. Kebapçı, İtalyan, Çin, fast food'cu, sandviççi, balıkçı (yakında açılıyor), dönerci, tavukçu... Barlardan Robin Hood, North Shield... Caddeye çıkmanıza az kala sağda Emek Apt. var. Korkmayın, kıvrılın. Biraz içeride 8 Store diye bir dekorasyon mağazası. Ferforje ve ahşap üzerine. Sadece oradaki çeşitlerle sınırlı değilsiniz, hayal ettiğiniz, çizdiğiniz herhangi bir model hayata geçiriliyor. Mağazanın sahipleri (Serpil ve Serdar Şardağ) nefis villaların dekorasyonunu yapıyor ve işi iyi biliyorlar. Kısaca özenli işçilik, makul fiyat.
Caddeye çıktınız. Normal olarak Erenköy'e doğru ilerleyeceksiniz. Ters yöne yani sola gittiğinizde, ayakkabıcı Elle açıldı, değişik babet versiyonları bulunuyor. Göztepe'ye doğru Liila ilginç gelebilir. Hindistan'dan çok çeşitli aksesuvarlar getiriyorlar; örtüler çok hoş.
Artık dönün. Asıl eğlence Caddebostan'dan başlıyor ve Erenköy, Şaşkınbakkal, Suadiye şeklinde sürüyor. "Daha Orhan Gazi zamanında Konuralp'le birlikte buraya (Erenköy) gelen savaşçı dervişler, 'erenler', belki bunların arasında bir 'Eren baba', semtin isim babasıdır. Onların tekkelerini kurdukları bölge şimdi İçerenköy olmuştur. Eren Baba'nın bu yakınlara kadar Erenköy istasyonu çevresinde olan türbesi de ortadan kayboldu, ama yeri hala biliniyor. Şehrin buraları iskan olurken Erenköy Osmanlı bürokrasi - aristokrasisinin en sevdiği bölge olmuştu. Galip Paşa ve Zihni Paşa, ilki Bağdat Caddesi, ikincisi iç tarafta olmak üzere, kendi adlarını taşıyan camileri yaptırdılar (1918 ve 1902). Daha kuzeydeki Sahrayıcedit Camii de aynı dönemin eseridir. Cemile Sultan, Kabasakal Mehmet Paşa, Ali Paşa, Memduh Paşa buraya yazlık yaptıranlar arasındadır. Cumhuriyet döneminde de Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak Erenköy'e yerleştiler."
Hemen Galip Paşa Camii'nin orada, Chevignon'un yanında iki girişimci kadın ayakkabıcı Carvela'yı açtı, iyi modeller var. Öbür ayakkabıcılardan, Şaşkın'a doğru solda eskiden Hitit diye bildiğimiz Mine Takı'ya yakın, aşağıda Vetrina dikkat çekiyor. Cansu dış cephesini yeniledi; içeride yine ne ararsanız buluyorsunuz. Erenköy'ün temel taşlarından Afrodit, caddeyi ele geçiren her türlü markaya karşı yıkılmadı, ayakta. Bu sezon başta trikoları ve abiye gece çantalarıyla müthiş. Sokağın içinde bitişikte La Botte, caddenin üzerinde Esprit, Gorbon'da kalpli ve kelebekli mug'lar... Şaşkın'a varınca, Nezih Kitabevi ve kebapçım Namlı. Bunlara üç beş adım kala kafanızı kaldırdığınızda "evci" Origins. Çok çekici parçalar (hepsi ithal) ama parası bol olana.
"Şaşkınbakkal, sevimli bir semt adıdır. Vaktiyle biri burada bakkal dükkanı açmış. 'Böyle dağ başında bakkal ne kazanacak?' diye Şaşkınbakkal demişler. Şimdi oranın haline bakıyoruz ve bakkal haklı çıkarken biz Şaşkın İstanbullu oluyoruz. Suadiye'de Mabeyinci Sadi Bey'in korusu ve köşkü (şimdi yok) yanında açılan plaj (1930'larda) buranın kalabalıklaşmasına katkıda bulunmuştu."
Civarı şimdilerde kalabalıklaştıran ise Zara. Park Bravo'nun sahibi Kamil Özçoban'ın getirdiği İspanyol marka İstanbul'da sadece tek noktada. Öylesine tuttu ve talan ediliyor ki cumartesileri içeri girmek mümkün değil. Zara'nın modelleri de etiketleri de rahat. O pahalı markaları kategori dışı bıraktığınızda sezonun en hoş grileri, en minimalist elbiseleri, en makul kolejli kız kılıkları burada. Diz boyu ceketler, trendy tayyörler, her boy etekler (bilekte, diz bitiminde evaze, artık pek kalmasa da mikro mini) şık ve kullanışlı. 4 katlı dükkanın erkek ve çocuk bölümleri de gayet iyi ama asıl çıtır katı üfff! Özetle Zara'dan bir girişte birkaç parça alıp çıkıyorsunuz ve bütçeniz sarsılmıyor.
Yine yer kalmadı. Halbuki asıl demek istediğim, artık Suadiye'nin acayip geliştiği, başta Beymen Megastore, açılan tüm yerli yabancı markaların burayı nasıl da canlandırdığıydı. Çok özet geçiyorum. Beymen tabii gayet şık. Hele markalar katı... YKM harcıalem. Taksitli satış olduğu için peşin alışveriş yapanlar biraz kazıklanıyor. Tam Marks & Spencer'ın karşısına Çarşı açıldı; kalabalıktan insanlar ezildi. Vakko'nun tarzı pek benlik değil: Satış elemanları çok bilmiş. İnsanı eziyor, sadece kendileri bilirmiş gibi haddinden fazla konuşarak nefes darlığına yol açıyorlar. Max & Co.'dan hoşlanıyorum; koyu kahverengi pofuduk ceket - anorak nefis. Son keşfim. Aşağıda Suadiye Oteli'nin oradan Bağdat'a çıkarken caddeye üç adım kala sağda Max Mara, Max & Co. ve Marina Rinaldi'nin seri sonu mağazası. Yine yoruldum.