The OthersGeride kalanların trajedisi

Geride kalanların trajedisi

14.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Geride kalanların trajedisi

Geride kalanların trajedisi


Morgun kapısı açılıyor. İlk haykırış geliyor; o ilk haykırış daha içeri girmeyen kadınları, adamları, çocukları korkutuyor

Ahmet TULGAR

Mavi Çarşı'nın önündeki kalabalık, artık sadece bir enkaza bakıyor. Bitirilmiş hayatlar alevden ve dumandan kaçıp sığındıkları çatı katından indirilip götürüldü. Bitirilmiş hayatlar, düştükleri yerden kaldırılıp taşındı. Ambulanslar gitti. Artık kameraların aydınlattığı bir köşede demeçler veriliyor. Bir başka köşede olayın görgü tanığı küçük Ahmet, titreyen sesiyle, üçü erkek biri kadın katillerin siyah Doğan'la gelişini, kadının otomobilin etrafında dolaşışını, erkeklerin önce vitrinlere bakıp, sonra poşetten çıkardıkları molotofkokteyllerini içeriye fırlatışını anlatıyor, kaçıncı seferdir...
Kadıköy İtfaiyesi'nin yangın ihbarını alıp olay yerine intikal etmesinden bu yana iki saat geçti. Artık binaya bakanlar sadece üzerlerindeki elbiseler yanmış çıplak taş mankenleri görüyorlar. Istırap artık Mavi Çarşı'da değil, başka yere gitti.
Istırap şimdi Göztepe SSK Hastanesi önünde. Mavi Çarşı'nın iki mağazasının Genel Müdürü Neşe Rusçuk'un ablası, hastaneye tek başına koşmuş. Bir elinde bir şişe su, diğer elinde durmadan kız kardeşinin numarasını tuşladığı cep telefonu. Herkesten medet umuyor. "Neşe nerede?". Hastaneden çıkan herkese soruyor: "Neşe burada mı?" Yerinde duramıyor. "Mağazanın sahibi İbrahim Bey içerideymiş, o bilir, İbrahim Bey nerede?" diye ağlıyor.
Tam bu sırada İbrahim Taslı'nın kızı arkadaşlarıyla koşarak geliyor. Hemen onların peşine düşüyor. Yetişemiyor. İbrahim Taslı'nın kızının ardından hastaneye giriyoruz. Acildeki bütün yatakların perdelerini açıyor, babasını bulamıyor genç kız. İbrahim Bey artık burada değil. Neşe Rusçuk da burada değil.
Bir cumartesi alışverişi için belki de şık şıkırdım giyinen bir genç kız sedyede "Ayakkabılarımı çıkarmayın" diye ağlarken dışarı çıkıyoruz.
O ana kadar bekleyen hastane görevlisi artık dayanamıyor ve: "Bir de morga..."
Bir koşu başlıyor. Orta yaşlı kadınlar ayakları burkula burkula, ihtiyar adamlar sendeleyerek, küçücük çocuklar şaşkın, hastanenin karanlık bahçesinde koşuyoruz. Morgun kapısı açılıyor. İlk haykırış geliyor. O ilk haykırış daha içeriye girmeyen kadınları, adamları, çocukları korkutuyor.
İlk haykırıştan sonra bir süre kimse morga girmiyor. Bu arada bir baba, bir anne, bir de çocuk koşarak geliyor ve hiç beklemeden içeri giriyorlar. Saniyeler sonra çöküp yan yana ağlıyorlar.
Artık haykırışlar art arda geliyor. Koşarak içeri girenler, sendeleyerek dışarı çıkıyor ve bir köşeye çekiliyor. Birden bir kadın dışarı çıkıyor ve bir minibüsün dibinde bekleyen bir gruba koşup sarılıyor: "Şen ölmemiş, Şen yaşıyor." Onu morgda bulamamışlar. Biraz sevinç, sonra bir soru: "Peki bunca saattir bizi niye aramadı?" Şen Yeşildağ'ın cesedi o sırada bir başka hastanenin morgunda soğuyor. Umutsa yakınlarının içinde hala sıcak.
Çemenzer, Pınar Sokak'ta bir apartmanın girişi. 10 - 15 genç erkek, çaresiz ve öfkeli dolanıyorlar. Aralarından biri, benzi sapsarı, hıçkırarak konuşuyor: "20 yaşındaki dokuz aylık karımı aldılar. Daha ne söyleyebilirim?"
Sonnur Atalay'ın kocası işsiz. Sonnur, bu yüzden işine dört elle sarılıyor. Cumartesi öğle sonrasında yine işinin başında. Sonra ölüveriyor.
Mavi Çarşı'da yanmış mankenler kaldı. Orada sadece o kıpırtısız bedenleri bırakanlar, öldürdükleri 13 insan için dökülen gözyaşlarında, çekilen acılarda bile hayatın güzelliğini, gücünü göremeyecekler.

