The OthersMüteahhitlik düzeni değişmeli

Müteahhitlik düzeni değişmeli

19.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Müteahhitlik düzeni değişmeli

Müteahhitlik düzeni değişmeli


Deprem ülkesi Türkiye'nin ilkel inşaat düzenini ve çözüm önerilerini Kandille Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu yazdı.


Kamu inşaatları için müteahhitlere, kağıt üstünde makul gibi görünen bir "karne düzeni" getirilmiştir. Çeşitli uzmanlık sınıflarında müteahhitlik karneleri, ilgili kişinin veya şirketin daha önce üstlendiği veya kamu adına kontrol ettiği işin niteliğine ve paraca büyüklüğüne göre Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından verilir. Ancak bu sistem günümüzde tümüyle yozlaşmıştır. Siz inşaat işi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan sade bir vatandaş bile olsanız, karne sahibi bir teknik elemanı, örneğin emekli bir kamu mühendisini, kağıt üstünde iş ortağı veya yönetici olarak gösterip bir de ticaret odasına kayıt yaptırırsanız müteahhit olabilirsiniz. Bu nedenle ülkemizde yaygın bir "karne ticareti" düzeni oluşmuştur. "Müteahhitlik ehliyeti", hiçbir yasal engel olmaksızın, alınıp satılıyor! Resmen kamu müteahhidi olarak tescil edildikten sonra, niteliği önemli değil, bir iki "diplomalı" mühendis ve de projeyi iyi kötü okuyan bir de kalfa tuttunuz mu, artık işinize başlayabilirsiniz. Şimdi sıra kamu ihalelerine katılmaya gelmiştir.

Zararına müteahhitlik!

Devlet ihale yasalarındaki boşluklar yüzünden, kamuya zarar veren müteahhitler arası "anlaşmalar" son yıllarda "profesyonel" bir niteliğe dönüşmüş, özellikle büyük merkezlerde "düzenleyici kurumlar" oluşmuştur. Küçük kentlerde ise yerel politikacılar ve tanıdıklar devreye sokulur. Diyelim ki işi almayı becerdiniz. O noktadan sonra durumunuz işin "karlı" olup olmamasına göre değişir. "Düzenleyici kurum" ihale tenzilatını karlı bir biçimde ayarlamış ise mesele yoktur. Ama aksi de olabilir. Gerçi devlet her bir inşaat kaleminin malzeme ve işçilik olarak rayiç bedelini hesaplayıp, bunun üzerine yüzde yirmibeş genel masrafı, artı "müteahhitlik karı" ekleyerek keşif bedelini saptamıştır ama siz ihaleyi yüzde elli tenzilat ile de almak zorunda kalabilirsiniz.
Zararına müteahhitlik yapılır mı, diye sormayın. Bu ülkede yapılır! Çünkü bu soruyu devlet, müteahhit olarak size hiçbir zaman sormaz! Zararına müteahhitlik tabii ki yapılmaz. Bu konuda çok iyi sonuç veren "teknikler" geliştirilmiştir: İşin başında hafriyat, inşaat temeli gibi konularda işveren, idareyi kendi yararına proje değişikliğine ikna edebilir; karlı olan yeni birim fiyatlar yapılmasını sağlayabilir; ayrılan ödeneği böylece harcayıp işi tasfiye edebilir. Yeni ödenek bulununca tekrar ihaleye girer; zararlı gibi görünen işte adım adım para kazanır. Ama bu arada inşaatın bitmesi yıllar alır, devlet o inşaata niye başladığını bile unutur.
Kamu inşaatlarında müteahhiti kontrol etmek üzere ilgili kamu kurumu şantiyede bir "kontrol elamanı" bulundurur. Ancak, bu teknik elemanlara sorumlulukları ile orantılı ücret ödenmez. Devletin yetki verdiği bu kişiler birtakım zorluklar çıkarırsa, müteahhit bu tür sorunları aşmakta zorlanmaz.

