25.12.2019 - 08:00 | Son Güncellenme:
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Ersun Yanal'ı beğenirim. Hocalığına çok inanırım. Ersun Yanal'ın çalıştırdığı takım, hangi sonucu alırsa alsın, bu görüşüm pek değişmez. Elbette Ersun Yanal'a karşı olanlar, hatta ağır şekilde eleştirenler var. Onlara da saygı duyarım. Yeter ki işin içine hakaret, iftira, yalan-dolan girmesin.
Yanal yalnız adam... Sosyaldir ama buna rağmen dar bir çevrede yaşar. Özel hayatını "sıkı dostlar" dediği o dar çevre ile paylaşır. İkinci evliliğini bir süre önce yaptı. Eşi İrem Hanım yüksek mühendis-mimar... Önemli projelerin içinde... Yeni çocukları doğdu. Allah sağlıklı ömürler versin. Ersun Hoca bilinenin, iddia edilenin aksine son derece sakin yaşar. Futbol dışında büyük tutkuları var; denize ve denizciliğe aşıktır. Aylarca teknede yaşayabilir. Çok iddialı motosikletlere biner, amatör olmasına rağmen en az profesyonel fotoğrafçılar kadar iyi fotoğraf çeker. Bütün bunları, hep kendi dünyasının içinde kalarak yapar. Gerçekten yalnız adamdır.
Ersun Hoca kulis, lobi bilmez. Gazeteci aramaz, gazetecilerle yemeklere gitmez. Seyirci ile organik bağı asla olmaz. Beceremez. Tribündeki seyircinin "Ersun Yanal" diye bağırıp destek vermesi ile uzaktan-yakından ilişkisi olmaz. Ama Ersun Yanal için tribünlerde bağırıp, destek verenlerin, bazı kişiler tarafından susturulmaya çalışıldığını biliyorum.
Her hafta "gitti-gidiyor" diye papatya falı açılan, her maça ip boynunda, "idam mahkumu" gibi takımının başında sahaya çıkan, Türkiye'nin en sert eleştirilerine hedef olan bir hocadan takımını en iyi şekilde motive etmesini ne kadar bekleyebilirsiniz? Futbolcular "gitti-gidiyor" gözüyle bakılan hocalarına ne kadar inanır, dediklerini ne kadar yapar?
Ersun Yanal bütün bu olumsuzluklara rağmen Fenerbahçe'yi zirve yarışının içinde tutmayı başardı. Şampiyonluk yarışı yapan Sivasspor'un 90 milyon liralık bütçeli mütevazı ama son derece başarılı kadrosunu bir kenarda bırakıyorum, Fenerbahçe'nin kadrosu, diğer şampiyon adayları Başakşehir, Galatasaray, Trabzonspor ve Beşiktaş'ın hangisinden daha iyi? Kabul edelim ki, sayısal ve kalite olarak Fenerbahçe'de çok ciddi eksikler var.
İki bekinizin bir yedeği bile yok. Stoperiniz yok. İyi bir kenar adamınız yok... Transferin son günü "bedava" diye alınan Mevlüt Erdinç'in dışında Vedat Muriç'in alternatifi yok. Bildiğim kadarıyla bu kadroda, bu transferlerde Ersun Yanal'ın Gustavo, Kruse, Vedat Muriç dışında ciddi bir müdahalesi yok. Bizim bildiğimiz, Comolli ne derse, kimi bulursa o... Kolarov dahil, Ersun Yanal'ın alternatif isimleri ya alınmadı, ya alınamadı. Yönetim de burada haklı... Başında mali çıkmaz var, UEFA belası var.
Ersun Yanal'ın antrenman yöntemlerini iyi bildiği söylenir. Bilimsel çalıştığını yıllardır duyarız. Buna rağmen takım içi sakatlıkların faturası bile Ersun Hoca'ya kesildi. Oysa Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor takımı koca bir ilk yarıyı takımlarının yarısı sakat oyuncularla geçirdi. Şimdi Fatih Hoca'yı, Abdullah Avcı'yı, Ünal Karaman'ı bu konuda suçlayabilir miyiz? Üstelik kulüplerde tam donanımlı sağlık ekipleri varken...
