26.02.2016 - 22:33 | Son Güncellenme:
Türkiye’nin Kıbrıs işlerinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in yoğun çalışma trafiğine rağmen, Kıbrıs konusuna önemli bir zaman ayırdığını yakınen biliyoruz. Sayın Türkeş, “Ben aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşıyım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde ilk defa Kıbrıs kökenli bir milletvekili Kıbrıs'tan sorumlu makama gelmiştir” diyerek Kıbrıs konusundaki hassasiyetini ortaya koymuş, göreve başladığı günden bu yana da Kıbrıs’a oldukça geniş bir zaman ayırmıştır.
Sayın Türkeş’in bu yaklaşımını takdirle karşılamak her Kıbrıslı Türk için bir gurur vesilesi olmalı, bazı siyasilerimizin de başta Asrın Su Projesi konusunda olmak üzere sayın “Türkeş kadar Kıbrıslı” olmasını dilemek gerekmektedir.
Özellikle CTP içinde yer alan bir kanadın su projesiyle ilgili yaklaşımı gerçekten de kabul edilebilir değildir.
Ellerinden gelse bu suyun kullanımını neredeyse engelleyeceklerdir.
Bu girişimler ve Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs’a hayat verecek olan “Asrın Su Projesi” konusunda yaşananlar, bize “Denizi geçip derede boğulmak” sözünü hatırlatmaktadır.
Dünyada ilk kez uygulanan, Türkiye Cumhuriyeti ve mühendislerinin kudretini tüm dünyaya gösteren böylesine büyük bir projenin hayata geçmesi, ne yazık ki bazı çevreleri rahatsız etmiş, gizliden gizliye başlayan karalama kampanyaları bazı çıkar gruplarının da katılımıyla protesto eylemlerine dönüştürülmüştür.
Baktığımız zaman, bu çevrelerin Sol cenahtan çıktığını, Annan Planı döneminde Güzelyurt’un Elye bölgesinde yakılan ateşin bir benzerinin Anavatan’dan gelen suyu protesto etmek için de yakıldığını görüyoruz.
CTP’nin eylemci grubu tarafından fitili ateşlenen protesto ve propaganda çalışmalarında “Bu su geldiğinde bahçenizdeki kuyunun sahibi artık siz olmayacaksınız” yalanlarıyla gerçekte varolmayan tablolar çizilmekten bile çekinilmemektedir.
Aklın ve mantığın alamayacağı gerçekdışı suçlamalarla Anavatan Türkiye’ye saldırmayı marifet sayan bu çevrelerin malum karalama çabalarının hiç bir ehemmiyeti olmadığını söylemek zorundayız.
Bu kişilerin “kuru gürültüden” öteye gidemeyecek ve haddini aşan girişimleri, halkın çoğunluğu tarafından ciddiye alınmamaktadır.
Halkımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin her konuda Kıbrıs Türk Halkı’nın yanında olduğunu geçmişte yaşanmış bir çok olayda en açık şekilde görmüştür.
Türkiye hükümetleri, Kıbrıs Türkü’nü hiç bir zaman kendinden ayırmamış, ekmeğini aşını, gücünü paylaşmış, Asrın Su Projesi ile şimdi de suyunu paylaşmaktadır.
Anavatan Türkiye, KKTC’nin her zaman yanında olmuş, her türlü sıkıntısını gidermek için elinden geleni ortaya koymuştur.
Bu katkılar mali açıdan da devam etmektedir.
Yıllardır Kıbrıs’a mali kaynak aktaran Türkiye’nin son beş yıl içinde kamu maliyesi için verdiği katkıya baktığımızda her yılın ilk 2 ayı göz önüne alındığında 2010’da 148 milyon 146 bin 282 TL, 2011’de 164 milyon 616 bin 245 TL, 2012 yılında 200 milyon 550 bin TL, 2013 yılında 61milyon 191 bin TL, 2014 yılında 65 milyon TL, 2015 yılında 80 milyon TL verdiğini görüyoruz.
Günümüze baktığımızda ise 2016 yılına 70 milyon TL bütçe açığı ile girildiğini görüyoruz.
Yani, KKTC’nin gelirleri ile giderleri birbirini karşılamamakta, ortaya çıkan açık Anavatan Türkiye tarafından karşılanmakta, bütçe açıklarının azaltılması için de yapılması gerekenler sürekli olarak ortaya konulmaktadır.
Hükümetin diğer ortağı UBP kanadında su projesiyle ilgili hiç bir olumsuz görüş yokken, CTP’nin içinde barındırdığı karşı cepheye direnemeyerek boyun eğmesi, önümüzdeki seçimlerde elbette oy oranlarına yansıyacaktır.
UBP Genel Başkanı sayın Özgürgün’ün dediği gibi:
“Suyun KKTC topraklarıyla buluşmasından sonra yaratılan tartışmalar Anavatan Türkiye’ye karşı yapılan acımasız saldırılara zemin olmuştur”
Ve bunun bir karşılığı elbette olacaktır.