Müteahhitlikte "özgür düzen"

Eğer özel sektöre iş yapan müteahhit ya da taşeron(alt müteahhit) olmak isterseniz, o zaman iş kamudaki kadar kolay değildir. Çünkü özel sektör tedbirlidir. Uzmanlık "karne"nize bakar ama esas olarak referanslarınıza itibar eder. Ama bunların hiçbirinin aranmadığı bomboş bir alan daha vardır: Yap - satçılık. Uygun bir yerde bir arsa bulur veya mal sahibi bir vatandaş ile kat karşılığı anlaşırsanız müteahhit olabilirsiniz. Kimse size, nasıl müteahhitlik yaptığınızı sormaz.
Yap - satçılıkta inşaatın temel aktörü kalfadır. Bir mühendis tutup sürekli maaş ödemenize gerek yoktur, kalfa her işi yapar. Kent ve kasabalarda ucuz fiyatla size proje yapacak mimar ve mühendis bulmak da zor değildir. Ayrıca projenin kalitesi de pek önemli değildir. Bu ülkede projenin iyi mi, kötü mü yapıldığını, örneğin deprem yönetmeliğine uyulup uyulmadığını denetleyecek resmi bir makam, bir mekanizma mevcut değildir, zaten bunun yasal dayanağı da yoktur.
Belediyeler, projeye sadece imar mevzuatı bakımından bakarlar ve kerhen onaylarlar. Ancak projenizin onaylanmaması ihtimali varsa, tedbir olarak iki proje yaptırırsınız. Bu iki projeden kurallara, yönetmeliklere uygun olanı belediyeye verirsiniz. Bu nedenle bu tür projeye piyasadaki yaygın adı ile "belediye projesi" denir. İkincisi ise, sizin bilfiil uygulamak istediğiniz "gerçek" projedir.

Yap - satçı inşaat düzeni

Proje engelini bu şekilde aşıp sıra yap - satçı olarak bilfiil inşaatı yapmaya gelince, kaçamayacağınız bir yasal zorunluluk daha karşınıza çıkar: 3194 sayılı İmar Yasası'na göre, inşaatınızın her türlü teknik problemlerinden sorumlu olacağı varsayılan, aynı zamanda sözüm ona sizi kontrol edecek olan bir "fenni mesul" bulup, adını inşaatın önüne diktiğiniz tabelaya yazdırmak zorundasınız. Fenni mesulün dışındaki teknik branşları da kapsamak üzere daha sonra "Teknik Uygulama Sorumlusu" TUS diye ek pozisyonlar da icat edilmiştir. Korkmayın, ne fenni mesul, ne de TUS inşaata falan uğrayıp başınızı ağrıtmaz. Siz kalfa ile işinizi bildiğiniz gibi yürütebilirsiniz.
Türkiye'de projeci mühendisler sayısı birkaç bini geçmez. Ancak, yaptıkları iş çok önemlidir. Halk nezdinde, bu meslek mensuplarının depreme dayanıklı proje yaptıkları ve inşaatları kontrol ettikleri varsayılır. Oysa gerçek hiç de dışarıdan görüldüğü gibi değildir.
3194 sayılı İmar Yasası'nın ilgili maddelerine göre, bu ülkede bina projelerini mimarlar ve mühendisler yapar. Mimarların, mühendislerin tanımı da 1938'den kalma 3158 sayılı yasada yapılmıştır. Mezun olan tüm mimar ve mühendisler, diplomalarını ceplerine koydukları gün, İmar Yasası'na göre tam yetkili olarak her türlü projeyi yapabilirler ve her türlü inşaatın fenni mesulü olabilirler.
Kimse, "Proje mühendisliği öyle kolay bir iş değildir, deprem mühendisliği ve inşaat teknolojisi bilgiyi, meslek deneyimini gerektirir" falan demez.

Sorunlar

* Türkiye'de, kamu inşaat hizmetleri dışında, meteahhitliğin tanımı yapılmamıştır. Her önüne gelenin inşaat müteahhidi olma olanağı vardır. Kamu hizmetleri alanında ise "müteahhitlik karnesi" sistemi yozlaşmıştır.
* İnşaatların projeye uygun olarak yapıldığının, malzeme kalitesinin ve işçiliğinin standartlara uygun olduğunun kontrol edilmesini ve sonucun "yapı sicili"nde belgelenmesini öngören "İnşaatta Kalite Denetimi Sistemi" mevcut değildir.
* "Proje Mühendisliği Kurumu"nun tanımı yapılmamıştır. Mühendis diplomasına sahip herkesin "proje mühendisi" olma olanağı vardır.
* "Projede Kalite Denetimi Sistemi" Türkiye'de mevcut değildir.