Medyada, kamuoyunda "Obradoviç'le yollar ayrılıyor" haberleri çıktı, yönetim hemen açıklama yaparak bu ayrılık haberini yalanladı. Bununla da yetinmedi, iki gün sonra Başkan Vekili Semih Özsoy, "Obradoviç ne kadar isterse Fenerbahçe basketbol takımının başında o kadar kalır" diye destek attı. Yönetim bu çıkışı ile son derece doğru olanı yaptı. Keşke, Ersun Yanal her yönüyle kısıtlı bu kadro ile mücadele verirken, buna rağmen bu kadar acımasızca eleştirilirken, hatta hakarete uğrarken Fenerbahçe Yönetimi aynı duyarlılığı gösterip Ersun Yanal'a sahip çıkabilseydi...
Ersun Yanal'ı "Acelen neydi, biraz bekleseydin, şu galibiyetin tadını çıkartsaydık" diye eleştirenlere katılıyorum. Ancak davulun sesi uzaktan hoş geliyor. Empati yapın, kendinizi Ersun Yanal'ın yerine koyun. Sezon başından beri iftira atılan, hakaret edilen, her hafta kovulan, bütün bunlar olurken, yönetimi tarafından yalnız bırakıldığı duygusuna kapılan bir insanın, bir hocanın isyanı, feryadı, "yeter artık" çığlığıdır bu... Elbette bu feryadın Beşiktaş maçının hemen sonrasında patlaması en azından doğru bir zaman değil... Ama ortada bana göre hak etmediği halde sürekli dayak yiyen yalnız bir adam var. Açık olalım, Ersun Hoca'nın söylediklerinin bir bölümü medyaya gittiyse, en az o kadarı yönetime gitti. Neyse ki Başkan Ali Koç, "Hem Obradoviç’in hem Ersun Hoca'nın arkasındayız" diyerek, krizi sonlandırdı. Keşke bunu daha erken yapabilselerdi.
Sonuç: Daha önce yazdığımı tekrarlayayım; Fenerbahçe'ye hangi hoca gelirse gelsin bu kadro ile Ersun Yanal'dan daha fazlasını yapamaz. Hatta bu kadarını bile yapamaz. Başka görüşlere saygı duyarım ama benim iddiam bu... Fenerbahçe Yönetimi, hocası ile ara transfer için görüştü mü, hangi mevkilere transfer istediğini sordu mu, bilmiyorum. Ama Fenerbahçe Yönetimi şampiyonluk istiyorsa, bugüne kadar yalnız bıraktığı hocasına bundan sonra sahip çıkmalı, bu konuda kararlı bir duruş sergilemeli ve bütün sıkıntı ve UEFA belasına rağmen hocanın transfer konusundaki taleplerini dikkate almalı...
Başkan Ali Koç, teknik direktör Ersun Yanal ve sportif direktör Comolli... Üçlü; sıcak, samimi bir fotoğrafa ihtiyaç var. Sadece gözlerin, yüzlerin değil, gönüllerin de güldüğü üçlü bir fotoğrafa... Dosta düşmana göstermek için... Fenerbahçe'nin çıkarları için...
Beş ayda ne değişti?
Geçen yıl üç kupanın üçünü de alan Galatasaray'ın oyuncuları o zaman omuzlarda geziyordu, şimdi yerden yere vuruluyorlar. Allah aşkına biri bana söylesin, sadece beş ayda ne değişti de, futbolcular, takım, hatta hoca bu kadar "dip" yaptı.
Galatasaray'da başkan Mustafa Cengiz şampiyonluk yaşadı. Başkanvekili Abdurrahim Albayrak görev yaptığı her sezonda takım şampiyon oldu, boşu yok. Fatih Terim 9 defa geldi, 8 defa şampiyon oldu, 20 kupa aldı. Bundan ötesi yok.
