11.11.2020 - 14:10 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - Milliyet Tatil / ihsan.dindar@milliyet.com.tr
Kovid-19 salgını tüm dünyayı ve her sektörü etkiledi. Elbette turizm de bundan düşen payı hem de fazlasıyla aldı. Sağlık turizmine gelmeden önce genel manada bir resim çizebilmek açısından sormak istiyorum. Turizmde global manada nasıl bir tablo var karşımızda?
Dilerseniz filmi hızlıca geri saralım ve pandeminin ilk çeyrekte etkisini turizm sektörü özelinde nasıl gösterdiğini hatırlayalım. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (DTÖ) Mayıs 2020’de gerçekleştirdiği duyurularda, uluslararası turizmin bir önceki yılın ilk çeyreğine göre yüzde 22’i azaldığını, yılın kalan zamanlarında ise bu azalmanın yüzde 80’e varabileceğini paylaştı. Yani, ilk üç ayda 67 milyon daha az turist ve sektörün küresel kaybı 80 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.
DTÖ, seyahat kısıtlamalarının kaldırılmasına yönelik en iyimser senaryosunda sektörün yüzde 60’lık bir kayıp yaşayacağını öngörürken, bu senaryolar; 850 milyon ile 1,1 milyar yabancı turist kaybı, turizm kaynaklı gelirlerin 910 milyar dolar ile 1,2 trilyon dolar azalacağı ve 100 ile 120 milyon arasında olan ve direkt turizmle ilgili çalışan bireyin işini kaybetmesi şeklinde öngörülüyordu.
Salgın öncesinde seyahat eden insan sayısının 1,4 milyar olduğu ve salgın sırasında da genel hareketliliğin yüzde 98 oranında azalmasının yanı sıra, bir önceki yılın haziran ayında günlük 2 milyon olarak kayda geçen online rezervasyon rakamları bu yıl yapılamadı.
Haziran 2020’de tüm dünyadaki destinasyonların yüzde 40’ı seyahat sınırlamasını hafifletirken, mayıs sonunda sektör kaybı 320 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, 2009 Küresel Ekonomik Krizinin maliyetinin 3 katına denk geliyordu. Ayrıca son zamanlarda dünyadaki 200 havalimanının tamamen kapatılacağı konuşulmaya başlandı. Bunun yaratacağı iş gücü ve turizm geliri kaybını hesaplamak bile insanın başını döndürüyor.
Geçtiğimiz günlerde DTÖ’nün yayınladığı ilk 8 aylık veriler ise kaybın boyutunu biraz daha somutlaştırıyor. Uluslararası turist rakamları bir önceki yıla göre yüzde 70 azalırken, uluslararası uçuşlarda bu rakam yüzde 79 olarak kayda geçti. Pandeminin ihracat gelirlerinde yarattığı kayıp ise 730 milyar dolara ulaştı.
Türkiye ise pandemi dönemini takiben sezon başında hayata geçirdiği Güvenli Turizm Sertifikası ile, küresel anlamda örnek bir adım attı. Ve aynı dönemde Türkiye, 7 milyon 255 bin 107 yabancı ziyaretçiyi ağırladı. Yurt dışında ikamet eden vatandaşların da gelişiyle birlikte toplam rakam 9 milyon 217 bin 660 olarak kayda geçti.
"5 büyük turizm fuarı arasında"
Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT 25. yılını 2022 yılında geride bırakmaya hazırlanıyor. Önemli bir dönemeç olacak. Neler söylemek istersiniz?
EMITT Fuarı, Türkiye turizminin ve Türkiye’nin destinasyonlarının markalaşmasında çok önemli katkı ve destekler sundu. İlk yapıldığı günden bugüne, Türkiye’nin turizm ekonomisine sağladığı değer ve katkılar ile EMITT, bugün dünyanın 5 büyük turizm fuarı arasında yer alıyor. EMITT Fuarı’nın yılın ilk aylarında gerçekleşmesi ve dünyanın pek çok farklı bölgesinden turizm operatörlerinin fuarı yerinde ve yakında takip etmesi ile, Fuarı takip eden dönemde hem Türkiye’nin hem de tüm dünyanın turizm hareketliliğinin fotoğrafını çekmek mümkün olabiliyor.
Türkiye’nin mevcut potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi adına EMITT Fuarı’nın da çok önemli bir iş birliği platformu olurken, önemli bir paydaş olarak Türkiye’nin küresel turizm pazarındaki payını artırmak için çalışmalarına devam edecektir. Bu kıymetli dönemi yani 25’inci yılımızı ise 2022 yılında, karma yani hibrit fuarcılık anlayışı ile hayata geçirirken, sektörün yerel ve uluslararası katılımcıları ile hem fiziksel hem de çevrimiçi uygulamalarla kutlamanın planlarını şimdiden yapmaya başladık.
