Sorgulanmak üzere Diyarbakır'a götürülen Hizbullah'ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar'ın polis kılığıyla evlerden kaçırdıkları 40 kurban için 'ölüm emri' verdiği anlaşıldı
Sorgulanmak üzere Diyarbakır'a götürülen Hizbullah'ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar'ın, 1992 - 1994 arasında Diyarbakır ve Batman'da 40 kişi için ölüm emri verdiği ortaya çıktı.
Öldürülenler arasında HEP ilçe başkanı ve öğrenciler bulunuyor. Hırsız ya da ırz düşmanı diye alınan ölüm kararları dahi mevcut. 'Örgütün azraili' olarak nitelendirilen Vedat kod adlı Tutar, polis kılığıyla evlerden kaçırdıkları kurbanları hücreevlerde bizzat sorgulamış. İnfazları izlemiş, eylemini beğenmediği tetikçileri cezalandırmış. Öldürmek istedikleri kurbanları günlerce takip etmiş. Caniler kurbanlarını konuşturmak için de arkadaşlarına mağdur gibi işkence yapmışlar.
Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, bugün itirafçı olmak isteyen Tutar'ın ayrı bir yeri var. Vedat kod adlı militan 1992 - 1994 arasında Güneydoğu'da gerçekleştirilen katliamların hemen hepsinde başrol oynuyor. 'Şura'ca alınan infaz kararlarını uygulamış, işkenceyle sorgulama işlerini yürütmüş. Diyarbakır DGM'ce hazırlanan 6089 sayılı iddianamede yaptıkları tek tek sıralanıyor. Ancak firarda olması nedeniyle bugüne dek yargılanamamış. Azrailin, güvenlik kuvvetlerinin örgüte yönelik operasyonları nedeniyle bir süre sonra bölgeyi terkettiği de biliniyor. Dün Diyarbakır'a götürülen Tutar'ın ifadesinden sonra Hizbullah'a maddi destek veren kişilere yönelik bir dizi operasyon bekleniyor.
'Laik Müslümanlar Hizbulşeytan'
İddianamede, Hizbullah'ın İran İslam Cumhuriyeti'ni örnek aldığı sıkça vurgulanıyor. Laik düzeni benimseyen Müslüman kesim dahi Hizbulşeytan olarak adlandırılıyor. Hizbullah'a göre de Hizbulşeytan'a karşı mücadele, savaşımların en yücesi, en onurlusu sayılıyor. Bu uğurda en ileri giden Müslüman da en hayırlı olarak nitelendiriliyor. Örgüt, sızmaları önlemek için de militan sayısını belirli sayıda tutuyor. Halk hareketi başlatılıncaya kadar da kesinlikle devlet, kamu kurum ve kuruluşlarına eylem yapılmaması öngörülüyor.
Tutar'ın askeri kanat sorumlusu olduğu vurgulanan iddianamede, infaz eğitimlerinin de Tutar tarafından verildiği belirtiliyor. Kaçırılan kişileri Tutar'ın sorguladığı ifade edilen iddianamede şöyle deniliyor:
"Mücahitlerden bazıları kurbanı yanıltmak için mağdur gibi sığınaklara bırakılıyordu. Sözde mağdur, kendisini kaçıranlara sövüp sayıyordu. Kurban da dayanamıyor, aynı tepkiyi gösteriyordu. Sonra da söyledikleri aleyhinde kullanılıyordu."
Önce fetva ardından infaz
Örgütün ölüm kararlarını hücreler uyguluyordu. En az üç, en çok beş kişiden oluşan hücrelerde mücahitlerin muhatap oldukları tek kişi birim sorumlusuydu. Kurbanlar askeri ya da siyasi kanadın önerileriyle seçiliyordu. Ya da re'sen şuraca eylem kararı alınıyordu. Öneri yazılı olarak gerekçeli bir rapor halinde düzenleniyor, birim sorumluları aracılığıyla şuraya iletiliyordu. Tartışıldıktan sonra eylem kararı alınıyor, buna da fetva deniliyordu. Ardından fetvalar askeri kanat sorumlusuna tebliğ ediliyordu. O da grup sorumlusuna tebliğ ederek, hangi birimin eylemi gerçekleştireceğini bildiriyordu.