Galatasaray'da adı "Kupa koleksiyoncusu"na çıkan kaleci Muslera, bu yıl kariyer sezonunu oynuyor. İki bek Mariano ile Nagatomo, hatta kadro dışı bırakılan Linnes, stoper Marcao geçen yılın şampiyon kadrosunun oyuncuları...
Orta alanda Feghouli geçen yıl şampiyonlukta "başrolde" oynadı, Belhanda kendisine eşlik etti. Donk o şampiyon kadronun oyuncusu... Bunlar üçte üç yaptılar. Süper Lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası şampiyonluğu, Süper Kupa şampiyonluğu...
Şimdi bakıyoruz, gözümüzü kamaştıran Muslera dışında herkes kötü... Geçen yıl üç kupanın üçünü de alan takımın oyuncuları o zaman omuzlarda geziyordu, şimdi yerden yere vuruluyorlar. Allah aşkına biri bana söylesin, sadece beş ayda ne değişti de, futbolcular, takım, hatta hoca bu kadar "dip" yaptı.
Meraktayım, bu düşüş, bu savrulma teknik, taktikle mi ilgili, yoksa sosyolojik bir boyutu mu var? "İyi" futbolcu beş ayda "kötü" futbolcu olamayacağına göre, bunun bir, hatta birden fazla sebebi olmalı...
Göztepe çarpı iki yapardı
Fatih Hoca, Göztepe maçından sonra, "Gol pozisyonunun her türlüsüne girdik, atamadık" dedi. Ömer Bayram, "Atamayana atarlar" diye yenilgiye mazeret üretti.
Galatasaray çok gol kaçırdı, kabul de, Göztepe az mı kaçırdı? Kaçanlar gol olsaydı, Göztepe, Galatasaray'a çarpı iki yapardı.
Hata mı ettik?
Sivas 1-0 önde oynarken, çok elverişli bir durumda Erdoğan Yeşilyurt topu en yakın arkadaşına vermek yerine kendi gol atmaya çalıştı, doğal olarak pozisyon kaçtı. Hatta Mert Hakan, takım arkadaşının bu keyfiliğine kızınca kısa süreli bir tartışma oldu. Erdoğan o pozisyonda arkadaşına oynasa, muhtemelen Sivas durumu 2-0 yapacak ve skoru sağlama alacaktı.
Sonrası ne oldu? Sivasspor uzatmanın da uzatmasında biraz da şans yardımıyla beraberlik golünü buldu ve canını zor kurtardı. Erdoğan bunu iyi düşünsün. Sivasspor'u takım yapan, adı üstünde takım oyunu... Erdoğan "Ben" demeyi bırakıp "Biz" demeyi öğrenmeli...
Geçtiğimiz haftalarda Erdoğan için çok iyi şeyler yazdık, hata mı ettik acaba?
Çabuk şımarıyoruz çabuk dağılıyoruz
* Denizlispor geçen hafta Trabzonspor’u deplasmanda çok iyi oyunla yendi, bu hafta kendi sahasında yediği 5 golle paramparça oldu.
* Sivasspor geçen hafta Fenerbahçe'yi darmadağın etti, sonraki maçta Gençlerbirliği karşısında son saniye gölüyle canını zor kurtardı.
* Kasımpaşa geçen hafta Rize deplasmanında 3-0 kazandı, bu hafta kendi sahasında Gaziantep'ten 4 yedi.
* Malatyaspor geçen hafta İstanbul'da Beşiktaş'ı 2-0 yendi, bu hafta kendi sahasında aynı sonuçla, yani 2-0’la Rizespor’a yenildi.
* Çabuk şımarıyoruz, çabuk dağılıyoruz, bir hafta sonra jet hızıyla yere çakılıyoruz.
MHK ses vermeli
Sinan Engin, Beyaz TV'deki programında Serdar Aziz-Vida pozisyonundaki penaltı tartışmalarıyla ilgili, "Mete Kalkavan VAR’a davet etti, Cüneyt Çakır gitmedi" dedi. Bu önemli bir iddia...