Bu yıl hem Beauty Eurasia hem de Yapı Fuarı’nı pandemi süreciyle birlikte Ticaret Bakanlığımızın aldığı kararı takiben –başta meslek örgütleri olmak üzere, tüm taraflarla gerçekleştirdiğimiz görüşmeler neticesinde erteleme kararları almıştık. EMITT Fuarı için de aynı yaklaşımı izledik. İş birliklerimizi her zaman olduğundan daha kapsamlı ve güçlü bir şekilde hayata geçirmek ve daha verimli bir fuar gerçekleştirebilmek adına Fuarımızı 2022 yılına ertelemeye karar verdik.
Karşımızda sağlık turizminin ön plana çıkarıldığı bir EMITT var. Bu, planlanmış bir durum mu yoksa mevcut pandemi sürecinin yarattığı koşullarla mı alakalı?
Bildiğiniz gibi Türkiye’de sağlık turizmi, sağlık sistemi altyapısına yapılan ve başta şehir hastanelerinin yaygınlaştırılması adımları ile son yıllarda önemli bir ivme kazandı. Önceki dönemlerde ise sağlık turizminin potansiyeli, Türkiye’nin sahip olduğu tatil turizmi potansiyelinin oldukça uzağında kalmaktaydı.
Ancak, özellikle 2019’da tablo hızla değişti. Geçtiğimiz yılda elde edilen “880 bin sağlık turisti, 1 milyar dolarlık gelir” rakamları, sektörün potansiyelini gerçekleştirmesi açısından oldukça önemliydi. Bu potansiyelin ihtiyacı olanın; doğru, güvenilir ve dünya çapındaki kurumların katıldığı EMITT Fuarı ile desteklenmesiydi. EMITT Fuarı’nın itibari ve hacmi sayesinde sunduğu iş birlikleri ile sağlık turizminin potansiyelini daha hızlı geliştirilebilmesi mümkün olacaktı. Ve gerekli adımları atarak, EMITT’in 25.yılında sağlık turizmi temsilcilerine ev sahipliği yapmak için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.
Pandemiyle yaşama fikrine alışmaya çalıştığımız şu günlerde sağlık turizminin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Yakın dönemde sağlık sektörü özelinde atılan adımlar, geliştirilen politikalar, bugün itibariyle Türkiye’nin önemli ve güçlü bir sağlık altyapısına sahip olması ile sonuçlandı. Bu politikalar neticesinde Türkiye’nin; Amerikalı, Ortadoğulu, Avrupalı turistler için küresel sağlık turizmi merkezlerinden biri haline dönüştüğünü gözlemliyoruz. Bu sürece ilişkin somut sonuçlara 2019 yılı sağlık turizmi rakamlarını görebiliyoruz.
2019 yılını biraz daha detaylandırdığımızda ülkemize gelen 880 bin sağlık turistinin 74 bininden fazlası Antalya’da ağırlandığı sonucuna ulaşıyoruz. Her 12 sağlık turistinden birini ağırlayan Antalya, tatil turizminde olduğu gibi sağlık turizminde de önemli bir merkez olma yolunda. İşin ekonomik boyutuna da mercek tuttuğumuzda, geçtiğimiz yıl sağlık turisti başına düşen harcama 1.200 doların üzerinde gerçekleşti. Ülkemizde turist başı ortalama turizm harcaması ise yine aynı yıl 666 dolar olarak kayda geçti. Yani bir sağlık turisti ülkemize ortalama bir turistin yaklaşık 2 katı döviz bırakıyor. TÜİK verilerine baktığımızda; 2019’da 1 milyar 65 milyon dolar olan sağlık turizmi harcamasının toplam turizm gelirinden aldığı pay yüzde 3,09. Sürdürülebilir bir büyüme ile, gelecek dönemlerde önemli sıçramalar ve gelirler ile istihdamımıza ciddi katkı sağlamamız da mümkün.
Sağlık turizminde küresel pastanın ise her geçen dönem büyüdüğünü, pandemi dönemine rağmen büyümeye devam edeceğini tespit ediyoruz. Teknoloji ve veri analizi şirketi ReportLinker’ın araştırması, 2027 yılına pazarın toplam hacminin 143,6 milyar dolara ulaşması öngörüyor. 2020 beklentisi ise 66,7 milyar dolar. Araştırmanın detaylarına indiğimizde ise 2027 yılına kadar diş sağlığının 49,8 milyar dolarlık bir hacme ulaşması öngörülüyor. Sağlık turizmi alanında pazar büyüklüğü ile ilk sırada Çin yer alırken, ardından ABD geliyor. Almanya, Japonya ve Kanada’nın da 2027’ye sağlık turizmi pastasındaki paylarını artırmaları bekleniyor.
Türkiye olarak özellikle bu alanda gerçekleştirilecek her türlü tanıtım faaliyetinin pastadaki payımızı büyütebileceğini düşünüyoruz. Mevcut global pazar payında Türkiye’nin varlığını güçlendirmesi için üzerimize düşenleri yerine getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Türkiye, kaplıcaları ve tesisleriyle uzun süredir sağlık turizminde söz sahibi olmaya çalışıyor. Son yıllardaki atılımlar sonrası hangi noktaya gelinmiş durumda?
