The Others Cinayeti örten sis perdesi aralanıyor

Cinayeti örten sis perdesi aralanıyor

24.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cinayeti örten sis perdesi aralanıyor

Cinayeti örten sis perdesi aralanıyor
24 Ocak 1999
Önay YILMAZ

Karadeniz açıklarında bir teknede, 28 - 29 Ocak 1921 gecesi Yahya Kahya ve adamlarınca, yandaşlarıyla birlikte öldürülen Türkiye Komünist Partisi kurucusu Mustafa Suphi'nin ölümüyle ilgili 12 yeni belge, tartışmalara yeni bir boyut ve soru işaretleri getiriyor. Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Baş Araştırma Görevlisi Rem Kazancıyan'ın ilk kez sunduğu arşiv belgeleri, 1920 - 22 yılları arasında, Sovyet yöneticilerinin Enver Paşa ve yandaşlarını "Mustafa Kemal Hareketi"ne yeğ tuttuklarını ortaya koyuyor. Toplumsal Tarih Dergisi'nin Ocak sayısında S. Halit Kakınç imzasıyla kaleme alınan yazıda aktarıldığına göre, Çiçerin, Lenin ve diğer Sovyet yöneticileri arasındaki yazışmalar, Mustafa Suphi'nin Enver Paşa ve ittihatçılar tarafından öldürüldüğü tezini destekliyor.

İttihatçıları temizlemişti
S. Halit Kakınç yeni belgelere dayanarak yazısının sonuç bölümünde şu noktalara dikkat çekiyor:
* Türkiye Komünist Fırkası kendisine ilk üs olarak Bakü'yü seçmiştir ve yandaşlarının büyük bir bölümü, İttihatçılardan oluşmaktadır.
* 1920 yılının mayıs ayında Bakü'ye gelen İttihatçı düşmanı ve Sultan Galiyev yanlısı Mustafa Suphi, fırkayı hallaç pamuğu gibi atarak bütün İttihatçıları temizlemiş, Türkiye Komünist Teşkilatı adı altında ve Galiyev doğrultusunda yepyeni bir yapılanma başlatmıştır.
* Söz konusu dönemde, Sultan Galiyev Sovyetler Birliği'nin tüm Türk asıllı bölgelerinde etkindir. İttihatçıların bertaraf edilerek İttihatçı olmayan Türkiye kökenli komünistlerin devreye girmesi konusunda, Neriman Nerimanov ve Azerbaycan Komünist Partisi, Mustafa Suphi'ye büyük bir destek sağlamıştır.
* Rus asıllı Sovyet yöneticileri ise Mustafa Kemal olgusunu tam anlamıyla dışlamamakla birlikte, Enver Paşa'ya daha çok bel bağlamaktadır.
* Enver Paşa ve yandaşları için 1921'lerdeki tek çıkar yol, Galiyevci Mustafa Suphi'nin, Mustafa Kemal ile yakınlaşmasını her ne pahasına olursa olsun önlemek, alternatifleri ortadan kaldırarak Sovyet yöneticilerinin işbirliği yapabilecekleri tek güç olarak kalmaktır.

