The Others78’lilerin dönüşü

78’lilerin dönüşü

12.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

78’lilerin dönüşü

78’lilerin dönüşü


12 Eylül öncesinin ve sonrasının siyasi mücadele içindeki gençliği bir vakıf etrafında örgütleniyor


70’li yılların sol hareketinin önderlerinden, dönemin İstanbul Dev - Genç başkanı Celalettin Can, 1984 yılında, dosyasında “biri yetmez iki idam hükmü", Elazığ Cezaevi’nde yatarken, annesi ziyaretine gelir. “Dostlarımıza söyle, devrimcilerden ümitlerini kesmesinler, güzel günler gelecek" diye cesaret vermeye çalıştığı annesi, oğluna dert yanar. “Oğlum", der, “Korkudan kimse evimize gelmez oldu, beni görenler yollarını değiştiriyor." Can’ın kendi deyişiyle “doğaçlama" cevabı şöyledir:
“Bizim çığlıklarımızı duyuyor musun, anne? Bu çığlıklar duvarlara çarpıp bize geri dönmüyor. Bu çığlıklar gökyüzüne gidiyor, bir gün teknoloji öyle gelişecek ki, gökyüzündeki bu sesler duyulacak ve dünya tarihi yeniden yazılacak."
“O zaman bunu şiirsel bir şey olarak söylemiştim. Fakat sonradan okudum ki bu benim anlattığım şey gelecekte teknolojik olarak mümkün olabilirmiş" diye gülerek hatırlıyor Celalettin Can o günkü doğaçlamasını.
Ama yine de 19 yıl yattığı cezaevinden yaklaşık bir yıl önce çıkan Can’ın o teknolojik gelişmeyi beklemeye hiç de niyeti yok. Can, o çığlıkları topluma yeniden dinletmek için çok daha iyi tanıdığı bir araca, toplumsal örgütlenmeye başvurmaya karar vermiş.

Büyük bedel
Evet, Celalettin Can’ın ifadesiyle “Cumhuriyet tarihinin en fazla bedel ödemiş, en temiz, en masum kuşağı" olan 78’liler, onun öncülük yaptığı bir vakfın çatısı altında örgütleniyorlar. Amaçları, en geniş anlamıyla 78 kuşağını bugün hala mağdur eden 12 Eylül hukukuna karşı mücadele.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao için söylenmiş bir söz sol çevrelerde yıllarca 78 kuşağı için de söylendi durdu: “Onlar tarihe doğru sorular sordular, yanlış cevaplar verdiler." Ne 68 kuşağı kadar entellektüel ve rafine ne de 80’lerin, 90’ların gençliği kadar barışçıl ve uysal olduğu için Cumhuriyet tarihinin kuşaklar soyağacından hep budanmak istenen 78 kuşağı için, vakfın fikir babası Celalettin Can ise çok farklı şeyler söylüyor:

Halkın çocuklarıydık
“68 kuşağı, sol düşüncenin aydın kesimleri içerisinde yayılmasının bir sonucuydu. Bu düşünce halka yönelme aşamasında tasfiye oldu. Biz ise 12 Mart’tan sonra sol düşüncenin halka yönelme, halkla buluşma aşamasının cisimleşmiş ifadesi olduk. Biz halkın çocuklarıydık. 70’li yılların ortasında yükselen sol muhalefeti ortadan kaldırmak için başlatılan saldırılara karşı bizler halkın çocukları olarak ortaya atıldık.
Gencecik yaşlarımızda, tecrübesiz ve donanımsız bir halde, devrimciliğin en radikalini tercih etmek zorunda kaldık. Bizim o günkü tepkilerimizi ilkel ve kaba bulanlar şunu unutmasınlar: Bir bebek doğuyor ve doğduduğu andan itibaren birileri onu dürtüklüyor. Bizim tepkilerimiz yeni doğmuş bir bebeğin tepkileri gibiydi. Temizdi, masumiyetin tepkileriydi. 18’inde devrimci fikirleri hayatın akışı içinde en radikal biçimiyle benimsemiş insanlara, polis, faşistler saldırıyor, onlarsa kendilerinin, annelerinin, babalarının, halkın yaşama hakkını savunuyorlar."
Politik ve ideolojik yetersizliğine rağmen halkın ihtiyaçlarını yakaladığını ve hızla kitleselleştiğini vurguladığı 78 Kuşağı’nın, 12 Eylül’de tasfiye edilmesinin sonuçlarını ise Celalettin Can şöyle ifade ediyor:

Türkiye’yi kararttılar
“Askeri rejim belleksizleştirilmiş bir gençlik yarattı. Politika militarize oldu. Sonra bizi tasfiye etmek için kullandıkları çeteler Türkiye’nin başına bela oldu. MHP’yi kullandılar, MHP, Türkiye’nin geleceği önünde bir engel oldu, İslamcı hareketi kullandılar, gecekonduları Refah’a, Fazilet’e teslim ettiler, irtica sorun oldu. Yani bizim üzerimizden Türkiye’nin geleceğini kararttılar. Türk - Kürt, tüm gençliğin birarada örgütlendiği sol muhalefeti tasfiye ederek, toplumdaki gönüllü birlikteliği ortadan kaldırdılar."
Can, 78’lilerin bugünkü öneminin altını da çiziyor: “Cumhuriyet tarihinde bu kadar özverili başka bir kuşak yoktur.Türkiye kendine bir gelecek çizecekse, orayı kaynak alıp yeni kuşaklarla bütünleştirebilmelidir."

Yasaklı sadece Erdoğan değil
78’liler Vakfı’nın amacını da aslında bu tesbitler biçimlendiriyor. Bu kuşağın Türkiye’nin yapılandırılmasına katılabilmesi için siyasi ve kamusal yasaklara karşı bir hak ve hukuk mücadelesi başlatıyor. Can, amaçlarını şöyle özetliyor: “70’li yıllarda bizi fiziksel olarak tasfiye edemeyenler, 12 Eylül hukukuyla bizi toplumdan ömür boyu tasfiye etme yolunu seçtiler. 80 - 90 arasında 20 bin insan ceza almış ve kendilerine siyasi yasak getirilmiş, kamu hizmetleri yasaklanmış. Siyaset yasağı alan sadece Demireller, Ecevitler değildi, sadece Recep Tayyip Erdoğan değil.
Biz 78’liler Vakfı olarak 12 Eylül hukukunun sorgulanmasına yönelik, 12 Eylül hukukuna karşı demokratik bir sivil toplum hareketi yaratmak için yola çıkıyoruz. Hiçbir ayırım gözetmeden, 70’li yıllarda mücadele etmiş ve 80’lerden sonra yetişip 78 Kuşağı’na olumlu bakan herkesi kapsayacak bu vakfı kuruyoruz. Bizim haklarımızı elde etmemiz, Türkiye’deki genel demokrasi mücadelesinin de bir parçası olacaktır."

Dev-Genç liderliğinden 19 yıllık mahkumiyete
Tunceli’nin Ovacık ilçesinde yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Elazığ’ın Maden ilçesinde akşamları memur babasının okuduğu romanları dinleyerek büyüdü. 70’li yılların sol hareketi içinde önemli bir yeri olan Elazığ Grubu’nun ilk çekirdeğini gençlik arkadaşlarıyla oluşturdu. Elazığ Grubu bütün Doğu’da örgütlendi. İstanbul’a geldi. Öğrenci gençlik içinde mücadele etti. İstanbul Dev - Genç’in başkanı oldu. Devrimci Yol’un görüşlerini benimsedi. Devrimci Yol - Devrimci Sol ayrılığı sırasında Devrimci Sol’u tercih etti. Devrimci Gençlik Federasyonu’nun Yönetim Kurulu’nda yer aldı. Doğu’da üç yıl yeraltı faaliyeti sürdürdü. 1981’de yakalandı. Bir yıl sonra Elazığ Cezaevi’nden firar etti. İstanbul’da tekrar yakalandı. İki idam almış bir hükümlü olarak geçirdiği 19 yıllık cezaevi hayatının durakları Selimiye Kışlası, Sultanahmet, Sağmalcılar, Elazığ, Diyarbakır, Eskişehir, Amasya, Antep, Sakarya ve Bursa Cezaevleri oldu. 1984 yılında 55 gün açlık grevi yaptı. 1999 Eylülü’nde tahliye oldu.

Önce hak-hukuk mücadelesi
70’li, 80’li yıllarda toplumun ihtiyaçları doğrultusunda radikal bir eylemlilik içine giren gençler, şimdi 20 yıl sonra ülkenin yapılandırılmasında etkin olmalarını engelleyen 12 Eylül hukukuna ve sıkıyönetim mahkemelerin koyduğu siyasi ve kamusal yasaklara karşı mücadele başlatıyorlar.