Rebocho'nin elle oynadığı pozisyonu, "kıl payı" olmasına rağmen büyük bir başarıyla yakalayan ve Cüneyt Çakır'ı VAR'a davet eden Mete Kalkavan, VAR'a gerek kalmadan çok açık görülmesi gereken Serdar Aziz-Vida pozisyonunda, Cüneyt Çakır'ın oyunu devam ettirdiğini görünce neden VAR'a çağırmadı?
Kılpayı pozisyonda VAR’ı devreye sokuyorsun, kabak gibi açık pozisyonda VAR'ı pas geçiyorsun. Ortada müthiş bir çelişki ve Sinan Engin'in önemli bir iddiası var.
MHK, VAR'a gidilmeyen Serdar Aziz-Vida pozisyonundaki penaltı tartışması için inandırıcı bir cevap vermek zorunda... Ya yanlış yaptıklarını kabul edecekler ya da kendilerini haklı görüyorlarsa, bu haklılıklarını inandırıcı biçimde kanıtlayacaklar.
VAR bir yılda iflas etti
Futbolseverler hakemlere inanıp güvenmiyordu, şimdi de VAR’a inanıp güvenmiyorlar. Pazartesi akşamı CNN Türk'te, "Limitsiz Futbol" programında "VAR’a ne kadar güveniyorsunuz?" diye bir anket yapıldı. Sonuç VAR adına facia... Güvenenler sadece % 11, güvenmeyenler tam %89... VAR’ı o kadar kötü yönettik ki, bir yılda iflas etti.
Narinç örnek olsun
İlk defa bir yardımcı hakemin penaltıyı tekrarlattığını gördüm. Kasımpaşa-Gaziantep maçında, Gaziantep kalecisi Günay, kurtardığı penaltıda, iki ayağıyla birden çizgiyi terk edince (Bir ayağının çizgide olması gerekiyor) yardımcı hakem Volkan Narinç'in uyarısıyla, maçı yöneten Abdülkadir Bitigen atışı tekrarlattı. Yardımcı hakem Narinç, penaltı atışında konu mankeni olmadı, olaya müdahil oldu ve haklı olarak atışı tekrarlattırdı. Örnek olması dileğiyle tebrikler...
Haftanın 5 golü
1. Ozan Tufan (F.Bahçe)
2 Sörloth (Trabzonspor)
3. Djalma (Alanyaspor)
4. Cisse (Alanyaspor)
5. Welinton (Alanya-2.golü)
Takım yıldızları
Antalya (xx) - A. Gücü (xx)
Malatya (x) - Rizespor (xxx)
K.Paşa (xx) - G.Antep (xxx)
Göztepe (xxx) - G.Saray (xx)
G.Birliği (xxx)- Sivas (xx)
Kayseri (x) - Başakşehir (xxxx)
F.Bahçe (xxxx) - Beşiktaş (x)
Konyaspor (xx) - Trabzon (xx)
Denizli (x) - Alanya (xxxx)
Not: Yıldızlar oyun-sonuç dengesine göre verilmiştir.
Haftanın takımı: A.Alanya, F.Bahçe, M.Başakşehir, Ç.Rize, Göztepe
Haftanın teknik direktörleri: Erol Bulut (A.Alanya), Ersun Yanal (F.Bahçe), Okan Buruk (M.Başakşehir), İsmail Kartal (Ç.Rize)
Haftanın şeref kürsüsü: Alanyaspor, Fenerbahçe, Erol Bulut (Alanya Teknik Direktörü), Ersun Yanal (F.Bahçe Teknik Direktörü), Ozan Tufan (F.Bahçe ), Welinton (Alanya)
Haftanın futbolcusu: Ozan Tufan, Gustavo, Serdar Aziz (F.Bahçe), Kayode, Günay (Gaziantep), Oğulcan (Ç.Rize), Serdar Gürler, Titi (Göztepe), Sefa, Baiano, Ayite (G.Birliği), Samassa (Sivas), Edin Visca, Chilcy (Başakşehir), Sörloth (Trabzonspor), Welinton, Djalma, Fernandes, Salih, Efecan (Alanya)
Hakem: Volkan Narinç (K.Paşa-Gaziantep/Yardımcı hakem)