15.07.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
1933 doğumlu olan Yaşer, Tarsus Amerikan Koleji, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden sonra Amerika'da master yaptı. Devlette, İstatistik ile ilgili muhtelif görevlerden sonra en son İstatistik Enstitüsü Başkanlığı'nda bulundu. Daha sonra Londra'da, "Birleşmiş Milletler Dünya Doğurganlık Araştırması" projesini yönetti. Halen Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı Genel Koordinatörü'dür.
SON günlerde erken seçim konusunun gündeme gelmesiyle nüfus ve seçmen tespiti konuları da güncel hale geldi ve pek çok köşe yazarımızın ana konusu oldu. Bu arada kulaktan dolma bilgilerle de yazılar yazıldı. Konu bir gazete makalesinde izah edilerek karar veriliverecek bir konu değildir. Birkaç boyutunu birden düşünmek gereklidir. Bizim gayemiz sadece çok kısa zamanda erken seçimi gerçekleştirmek için seçim kütüklerinin bir an evvel yenilenmesi midir? Bu kadar masrafı yaptıktan sonra mali bakımdan ve zaman bakımından pek fazla farketmiyorsa memleket ekonomisi için çok önemli olan sosyal ve ekonomik verileri de toplamak iyi olmaz mı? Devlet Planma Teşkilatı'nın (DPT) bu verilere ihtiyacı yok mu? Bilgisayar teknolojisi çok gelişti, optik okuyucular kullanarak çok süratle netice alınması mümkün. Böyle bir projenin maliyeti nedir? Bir uzman heyet tarafından sayım veya sadece nüfus tespiti incelenip zaman ve maliyet bakımından karşılaştırma yapıldı mı?
Nüfusun sayısı tabii ki çok önemlidir. 1985 - 1990 sayımları arasında 6 milyona yakın kişinin göç ederek yerlerini değiştirdikleri 1990 sayımı sonuçlarında tespit edilmiştir. Bu rakamın bu sayımdan sonraki yıllarda 7 - 8 milyona çıkmış olması kucvvetle muhtemeldir.
Bu hadiseye ilaveten 91 seçimlerinden sonra 5 - 6 milyon 18 yaşını doldurup seçmen statüsü kazanan gencimizin seçim kütüklerinde kayıt edilmediğini farzedersek yeni bir nüfus sayımının ve nüfus tespitinin elzem olduğu ve 1990 nüfus sayımının neticesine göre yapılacak bir seçimin kati surette temsil kabiliyetinin olmayacağı bir gerçektir.
Gözardı edemeyeceğimiz diğer bir gerçek de yurt dışındaki yurttaşlarımızın seçime iştirak sorunudur. Bu konunun da daha ciddi bir boyutta ele alınması, onların da sağlıklı bir biçimde oy kullanmalarının sağlanması gerekmektedir.
Peki ne yapılması lazım?
Nüfus sayımları De Facto (nüfusun sayım günü bulunduğu yer esas alınarak sayılması) ve de De jure (nüfusun daimi ikametgahına göre tepiti) olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır.
Bizde 21 Ekim 1990 tarihinde yapılan son sayımla birlikte 13 sayım yapılmış ve hepsinde de halkımızın bir gün evlerinde oturmaları sağlanarak De Facto sistemi kullanılmıştır. Yani sayım günü kim nerde bulunuyorsa orada sayılmıştır. Yabancılar nüfusa dahil edilmiş, yurt dışındaki vatandaşlarımız memleket nüfusuna dahil edilmemiştir. Milletvekillerinin dağılımının kişinin ikametgahına göre yapılması iddia edenlere göre, bir sayım yapılacaksa iki sistemi birleştiren bir yaklaşım benimsenmelidir.
Sayım, bazı kişilerin iddiasına göre daha masraflıdır, hazırlıkları daha uzun sürebilir ve de neticelerin alınması daha uzun zaman alabilir. Dolayısıyla sadece bir nüfus tespiti yeterlidir.
Karşı iddialara göre ise;
a) Nüfus tespitinde de, sayımla karşılaştırıldığında, hazırlık ve zaman bakımından fazla farketmez; sayımlarda il ve ilçelerde sayım komitelerinin kurulması ev ve sokaklarda numerataj yapılması ve bina cetvellerinin hazırlanması, sayım memurlarının eğitimi vs. 5 - 6 ay içinde bitirilebilir.
b) Nüfus tespiti ve seçim kütüklerinin hazırlanması için adreslerin kontrolü, formların hazır hale getirilmesi ve tespit görevini yapacak yaklaşık 750 bin kişinin eğitimi vs. gibi faaliyetler gene neresinden baksanız 4 - 5 ay sürer; iki ay da tespit olayına ayırırsanız zaman bakımından yaklaşık asgarı 6 ay gereklidir.
c) Gerek sayım gerekse nüfus tespiti için hemen hemen ayrı masraf yapılacağına ve zaman bakımından bir tasarruf olmayacağına göre neden 5 soru ile yetinelim; Türkiye'nin sosyo - ekonomik durumunu en iyi yansıtan, rahmetli Turhan Feyzioğlu'nun dediği gibi, bir nevi devlet gemisinin projektörü yerine geçen sayım verilerinin elde edilmesi hem seçimlerin sağlıklı temsile uygun yapılmasını sağlayacak, hem de devlet mekanizmasındaki karar vericilere ışık tutacaktır.
Bu iki tercih konusu DİE ve DPT'den uzman kişiler tarafından çok kısa zamanda değerlendirilip karar vericilere yardımcı olunması sağlanmalıdır.
Sonuç:
MERNİS (Merkezi Nüfus İşleri Sistemi) bu zamana kadar işlerlik kazandırılsaydı bu sıkıntılar olmazdı.
Çare: Sayımlar konusunda çok tecrübeli olan Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü'nün, çok süratle, modern bilgisayar techizatının takviye edilmesinde ve yılbaşından evvel bir sayım yapılmasında fayda vardır. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacak hem seçim kütüklerinin sağlıklı olmaları sağlanacak hem de en son 1990'da öğrenebildiğimiz nüfusun sosyal ve ekonomik özelliklerini elde etmiş olacağız.
1995 seçimlerinin ne kadar sağlıksız ve temsilden yoksun olduğunu hepimiz biliyoruz. Aralık'ta gene aynı şekilde sağlıksız seçim yerine 1998 Mart veya Nisan'ında yeni nüfus dağılımını gösteren ve 6 - 7 milyonluk genç seçmeni de içine alan bir seçimin daha realist olacağını düşünüyoruz.