İtfaiye yine suçlandı

İstanbul'da çıkan her büyük yangından sonra çeşitli eleştirilere hedef olan İstanbul İtfaiyesi, Göztepe Mavi Çarşı faciasında da yine suçlandı. Görgü tanıkları, yangının hemen ardından haber verdikleri itfaiyenin bir ekibinin olay yerine geldiğini, ancak "merdiveni" ve "brandası" olmadığı için yangına müdahale edemediğini öne sürdü.
İtfaiye Daire Başkanı Sabri Yalın ise bu iddiaları reddetti. Yalın, yangının haber verilmesiyle olay yerine ilk önce Erenköy müfreze ekibinin geldiğini, arkasından Kadıköy İtfaiye ekibinin 11. dakikada olay yerine gelerek yangına müdahale ettiğini savundu. Yalın şunları söyledi:
"Erenköy müfreze ekibi, Kadıköy ekibiyle birlikte 11 dakikada olay yerine geldiler. Müfreze ekibinde zaten merdiven ve branda olmaz. Trafiğin çok yoğun olması nedeniyle ancak 11 dakikada olay yerine ulaşılabildi. Kadıköy ekibi açtıkları brandayla beş kişiyi kurtardı.
Görgü tanıklarının ifadesine göre, silahlı saldırganlar, önce magazada bulunanları üst katta toplamışlar. Sonra ellerindeki benzin bidonlarını yukarıdan aşağıya dökerek dışarı çıkıp en sonunda da molotofkokteylini atarak yangını çıkarmışlar. Zaten bina tamamen yanıcı maddelerden oluşuyor. Ölümlerin oluştuğu beşinci kat ise tamamen ahşap bir bina. Yanmaya çok müsait bir bina. Binada hiçbir yangın önlemi yok. Yangın merdiveni ve duman dedaktörleri bulunmuyor. Merdiven olsa, çok kişi kurtulurdu."
İstanbul İtfaiyesi birçok yangından sonra günlerce kamuoyunun gündeminde kalmış, itfaiyenin RP, daha sonra da FP'li belediyenin siyasi kadrolaşması sonucu atanan ehliyetsiz kişilerce yönetildiği iddiaları ortaya atılmıştı. 1994 yılında RP'li Tayyip Erdoğan'ın seçilmesiyle gündeme gelmeye başlayan İstanbul İtfaiyesi, İtfaiye eski Müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç'ın "sakallı itfaiyeci" tartışmasıyla istifa edip ayrılmasıyla siyasi kadrolaşma iddialarına hedef olmuştu. Kılıç'tan sonra göreve getirilen Doç.Dr. Muhittin Soğukoğlu ile İtfaiye Daire Başkanlığı'na atanan Sabri Yalın döneminde de itfaiye her yangından sonra ihmal suçlamalarına hedef oluyor.


KEŞFETYENİ
Sibel Taşçıoğlu'ndan olay beğeni! Instagram'daki yorumu dikkat çekti
Sibel Taşçıoğlu'ndan olay beğeni! Instagram'daki yorumu dikkat çekti

Cadde | 15.04.2025 - 07:07

'Kızılcık Şerbeti' dizisinde 'Pembe' karakterini canlandıran oyuncu Sibel Taşçıoğlu'nun, Instagram'da kendisi için açılan bir hayran sayfasında beğendiği paylaşım sosyal medyada gündem oldu.

Yazarlar