13.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ç. Begüm Soydemir
Sağlıklı yaşam artık pek çok insanın dilinde. Çoğu kişi kırmızı et tüketimini iyiden iyiye azalttı. Katı yağlar da özellikle orta yaşın üstünde olan insanlar tarafından uzun süredir tercih edilmiyor. Hal böyle olunca lezzeti yabana atmadan beslenmek problem haline geliyor. İşte bu açıktan yararlanarak piyasaya sürülen ürünler, hem lezzetli hem de sağlıklı olmayı hedefliyor. Dolayısıyla da bu alternatif besinlerin yaratılmasında en önemli pay, doğal ürünlere düşüyor.
Bu doğal ürünler içerisinde son zamanlarda atak yaparak öne geçen ikisi var ki, biriyle zaten senelerdir tanışıyoruz; diğeri de sessiz ve derinden ilerleyerek piyasanın büyük bir kısmını ele geçirmiş durumda: Ayçiçeği ve soya fasulyesi...
Bildiğimiz ayçiçek yağının yanı sıra içinde ayçiçeği çekirdeğinin kullanıldığı ihtiyaca yönelik pek çok besin maddesi raflarda yerlerini aldı. Ayçiçeği çekirdeği, süt ürünlerinde (dondurma sosları), hazır garnitürlerde (salata sosları, makarna sosları), hamur işlerinde (tart hamuru, dondurulmuş donut, ekmek çeşitlerinin üzerinin süslenmesi, havuçlu ayçiçekli kek), kurabiyelerde (süsleme ve iç malzemesi olarak), ara öğünlerde (ayçiçekli kraker, ayçiçekli - karamelli patlamış mısır), atıştırmalarda (çikolatalı gofret, şekerlemeler) ve kahvaltıda (doğal müsli, hazır kahvaltılık tahıllar, tahıl gevrekleri) büyük bir beğeniyle karşılanıp tüketiliyor.
Ayçiçeğinin kolesterol oranının sıfır olması ve vücut için gerekli ve yararlı olduğu bilinen "çoklu doymamış yağları" içermesi bu tercihin daha da yayılması için en önemli nedenlerden biri olarak kabul ediliyor. Tüketicilerin yüzde 90'ı ayçekirdeğini biliyor, yüzde 55'i de seviyor ve tadını beğeniyor. Maliyet açısından da oldukça karlı olan ürün, kuruyemiş pazarında zaten yıllardır liderliğini sürdürmekte.
Gelelim soya fasulyesine... Ürün bundan üç beş yıl kadar önce piyasaya sokulmak istendiğinde bu kadar büyük talep göreceği düşünülmemişti kuşkusuz. Çünkü o ne ayçiçeği gibi eski bir dost ne de lezzet açısından çok tatmin edici bir besindi. Ancak kısa süre sonunda tüketiciler yanıldıklarını anlayarak bu ürüne de hakkını teslim etmeye başladılar.
Önce soya sosu girdi piyasaya ki, onun güzel bir tatlandırıcı ve sos olmasının ötesinde büyük bir besleyici değeri yoktu. Ardından büyük marketlerde paketlenmiş olarak soya filizlerini gördük. Salatalarımıza renk kattılar, severek yedik. Soya yağı, soya unu, soya fasulyesinin kendisi derken, soya eti diye bir şey çıktığı söylendi. Gerçek etin yerini tutup tutmayacağı konusunda pek çok şüphe vardı doğrusu. Ancak gerek köfte olarak gerekse yemeklerin içinde eti aratmayacak bir lezzet kattığı görüldü.
"Özellikle diyetteyseniz ya da kalp, kolesterol, kemik erimesi gibi sorunlarınız varsa yapacağınız her yemekte soya kullanmanızda fayda var," diyor uzmanlar. Soyanın yararları saymakla bitmiyor. Özellikle yaşa bağlı olarak ve menopozal dönemde ortaya çıkan kemik incelmesi ya da erimesi belirtilerini gösteren osteoporoz hastalığında soya oldukça etkili. Yapılan araştırmalarda soyada kalp hastalığını direkt olarak önleyen bileşimler saptanmış. Soya bazlı bir beslenme, hayvansal gıdalara oranla daha az yağ içerdiğinden kalbi koruyor. Ayrıca günde 25 gr. soya almak kolesterolü düşürüyor. Soyanın hala yaygınlaşmadığını ve alternatif bir ürün olarak kaldığını düşünenlere ise ilgi çekici bir haberimiz var: Artık silikon göğüsler tarihe karışıyor, ve göğüslere de mucize bitki soya yerleşiyor. Soya maddesi göğüs dokusunun altına konuyor ve bu işlem sırasında hiçbir hayati tehlikeye sebep olmuyor. Operasyon sonucu ise hiçbir iz kalmıyor. Ayrıca çekme ya da sıkma gibi etkenler patlamasına neden olmuyor.
Mutfaklara ve sofralara yeni bir alışkanlık kazandırmak amacıyla yola çıkılarak pek çok alanda kullanılan bu iki yeni doğal ürün, buralarla sınırlı kalmayarak bir sektör olmanın adımlarını çoktan attı.
Pirinçli Soya Fasulyesi Burgeri