Çözüm: İnşaat sürecinde "toplam kalite"

Türkiye'nin sorunu, mesleki yeterliliği olan "kaliteli insanlar"ın ve ancak o tür insanların ortak çabaları ile oluşturulabilecek "proje - proje denetimi - inşaat - inşaat denetimi" dörtlü mekanizmasının bu ülkedeki inşaat sürecinde yerini alamamış olmasıdır. Sorunun çözüm de ancak, inşaat sürecinde "toplam kalite" hedefi doğrultusunda, aşağıda tanımladığımız "yeni kurumların" oluşturulması ile sağlanabilir.
* Yozlaşan müteahhitlik karne sistemi ile özdeşleşen ve halkın gözünde itibarını tümden yitiren "kamu müteahhitliği kurumu" ortadan kaldırılmalıdır. * Öncelikle halen Ticaret Odaları'nda bir alt meslek grubu olarak yer alan müteahhitlere, kendi bağımsız meslek örgütlerini, yani "inşaat Müteahhitleri Odası"nı kurabilme olanağı yasal olarak mutlaka tanınmalıdır.
* Türkiye'de de yapılması gereken temel reform, mühendislik hizmetlerini görecek olan mühendisin niteliklerinin yeniden tanımlanması ve "Mühendislikte Mesleki Yeterlilik" sisteminin getirilmesidir. Hazırladığım bir "Yetkin Mühendislik Yasa Tasarısı" ile "Yetkin İnşaat Mühendisliği Uygulama Yönetmeliği" mühendislik camiasına sunulmuştur.
* Yeni mezunların bir tasarım bürosunda belirli bir süre başarı ile çalışmasından sonra, bir ulusal jüri tarafından yapılacak çok ciddi bir sınav sonucunda verilecek bir mesleki yeterlilik - yetkinlik düzeni şarttır.
* Çok önemsiz yapılar dışında tüm binaların projelerinin, sadece ve sadece "Yapı Mühendisliği" dalında uzmanlaşmış yetkin inşaat mühendisleri tarafından yapılması şartı yeni İmar Yasası'nda kesin hükme bağlanmalıdır.
* Projenin ayrıca, yetkin mühendisler arasından seçilecek "Yetkin Proje Denetim Mühendisleri" tarafından denetlenmesi ve onaylanması zorunludur.
* Projeyi yapan ve denetleyen yetkin mühendisler, yapabilecekleri hatalar nedeni ile cezai ve mali tüm sorumlulukları üstlenmeli ve bu nedenle "mesleki sorumluluk sigortası" yaptırmalıdır.
* Belediyeler bu şekilde onaylanmış olarak kendilerine teslim edilen projeleri, sadece imar mevzuatına uygunluk bakımından irdeleyecek ve imar ruhsatını verecektir. Böylece, esasen yerine getiremedikleri bir sorumluluk olan proje onay sorumluluğu, belediyelerin üstünden alınmış olacak ve belediyeler bu amaçla teknik eleman istihdam etme yükünden de kurtulacaklardır.
* İnşaat denetimi, yine yetkin inşaat mühendisleri veya onların birleşerek oluşturacakları denetim firmaları tarafından "kamu adına" yapılmalıdır. Proje hizmetinde olduğu gibi, denetim işi ile ilgili denetim mühendisleri mali hususlarda iş sahibi ile muhatap olmamalıdır. Görevlendirme İnşaat Mühendisleri Odası'nda görevli yeminli bir kurul tarafından yapılmalı ve hizmet bedeli de iş sahibi tarafından Oda'ya yatırılmalıdır.
* Müteahhit yanlış uygulama yapar ve uyarılara rağmen yanlışlığını sürdürürse, yetkin mühendisin veya denetim firmasının inşaatı durdurma yetkisi olmalıdır.