Ailenin yaşadığı dramlar
Bu yeni belgeler ortaya çıktıkça Mustafa Suphi'nin ailesi de rahatlıyor. Çünkü Suphi'nin ölümünden sonra İstanbul'da yaşayan ailesi, çok büyük üzüntüler yaşadı. Suphi'nin babası Ali Rıza Bey, Osmanlı döneminde Kudüs, Şam, Yanya gibi dokuz ilin valiliğini yaptı. "Paşa" rütbesinden "Beyefendi" rütbesine terfi eden (Sonraki rütbe Vezir Paşa) Ali Rıza Bey, cumhuriyetin ilanından sonra "Özütürk" soyadını aldı. Fesini çıkartıp frak giyerek, bu kez cumhuriyet hükümetinin valisi olarak çeşitli illerde görevini sürdürdü, Atatürk'ü cumhuriyetin kuruluş aşamasında gizli gizli de olsa destekledi. Daha sonra da Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Türkiyesi'nde valilik görevini sürdürdü. İşte bu nedenlerle oğlu Mustafa Suphi'nin özel kimliği hakkındaki bilgiler, yıllarca sır olarak kaldı. Tabii, aile de koyu Atatürkçü yetişti. Suphi, ailesi tarafından adeta aforoz edildi. Mustafa Suphi'nin kızkardeşi Fitnat Hanım, 1899 yılında babasının valilik göreviyle bulunduğu Kudüs'te doğdu. Bir Fransız okulunda batılı eğitimi aldı, güzelliği ve şıklığıyla dönemin göz kamaştırıcı kızlarından oldu. 25 yaşındayken, Almanya'da tıp öğrenimi gören, Türkiye'nin ilk operatör doktorlarından ve İstanbul Tıp Fakültesi'nin kurucularından Prof. Kerim Sebati Gürgün ile evlendi. Bu evliliğinden Rezan, Leyla ve Berhan isimli üç çocuğu dünyaya geldi. Çok sevdiği ve yaşamı boyunca özlemle andığı ağabeyi Mustafa Suphi'nin yanısıra ablası Kutsiye, kardeşi Jale İsmet ve oğlu Berhan'ın genç yaşlarda yaşama veda edişlerine şahit olan Fitnat Hanım, dengeli kişiliği ve sağlam ruh yapısı sayesinde cesaretle ve sevgiyle sürdürdüğü yaşamı boyunca, kendisi dışındaki tüm evlatlarını yitiren babası Ali Rıza Bey'in en büyük desteği oldu.

Yılbaşı gecesi intihar
Çamlıca Kız Lisesi mezunu olan ağabeyi Mustafa Suphi gibi resim yapmaya meraklı ve iyi bir piyanist olan Jale İsmet Hanım, dönemin Washington Büyükelçisi olan eşinin diplomatik görevi nedeniyle, uzun süre yurtdışında yaşadı. Son derece duygulu, hassas bir yapıya ve artistik bir kişiliğe sahip olduğu belirtilen Jale İsmet Hanım'ın hayatında ağabeyinin esrarengiz ölümü onarılmaz bir yara açtı. Yaşamın acı ve zorluklarına, ablası Fitnat Hanım gibi göğüs germekte güçlük çeken Jale İsmet Hanım'ın yaşamı, ağabeyi gibi dramatik bir şekilde noktalandı. Depresyondan kurtulamayan Jale İsmet Hanım, İstanbul'da bir yılbaşı gecesi intihar ederek yaşamına son verdi.
Küçük yeğeni Rezan Gürgün'ün de yaşamı diğerlerinden farklı olmadı. Maden mühendisi eşinden ayrıldıktan sonra ABD'ye giden Rezan Hanım da, bir depresyon sonucu yalnız yaşamı tercih etti. İstanbul'da tek başına yaşadığı evde sessizce öldü.

Mustafa Suphi'nin hazin öyküsü
Giresun'da 1883 yılında doğan Mustafa Suphi, babasının valilik görevi nedeniyle bulunduğu yerlere göre ilk öğrenimini Kudüs ve Şam'da, lise öğrenimini Erzurum'da yaptı. Daha sonra İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi ve Paris'te Siyasi Bilimler Fakültesi'nden de mezun oldu. Çeşitli gazetelerde muhabirlik yapan ve çeşitli yazılar yazan Suphi, 1914 yılında kurmak istediği parti nedeniyle Sinop'a sürgün edildi. Sovyetler Birliği'ne kaçtı ve Bakü'de Türkiye Komünist Partisi'ni kurdu. Zamanın hükümetiyle görüşmek üzere 14 arkadaşıyla Türkiye'ye geldiğinde, Trabzon'da bindirildikleri bir teknede öldürülerek denize atıldı.

Yazarlar