Datça Tarihi
Datça'nın tarihi milattan öncesine uzanır. O dönemdeki adı Knidos'tur ve 15. yy'da Osmanlı egemenliğine girdikten sonra Datça ismini almıştır. İlk yerli halk Karyalılardır ve ardından da Dorlar döneminde en parlak çağlarını yaşamıştır.
Datça konumu nedeniyle ticari faaliyet merkezi olmuştur. Limanları askeri ve ticari amaçlarla kullanılmış ve yerleşen halklar pek çok tapınak inşa etmiştir.
Tipik bir Akdeniz iklimine sahip Datça yarımadasında kavurucu sıcaklar kuzey rüzgarları sayesinde dağılmıştır. Oksijen bakımından dünya listelerine giren Datça ferah bir tatil arayanlar için ilk sıralarda yerini alır.
Datça'da gezilecek yerler
Datça Yarımadası Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiştir. Bu sayede doğası korunmuştur ve 235 kilometrelik sahili vardır. Datça'da 52 adet koy mavi tur teknelerinin uğrak yerleri arasındadır.
Bu koylar arasında Hayıtbükü ve Palamutbükü görülmeye değer güzelliktedir. Ayrıca yarımadanın ucunda yer alan Knidos Antik Kenti de muazzam konumu nedeniyle mutlaka ziyaret edilmelidir. Bu harâbelerde tiyatro, surlar ve çeşitli yıkıntılar vardır. Bu şehirde yirmi bin ve on bin kişilik tiyatro, pembe tapınak, kâinat tapınağı, Akropol, Nekropol (mezar odaları) başlıca eserlerdir.1856-1858’de İngiliz arkeologları kazılarda bulduğu heykel, kandil ve paraları Londra’daki British Museum’a kaçırmışlardır. Büyük tiyatronun mermer taşlarını ise Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa; Kahire’deki sarayının inşâatında kullanmıştır. Dolmabahçe Sarayındaki bâzı mermerler buradan getirilmiştir.
Eski Datça, taş evleri ve hoş mekanları yanında şair Can Yücel’in yaşadığı yer olarak da ünlenmiş bir ilçedir.
Datça'nın mavi bayraklı plajları arasında Aktur Tatil Sitesi Plajı, Aktur Kamping Plajı, Karaincir Plajı, Hastanealtı Plajı, Periliköşk Plajı, Billurkent Plajı bulunmaktadır.
Datça'da sadece yat turizmi yapılmaz. Tatilcilerin katılabilecekleri faaliyetler arasında trekking, sörf ve yelken de sayılabilir.
Hızırşah köyünde Selçuklular'dan kalma bir cami ve seramik atölyeleri bulunur. Reşadiye Mahallesi’nde Mehmet Ali Ağa Konağı ile Reşadiye Camii ve Emecik köyünde tapınak kalıntıları tarihten günümüze kalan bazı eserlerdir.
Şifa turizmi denildiğinde akla gelen yerlerden biri Ilıca gölüdür. Apollo Tapınağı bölgeye gidenlerin görmeden dönmemesi gereken yerlerdendir. 5. yy'da inşa edilen bu tapınakta antik çağlara ait kalıntılar gün yüzüne çıkarılmıştır. Karaköy, Emecik, Kızılan Köyü ve ilçede bulunan daha pek çok yerleşim yeri inanılmaz doğası sebebiyle yürüyüş turlarının güzergahı haline gelmiştir. Genelde tarım ve turizmle ilgilenen yöre halkı zeytin, badem ve zeytinyağından geçimini elde eder.