İddianamede Hizbullah'ın şura kararı olmadan eylem yapmadığı da vurgulanıyor. Kararın tebliğinden sonra hücre harekete geçiyor, polis kılığına giren mücahitler evlerden adam kaçırıyorlardı. Ya da yolda enseden tek kurşunla infazı gerçekleştiriyorlardı. Tetikçinin heyecanlanması ya da tabancanın tutukluk yapma riskine karşı da bir başka mücahit koruma görevi alıyordu. Böyle durumlarda infazı o gerçekleştiriyordu. Eylem sonrasında da hücreevde infazın değerlendirilmesi yapılıyordu. Eylem sorumlusu ve eylem talimatını veren kişiler de ayrıca görüş bildiriyorlardı.
Kurbanların listesi
Tutar'ın fermanıyla 1992 - 1994 arasında Diyarbakır ve Batman'da katledilenler şunlar:
"İbrahim Karaaslan (23 Eylül 1992), Şevki Kaya (8 Ekim 1992), Mehmet Sait Erten (3 Kasım 1992), Namık Tarancı (20 Kasım 1992), Kemal Ekinci (13 Aralık 1992), Mehmet Koyuncu (12 Ocak 1993), Cevat Canpolat (21 Ocak 1993), İhsan Yeşilırmak (3 Şubat 1993), Mehmet Tekdağ (11 Şubat 1993), Abdurrahman Akkamış (16 Mart 1993), Osman Göçer (7 Ağustos 1993), Hasan Oyur (7 Ağustos 1993), Mehmet Çelik (25 Ağustos 1993), Ali Şık (7 Ekim 1993), Muhittin Karaaslan (28 Ekim 1993), Sedat Çağatay (15 Ocak 1994), Süleyman Ün (18 Ocak 1994), Muzaffer
Altın (23 Ocak 1994), Eyüp
Aslan (24 Ocak 1994), Rıdvan Yabancı (27 Ocak 1994), Hatip Gündoğan (28 Ocak 1994), Soner Tekeş, Ahmet Tekeş (24 Şubat 1994), Yakup Budak (25 Şubat 1994), Hasan Akan (1 Mart 1994), Sebahattin Ar (1 Mart 1994), Hamit Soner (23 Mart 1994), Nihat Baz (15 Nisan 1994), Bahri Tekin, Abdülhalim Altun (25 Nisan 1994), Davut Toprak (25 Nisan 1994), Recep Oyur (29 Nisan 1994), İlhan Karatekin (3 Mayıs 1994), Servet Kaya (3 Mayıs 1994), Mahmut Polat (4 Mayıs 1994), Suphi Kaya (14 Mayıs 1994), Naif Tolan (1 Haziran 1994), Şeyhmus Öncel (17 Haziran 1994), Hıdır Çelik (23 Ağustos 1994), M. Ali Aslan (3 Eylül 1994)"
Tutar'ın talimatıyla saldırıya uğrayıp, yaralı kurtulanlar ise şunlar:
"Mustafa Fidancı, Mahmut Erdağ (24 Temmuz 1992), Burhan Karadeniz (5 Ağustos 1992), Halit Temli (3 Ekim 1992), Mehmet Bulak, Hüseyin Bulak (3 Ekim 1992), Cahit Yıldızhan (23 Kasım 1992), Mahmut Duman, Yalçın Kahraman (12 Ocak 1993), Ramazan Erdem (21 Ocak 1993), Mahmut Yeşilırmak (3 Şubat 1993), Bahri Birtane (18 Şubat 1993), Mehmet Şerif Demir (6 Kasım 1993), Hasan Hüseyin Özdemir (24 Aralık 1993), Mahmut Elçi (6 Ocak 1994), Hüsnü Çoban (21 Ocak 1994), Nimet Can (24 Ocak 1994), Abdülsamet Bayer (1 Şubat 1994), Murat Yıldırım (3 Şubat 1994), Hacı Murat İmren, Kadir Yıldız (8 Şubat 1994), Remzi İnal (8 Şubat 1994), Salih Karaaslan (24 Şubat 1994), Ahmet Yaramışlı, Ercan Akın (8 Nisan 1994), Abdülsamet Özer (23 Nisan 1994), Ata Özer (23 Nisan 1994), Sabri Ökten (17 Haziran 1994)"