The Othersİşte heykeli dikilen adam

İşte heykeli dikilen adam

12.02.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

İşte heykeli dikilen adam

İşte heykeli dikilen adam

HANİ halk arasında bir adama, ama dört dörtlük bir adama, yani doğruluktan hiç şaşmayan başarılı bir adama, dahası gerçek yurtsever bir adama yapılan bir değerlendirme vardır.
"İşte heykeli dikilecek adam" denilir...
Ben onu az önce tanımını yaptığım adamı gördüm. Ama öldükten, daha doğrusu öldürüldükten sonra bir bahçede gördüm. Nerede mi? Altunizade'de bir küçük bahçe içinde gördüm.
Bu heykel Atatürk değildi, İsmet Paşa değildi, Menderes, Bayar değildi. Ve "düşünen adam" hiç değildi. Peki kimdi, kim olabilirdi bu muhterem. Kafama takıldı bir kere.. Dayanamadım az sonra sözünü ettiğim binadan içeri girerek heykel hakkında bilgi aldım kuruluşun müdüründen. Müdürün o gün orada, ayak üstü söylediklerine bakarsanız, "Bu heykeli dikilen kişinin benzeri bir adam bir daha zor gelirdi dünyaya."
Ve aradan 10 gün geçti. Çağrı üzerine kalkıp gittik o kuruluşa. Orada Uran Holding'in önde gelen kişileriyle bir araya geldik. Müdürler, müdür yardımcıları, öldürülen İsmet Uran'ın oğlu ve babası bir aradaydı. Bir de İsmet Uran, makine fakültesinde okurken hocası olan Prof. Karayalçın da vardı aramızda.

Evet, niçin heykel? Bu sorunun yanıtını Uran Holding'de müdürlük, genel müdürlük yapmış Oktay Cankurtaran'dan dinleyelim:
"Rahmetlinin sevgiyle takdir ettiğim yanı çok sevecen oluşu, mezun olduğu okula hep bir şeyler vermek için çırpınışı, üniversiteye büyük bağışlada bulunuşu, bir konferans salonu yaptırışı özelliklerinin başında geliyordu. Ve her yıl 30 - 40 öğrenciye burs verdirirdi...
Bir başka özelliği de iki kişinin yapacağı işi yapardı. Ve bütün zekasına rağmen danışmayı ve de tartışmayı çok severdi. Kazancını yine işine yatırır, kensini değil çevresini düşünürdü."
Bu arada rahmetli olan bu değerli kişinin babası giriyor devreye:
"Daima aldığı inşaatları vaktinden evvel bitirirdi... Bir işadamından beklenmeyecek kadar merhametli yapısı vardı."
Bir de muhasebe müdürünü dinleyelim:
"Ben finansman üzerinde, muhasebe üzerinde çalışırdım. Ve inanın yanına çıkarken hazırlanırdık.. Ne soracağını, ne isteyeceğini bilmezdik..."

Büyük oğlu Aysan Uran'ın da söyledikleri oldukça ilginç: "Babam bize o kadar yakın değildi, daha çok işiyle yaşardı... Ve iş arkadaşlarına bizden daha çok yakındı... İşteki disiplini evde de vardı. Biraz da benim patronum gibiydi. Kendisi gibi çalışmamı isterdi. İş arkadaşlarına yalnış yaptıklarında ne yapıyorsa, bize de onu yapırdı. Side'deki otelde çalışıyordum. Diğer personelle beni hiç ayırt etmezdi. Orada onun oğlu değil, personeli idim.
Bir örnek vereyim, bir gün otele babamın bir arkadaşları gelmişti. O gün ben de birkaç saat önce çıktım. Sonra ertesi gün gördüm ki, maaşımdan bir miktar kesilmiş..."
Bir de küçük oğlunu dinleyim:
"Babamla birlikte çıkar maça giderdik. İyi bir işadamıydı, o yanını seviyordum. Merhametliydi. Birlikte kalkardık, sabahları... Daha doğrusu beni o kaldırırdı. Kalkmazsam gelir başıma su dökerdi..."

Bu büyük kuruluşun, yani Uran Holding'in şimdilerde genel müdürü olan eşi Nermin Uran'ı dinleyim bir de:
"Eşim öldürüldüğü gün ben Side'deki otelimizde, Grand Prestige Otel'de idim. Eşim hafta sonları oraya gelirdi... Kucak dolusu dosya getirir. Kapanır odasına çalışırdı. Bu kadar çalışkan, iyi yürekli bir yapının insanıydı. İşte o gün oteldeyim, cuma akşamı gelecek diye bekliyorum. Kendisini Ankara'da üç bin konutluk şantiyede bulunuyordu. Daha sonra aldığım haber beni yıktı, perişan etti (ağlıyor bu arada) Bu büyük inşaattaki bloklardan ikisinde yapılan boyalar akmış. Bu boya işinin başındaki adamın teminatı var bizde. Şirket teminatı, vermiyor. Kalitesizlikten ötürü vermiyor ve bu boyacı geçmişi kötü, karanlık işlerle uğraşan bir yapının isyanı. Bunu sonradan öğreniyoruz.
O gün orada olmasının bir nedeni de İsmet Bey yani eşim yeniden iş verecek diye gelmiş. Adı Ali Eroğlu olan bu kişi o gün, para almak için İsmet Bey'e çıkıyor. Kocam ona `Senin alacağın görülmüyor, ama istiyorsan çık yukarı, bir arkadaş da al yanına, eğer daha alacaklı görünüyorsan gel ödeyeyim' diyor. Adam tavırlarında ileri gidiyor ve sonunda silah sesleri. Tabancadaki bütün mermileri boşaltıyor. Ve canım eşim oracıkta ölüyor."

Son olarak bu olayı üniversite yıllarındaki hocası, daha sonra da arkadaşı olan hocasından dinleyelim:
"İsmet Uran o yıllarda üniversitenin öğrenci baş temsilcisiydi. Eğer üniversitede olmasaydı, büyük olaylar çıkardı. Müthiş uzlaştırma gücü vardı. Çok tatlı, mütevazı, ama son derece güçlü bir liderdi. O dönemde spor kulübü başkanıydı. Ben kıdemli bir profesördüm. O bir öğrenci idi, ama onunla arkadaş olmuştuk. Ve ben onunla tartışmaktan tat alırdım. Çok parlak bir öğrenciydi. Bana geldi, asistan olmak istedi, `Peki' dedim.. Benim ölçülerime göre o, bir dahi idi... Aynı zamanda çok iyi bir politikacı..."
Şimdi bu dahinin, bu çok sayıda özelliklere sahip kişinin bir işadamı olarak ortaya koyduğu çok başarılı çalışmalar ve eşinin isteğiyle o küçük bahçeye dikilmiş heykeli var...
Nermin Hanım onunla selamlaşıyor ve elini yüzünü öpüyor her sabah.