İL merkezi eskiden Doğubeyazıt'mış, sonra Karaköse'ye nakledilmiş. 1938 yılında Karaköse adı Ağrı ile değiştirilmiş. Ağrı 1927 yılında il olmuş ama bunca zaman içinde ileriye değil geriye gitmiş. Ağrı yokluklar içinde. Üstelik Ağrı'da Ağrı Dağı bile yok. Ağrı'da umutsuzluk, kızgınlık, inanılmaz bir konukseverlik ve insan sevgisi var.
Uçağımız
hava karardığı gerekçesiyle Ağrı'ya değil, Erzurum'a iniyor. İki buçuk saatlik bir yoldan sonra Ağrı'ya girdiğimizde Ağrı Dağı'nı arıyoruz. Diyorlar ki Ağrı Dağı burada değil, Doğubeyazıt'da...
Ağrı yöresini köy köy geziyoruz. Gürdere sınır kapısına kadar gidiyoruz. Ağrı'nın sevilen valisi Lütfi Yeğenoğlu ve Ağrılıların "ötekilerin adını bile bilmiyoruz, tek tanıdığımız ve iş yapan vekil" dedikleri ANAP Milletvekili Yaşar Eryılmaz da bizimle birlikte. Ağrı Valiliği, TEMA, Tikveşli ve Ağrı Sanayici İşadamı Derneği'nin düzenlediği "Doğu ve Güneydoğu kalkınma modeli, tarım ve hayvancılık sektörünün gelişmesine yönelik önlemler sempozyumu" için buradayız. Ülkenin bir numaralı hayvancılık yöresi Ağrı'da bu sektörün gerilediğini öğreniyoruz. Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mustafa Taşar da sempozyuma katılıyor ve diyor ki, "95 iktidarında 95 model DYP inekleri getirildi, bir kısmı gemide bir kısmı köylünün elinde öldü" diyor. Grubumuzun en sevimli kişisi Yeni Zelanda Büyük Elçisi de 3.5 milyon nüfuslu ülkesinde tarım ve hayvancılıkta nasıl
dünya ticaretinin büyük bir bölümünü elde tuttuklarını anlatıyor.
Tikveşli Tarım İşletmeleri Başkanı Doğan Vardarlı bu konuda nefis projeler hazırlamış. Yapılacak tek şey, politikacıların bu insanları dinlemeleri ve onlara yardımcı olmaları. Vardarlı diyor ki; "Dünyada bir tek savaş kaldı, o da gıda savaşı. Sanayileşmiş ülkelerde tarım da çok gelişmiştir. Biz tarımı ikinci plana atıp, sanayii ön plana aldık." Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Hasan Hayri Tok da şunları söylüyor: "Tarım gelecekteki stratejik sektördür. Önümüzdeki çağ tarımsal üretimin gözde olacağı çağdır."
Mustafa Taşar bütün bunları dinliyor ama sonra basın toplantısı yapıp, ekmek poşeti konusunda bizleri aydınlatıyor ve "hayvancılık konuşulurken poşet konusunu gündeme getirmesi" pek hoş karşılanmıyor. Mustafa Taşar kimilerine göre en çalışkan bakan, kimilerine göre de "kafasının dikine gidiyor, dinlemiyor."
Yazılı, Yoncalı, Tellisırt köylerini geziyoruz, Diyadin, Taşlıçay ve Eleşkirt'e gidiyoruz. Bir ağaç ne olur bir yeşillik. "Köylü de istemiyor ağacı, arkasına düşmanımız, kan davalımız saklanır diye kesiyorlar" deniyor. Tüyler ürpertici bir cevap. 60 yıllık bir ilin böylesi geri kalmışlığı, daha doğrusu geri bırakılmışlığı insanı hınçlandırıyor.
Ağrıspor - Urfaspor futbol karşılaşmasında, Ağrı'da olduğumuza göre Ağrı'yı tutuyoruz. Ama Urfa kazanıyor. Burada da herkes futbol delisi, ancak Ağrılılar
son derece efendi. Urfa daha iyi oynadığı için maçın sonunda alkışlayıp, Urfa'ya tezahürat yapıyorlar. Ama üçüncü ligden bu yıl ikinci lige çıkan kendi takımlarına sanırım biraz haksızlık ediyorlar. Bu futbol maçında da bol bol küfür ediliyor ancak bunlar biraz farklı. Hakeme, "sen ne biçim hocasın lo" diye sesleniyorlar. Futbolculara "hamam oğlanı, gavat, godoş" diyorlar.