Türkiye, kaplıcalar sağlık turizmi konusunda son derece önemli bir noktada bulunuyor ve bu açıdan son derece zengin kaynaklara sahip. Ancak pandemi koşullarında özellikle kaplıcalar, hamamlar gibi alanların virüs riski taşıması olasılığı nedeniyle kısa vadede tercih edilebilecek bir turizm çeşitliliği olmayacağı kanaatindeyim. Pandenimin bir tehlike olarak ortadan kalkmasıyla birlikle kaplıca turizminin özellikle Arap turistler ve yurt dışında yaşayan Türkler başta olmak üzere önemli bir turizm geliri yaratan alan olarak büyüyeceği kaçınılmaz bir gerçek olmaya devam edecektir.
Son olarak genel manada 2021 yılına dair hem sağlık turizmi hem de genel manada sezon öngörülerinizi öğrenmek isteriz.
Bildiğiniz gibi Türkiye’nin sağlık turizmi için sahip olduğu hedef 2023 yılına aittir. Pandemi öncesinde Sağlık Bakanlığı 2023 yılı hedefi; 1,5 milyon sağlık turisti ve 10 milyar dolar gelirdi. Pandemiyle birlikte Türkiye de hedeflerini revize edecektir. Ama şunu söyleyebiliriz. Türkiye, 2021’den itibaren bu alanda potansiyeline yaklaşmaya başlayacak. Türkiye’nin, 2027 yılında 143,6 milyar dolara ulaşması öngörülen dünya sağlık turizmi pastasından en az yüzde 5 pay almayı ve 7,5 milyar dolar gelire ulaşmayı hedeflemesi, mevcut imkanlar ve gelecek dönemde sahip olduğu avantajları değerlendirmesi ile oldukça mümkün gözükmektedir.
Burada da uygulanacak politikalar belirleyici olacaktır. Öncelikli olarak güvenli seyahat – güvenli konaklama – güvenli hizmet taleplerinin birlikte karşılanacağı bir turizm yaklaşımını uygulamaya koymak olacak. Turizm sektöründe uygulanmaya başlanan Güvenli Turizm Belgesi’nin; sağlık turizmi sunan kurumlar için de geçerli olması, uluslararası alanda önemli bir güven tesis etmesi, belgenin sağlık turizmi kurumları arasında da yaygınlaştırılması ve konunun etkin iletişiminin yapılması önemli kritik başarı faktörleridir.
Türkiye ayrıca sağlık hizmetlerinin pahalı olduğu Avrupa Birliği, ABD ve Kanada’da etkin bir tanıtım politikası uygulamalıdır. Sağlık sigortalarının karşılıklı kullanımı ile sosyal güvenlik kurumları arasında yapılacak ikili anlaşmalar ile bu ülke vatandaşlarının Türkiye’ye gelmeleri teşvik edilecektir.
Pandemi sonrasını tanımlayan “yeni normal” dönemin eğilimlerinden birisi de bölgeselleşme ve yakın coğrafyalardan mal ve hizmet tedarikidir. Bu eğilim sağlık turizmi için de geçerli olacaktır. Türkiye’nin özellikle yakın ve komşu ülkelerde tanıtım ve pazarlama etkinliklerini artırması küresel turizm pastasındaki payını yükseltmesine katkı sunacaktır.
Turizmin geneline baktığımızda ise; dünyadaki turizm hareketliliğinin 2019 rakamlarına ulaşabilmesi için en az 2 ya da 3 yıl geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm dünyada insanlar pandemiyle birlikte ciddi bir travma yaşıyor. Ancak aşının bulunması ve yaygın bir şekilde kullanılıp insanların yeniden kendilerini güvende hissetmeleriyle turizm hareketliliğinin dünya çapında patlama yapacağına bu patlamadan da Türkiye’nin ciddi bir pay alacağına inanıyorum.
Ancak bu durum, 2 ya da 3 yıl boyunca insanların hiç seyahat etmeyecekleri tamamen evlerine kapanacakları anlamına elbette gelmiyor. Çünkü insanlar pandemiyle evlerine kapandılar ve seyahat etmeyi de çok özlediler. Bu nedenle eğer pandemi 2021 yazının başına doğru hızını keser ise, 2020 yazına kıyasla daha fazla seyahat edilebileceğini ve insanların elbette güvenli turizme doğru yöneleceklerini öngörmek çok zor değil. Türkiye güvenli turizm sertifikası konusunda oldukça önemli yol kat etti. Bu noktadan hareketle, söz konusu artıştan Türkiye de payını alacaktır. Benim öngörüm, asıl eski günler gibi rahatça seyahat edilebilecek günlerin 2022’den önce gelmeyeceği. Ancak o günler geldiğinde 2019 yılının rakamlarını en az ikiye katlayacak bir artış olacağını düşünüyorum. O günleri özlemle bekliyoruz. Biz de bu öngörüden hareketle EMITT Fuarını 2022 yılına erteledik.