04.03.2021 - 17:19 | Son Güncellenme:
Kuşadası’nın adeta simgesi haline gelen kale, Kuşadası Körfezi’nin ucuna yapılmıştır. Bölgeye denizden gelecek saldırıların önlenmesi amacıyla yapılan kale, Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Surları ise İlyas Ağa tarafından yaptırılmıştır. Surlar adayı tamamen çevrelemekte ve ayrıca 3 metre yüksekliğe sahiptir. İnşa sırasında kullanılan taşların tamamı Yılancıburnu’ndan getirilmiştir.
Kuşadası, Ege Bölgesi genelinde denize girmek için sıklıkla tercih edilen plajları ile ün yapmış ve yabancı turistler tarafından da fazlasıyla talep görmektedir. Düşük nem oranından dolayı Kuşadası’nın havası neredeyse hiç bunaltmamaktadır. Kadınlar plajı, Güvencinada plajı, Yılancı Burnu plajı, Sevgi plajı bu plajlar arasında yer almaktadır. Ayrıca Kavaklıburun, İçmeler, Karasu ve Aydınlık koyları da denizden en iyi şekilde faydalanmak için önde gelen alternatiflerin arasında yer almaktadır.
Kuşadası Milli Parkı daha çok Büyük Menderes Deltası Milli Parkı olarak tanınmaktadır. Aydın sınırları içerisinde bulunan bu park, Dilek Dağı’nda yer almaktadır. Delta, bölgedeki tuzlu ve tatlı suyun birbirine karışmasıyla biyolojik bir farklılık oluşturmaktadır. Ayrıca Dilek Yardımadası Milli Parkı olarak da bilinen alanda tam 209 farklı kuş türü bulunmaktadır. Alanın kuzey kesimine de oldukça zengin bir bitki örtüsü hakimdir.
Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından 1618 yılında yaptırılmıştır. İnşasında moloz taş ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Avlu içerisinde kapalı mekanlar yer almaktadır. Çok kez restore edilen kervansaray, orijinalliği bozulmadan günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. 1966 yılında ise satın alınarak, otel olarak kullanılmaya başlamıştır.
Kuşadası dendiğinde akla ilk gelen yapılardan biri Efes Antik Kenti’dir. Milattan önce 6.000 yılında kurulduğu bilinen kent, çok sayıda uygarlığa da ev sahipliği yapmıştır. Dolayısıyla dünyanın en önde gelen antik kentleri arasındadır. Kent Amazon adı verilen savaşçı kadınlar tarafından kurulmuştur. Bilgilerin tamamı net ve doğru olmasa da, uzun yıllar boyunca Efes Antik Kenti yerleşik yaşama geçiş sürecini en iyi şekilde gelecek nesillere aktarmaktadır.
Meryem Ana Evi, Efes civarında bulunan Bülbül Dağı’ndaki bir mabet alanıdır. Selçuk’a yaklaşık 8 kilometre uzaklıkta olan ev, 19. yüzyılda keşfedilmiştir. Evin Meryem Ana’ya ait olup olmadığı tartışılmaktadır. Bilgiler kesin olmasa bile ev her sene düzenli olarak Hristiyanlar tarafından yüksek talep görmekte, hac ziyaretleri gerçekleştirilmektedir. Meryem’in cennete alınana kadar bu evde beklediğine inanılmaktadır.
Selçuk ilçesine bağlı olan Şirince köyü, çeşitli zeytinlikleri ve ev yapımı şarapları ile bilinmektedir. Tarihi bir yapıya ve dokuya sahip olan Şirince, Ege Bölgesi’nin tartışmasız en özel ve güzel yerleşim yerlerinden biridir. Tamamen trafiğe kapatılmış ve taş döşenmiş yolları sayesinde gürültüsüz bir şekilde ilçenin güzelliklerinden faydalanmak mümkün hale gelmiştir.
Doğanbey Köyü’nün tarihi milattan önce 7. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bir Rum köyü olan Doğanbey Köyü, Türklerin ve Rumların farklı noktalarda yaşaması sebebiyle eski ve yeni olarak ikiye ayrılmıştır. Günümüzde bulunan çok sayıdaki eski yapı sayesinde Eski Doğanbey Köyü olarak adlandırılmaktadır.
Bafa Gölü’ne gelindiğinde kesinlikle Didim’e de gidilmelidir. Kuşadası’na yaklaşık 1 saat uzaklıkta bulunan Didim, Aydın sınırları içerisinde yer alan bir ilçedir. 1991 yılında ilçe haline gelen Didim, Muğla il sınırında yer almaktadır. Konumundan dolayı Didim’in ekolojik özellikleri çeşitlenmiş ve nem oranı Kuşadası’ndan daha da düşük hale gelmiştir. Bu yönüyle astım hastaları tarafından Didim yaz sezonunda fazlasıyla tercih edilmektedir. Bunaltıcı sıcaklardan kaçış için de Muğla ve Aydın halkı tarafından Didim her sezon yüksek talep görmektedir.
Ege Bölgesi’nin tarihi geçmişi, geçmişi incelemek için bulunmaz bir nimettir. Antik Çağ’da filozoflar kenti olarak bilinen Milet Didim’e yalnızca 20 kilometre, Kuşadası’na ise 60 kilometre uzaklıktadır. Çok sayıda ünlü filozofun Milet’te yaşadığı tahmin edilmektedir. Antik kentteki ilk yerleşimin ise milattan önce 2.000 yılında başladığına inanılmaktadır. Roma döneminde ise Milet bağımsız bir şehir haline gelmiştir.