The Others"Şeriat" nedir, ne değildir?

"Şeriat" nedir, ne değildir?

27.02.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bilimsel olarak ve herkesin bildiği üzere "İslam hukuku" anlamına gelen "Şeriat" kelimesini İslamcılar yeniden tanımlamak ve buna "İslam dini" anlamını yüklemek gayreti içinde. Son günlerde ANAP genel başkanı Mesut Yılmaz ve DSP genel başkanı Bülent Ecevit, İslamcıların bu tahrifatına teslim olmayı politik hesaplarına uygun buldular. Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü başkanı ve İslam felsefesi uzmanı Prof. Dr. Ahmet Arslan yorumluyor.

Şeriat nedir, ne değildir

HERHANGİ bir Arapça sözlükte "şeriat" kelimesinin karşılığına baktığınız zaman, teknik, istilahi anlamının "yasa, kural" olduğunu görürsünüz. Bununla eş anlamlı veya ilgili diğer kelimelere baktığınız zaman yine şunlarla karşılaşırsınız: şer, dinsel, ilahi yasa; şer'i : dinsel, ilahi yasayla ilgili; meşru : yasal; şari : yasa koyucu; teşri : yasama; teşri'i : yasamayla ilgili, vb.
İslami konularda herhangi bir Batı dilinde yazılmış bilimsel bir kitabı açtığınız zaman, İslami "şeriat" kelimesinin teknik, istilahi karşılığı olarak göreceğiniz daima "Islamic law" veya "la loi divine musulmane" veya benzeri olacaktır.
Herhangi bir ciddi ansiklopediye, örneğin Ana Britannica 'nın "şeriat" maddesine baktığınız zaman, "Tanrı'dan kaynaklandığı kabul edilen ilke, kural ve yargılar bütünü" ifadesini okursunuz. Kelimenin Kuran'da genel olarak Tanrı yolunu belirten özel bir terim olarak kullanıldığını; başlangıçta İslam bilginlerinin şeriatı, Hz. Muhammed'in getirdiği hükümlerin bütünü olarak tanımladıklarını; bu şekliyle dinin hem inanç, hem ahlak, hem de eylem yönünü içerdiğini; ancak zamanla ve İslam bilimlerinin sistemleşmesiyle birlikte inanç ve ahlakla ilgili hükümlerin ayrılıp "şeriat" ın yalnızca İslam'ın "pratik hüküm ve kurallarını ele alan fıkıh, yani hukuk" la eş anlamlı olarak kullanılması geleneğinin yerleştiğini görürsünüz.
Daha uzmanca bir ansiklopediye, İslam Ansiklopedisi 'ne başvurduğunuzda yine, "şeriat" ın teknik bir tabir olarak, "İslam'ın tedvin edilmiş kanunu" anlamına geldiğini okursunuz. Başlangıçta en genel olarak "Tanrı yolu" anlamına gelen kelimenin zamanla İslam'ın inançla ilgili kısımlarının, "Kelam" ın, yani islam ilahiyatının; ahlakla ilgili kısımların, "Adab" veya "Ahlak" ın, yani İslam ahlakının özel alanına giren şeyler olarak ayrılmasıyla, Şeriat'ın münhasıran 1) "ibadetler ve dini vecibelerle ilgili hükümleri" ; 2) "hukuki ve siyasi mahiyetteki hükümleri" ifade eden teknik, istilahi anlamının teessüs ettiğini görürsünüz.
Maddeyi okumaya devam ettiğinizde anlarsınız ki, bu dönemden zamanımıza kadar "şeriat" kelimesinden anlaşılan şey, açık ve kesin olarak "müminin Allah ve hemcinsleriyle olan münasebetlerini düzenleyen hükümler", yani fıkıh, yani "hukuki ve siyasi mahiyetteki hükümler" bütünüdür.
Şeriat'ın İslam'la eş anlamda kullanılmama geleneği o kadar açıktır ki, bugün en basit bir İslami kültürü olan her insan "Şeriat'ın kestiği parmak acımaz" deyimini, "Yasanın, hukukun kestiği parmak acımaz" şeklinde anlar. Çünkü İslam'ın ahlakla ilgili bir öğüt veya inançla ilgili bir ifadesinin herhangi bir "kesiciliğe" sahip olmadığını bilir.
Aynı şekilde en basit İslami kültürü olan her insan "hile - i şeriyye", yani "şer'i hile" deyiminin, İslam'ın inançla veya ahlakla ilgili bir hükmü için geçerli olamayacağını; çünkü inançta ve ahlakta "hile" nin değil, ancak halis, saf niyetin geçerli olabileceğini; bunun ancak şekille, lafızla, dış münasebetle ilgili, yani hukuki alanda söz konusu olabileceğini bilir veya hiç olmazsa anlar.
Bugün kim şu tür ifadelerin alışılmadık, tuhaf ifadeler olduğunu farketmez? "Şeriat'a göre Müslümanın komşusunu sevmesi gerekir" veya "Şeriat'a göre Tanrı tektir." Buna karşılık şu tür ifadeler kime alışılmadık, tuhaf gelir? "Şeriat'a göre hırsızlık yapanın kolu kesilir"; "Şeriat, dört kadınla evlenmeye izin verir." Bunun nedeni birincilerin ahlak ve inanç; ikincilerin ise hukuk alanına ait olmasıdır.
Peki o halde bazı anlı şanlı, kültürlü parti liderlerimizin "Şeriat'a karşı çıkmak İslam'a karşı çıkmaktır" şeklindeki basit eşitlemelerinin, eğer İslam'ın inanç, ahlak ve ibadet olarak hukuk ve siyasetten ayrı ve daha önemli bir varlığı olduğuna karşı çıkmak istemiyorlarsa, anlamı nedir?
Bunun nedeni"hakikat aşkı" mıdır? Politikacının "hakikat" e aşık olduğu duyulmuş şey midir? Toplumun yanlış da olsa görüşlerine karşı çıkmamak, yani "politika yapmak" mıdır? Hayır, çünkü toplum şeriat'tan, doğru olarak, İslam'ın hukuki, yasal yönünü anlamaktadır.
Daha önemlisi bu anlı şanlı, dürüst parti liderlerimiz eğer şeriat'tan genel olarak İslam'ı anlıyorlarsa, "Şeriat'ın geri gelmesini" isteyen veya "Şeriat devleti" kurulmasını talep eden kişilere, yani İslam'ı bir hukuk ve siyaset olarak anlamak isteyen kişilere, hangi hakla veya hangi argümanla karşı çıkabileceklerdir?
Yüzyıllardan beri anlamı bilimsel olarak, istilahi olarak teessüs etmiş olan ve halk arasında da açıkça bilinen; Refah Partisi'nin niyetleri belli olan bazı sözcüleri ve benzeri şahıslar dışında kimsenin anlamı üzerinde görüş ayrılığı olmayan bir kelimeyi, herkesin aklını karıştıracak ve toplumu tehlikeli yollara sürükleyecek bir biçimde Türkiye'nin gündemine sokmak, hangi akıl veya akılsızlıktır?
"Laiklik" gibi özü itibariyle siyasi olan, son birkaç yüzyıldır yaratılmış olan kavramların en siyasisi olan, çünkü modern siyasal toplumun yaratılmasının temelinde olan bir kavramla ilgili olarak "Laikliği siyasallaştırmayalım" incisini telaffuz eden siyasi parti liderini benzeri incilerle taklit etmek zorunda mıdırlar?