Fenerbahçe sahasında Konyaspor’dan sonra Gençlerbirliği karşısında da usta ayaklarının sonuca giden futboluyla yine görkemli bir galibiyet aldı.
Gençlerbirliği maça kendi alanında Fenerbahçe’ye çok fazla oyun alanı bırakmayacak bir yerleşimle başladı. Attıkları gole kadarki bölümde de planında başarılı oldu.
Bu bölümde Fenerbahçe topa %80’e %20 sahipti. Ancak bunun da büyük bölümü Serdar Aziz ile Sadık arasındaki paslaşmalardan oluşuyordu.
OPTA’nın şöyle bir verisi var; Serdar Aziz (takımın) tüm paslaşmaların içinde %10,2’sini tek başına yapmış. Sadık da %12,8 oranında pas vermiş ve bu oranların %2,2’si ikilinin kendi aralarında yapılan paslaşmalardan oluşuyor. Göze batansa Serdar Aziz’in 45 dakika oyunda kalmasıdır.
Gençlerbirliği bu oyunun üzerine bir de gol atınca Hamza Hamzaoğlu burada kritik bir hata yapıp, özgüven patlamasıyla takımını daha fazla ileri çıkardı.
Ankara ekibi topa Fenerbahçe alanında basmaya başlayınca takımın boyu büyüdü ve özellikle ileriye atılan toplarda defansın gerisinde geniş boşluklar oluştuğu görüldü.
İşte bu boşluklar ve geniş alanlarda yetenekli ayakların tek başına kendilerini gösterecekleri bir ortam sağladı.
Fenerbahçe’nin ilk golü yine kural kitaplarına bakılmasını gerektirecek türden, kamuoyunun ilgisini çekecek şekilde atıldı.
Topla oynama niyeti gösteren Gençlerbirliği oyuncusu ofsayt durumundaki Isla’nın aktif oyuna dahil olmasına yardım etti ve bu geniş boş alan Isla’ya Vedat’a asist yapacak pozisyon verdi.
Gustavo’nun golü mükemmel bir vuruştu. Yayıncı kuruluş benzer bir golü Fransa’da da attığını hatırlatıp, bize gösterdi. Demek ki bu oyuncunun böyle opsiyonları da var.
Üçüncü gol tamamen Vedat’ın ekmeğini taştan çıkarmasının ürünü niteliğindeydi. Baskı yaptı, topu aldı ve golünü attı.
3-1’lik skor Ersun Yanal’ı rahatlatmış olacak açıkçası beklemediğim bir değişiklik yaparak ikinci yarıya başlamasına neden oldu.
Ferdi’nin oyuna girmesi sürprizdi. Ancak sezon başından bu yana Ersun Yanal’ın belki de en beğendiğim değişikliğiydi.
Hafta içinde Ferdi’nin nasıl özgüveni yüksek bir oyuncu olduğunu İstanbulspor Kupa eşleşmesinde izlemiştik.
İstanbulspor maçı kimilerince ölçü olmayabilir, takımların bulundukları ligler bakımından kuşkusuz böyledir, ancak genç oyuncuların oyuna katkılarını izlemek bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. Ferdi ve sonrasında oyuna giren Muhammed buldukları şansı çok iyi değerlendirler.
Buraya aynı kalibrasyonun içinde olmasa da Zajc’ı da eklemek gerekiyor. Zajc şu an Fenerbahçe içinde oyun zekası ve futbol bilgisi en yüksek oyuncuların başında geliyor. Ersun Yanal’ın takım planlamasını, bir oyun anlayışının içinde böyle kurgulamasının doğru olduğunu en başından beri söylüyorum.
Ferdi öyle bir gol attı ki Türkiye’de futbolla ilgili hemen herkesin herhalde yüreği şöyle heyecandan yerinden oynamıştır. Buna kalite diyoruz.
Bu maçta Kruse’un da şeytanın bacağını kırması dün akşamki operasyonu tamamlamış oldu.
Fenerbahçe’nin geriye düştüğü bölümdeki Rodrigues’in oyunu ile ikinci yarı fark açıldıktan sonra arkadaşlarına asist yapan futbol anlayışının aynı olmadığını da izlemiş olduk.
Rodrigues bu bakımdan tüm maçları tekrar izlemesi gerekiyor. Fenerbahçe bu sezon bu bakımdan üç rahat karşılaşma oynadı.
Gaziantepspor, Konyaspor ve Gençlerbirliği; dikkat edilirse Rodrigues her üç karşılaşmada da neredeyse birbirinin benzeri oyun oynadı.
Ancak bu maçların hep bir sonrakileri yanıltan etkileri oluyor.
Fenerbahçe bu karşılaşmayı sahip olduğu yetenekli ayaklarının işlerini doğru yapmaları nedeniyle kazandı.
Bir büyük takım maçlarını çok farklı şekillerde kazanır.
Kötü oynar, şansa bir gol bulur; 3 puan olur.
Çok iyi oynar, çok gol kaçırır, sonra sonucu penalty belirler. Mümkündür.
Kadro zenginliğinin verdiği bir opsiyonu vardır.
İşte tüm bunlar bir büyük takımın sezon boyunca oynadığı maç ortalamasının içinde bir yere denk gelir.
2012-13 sezonunda hatırlanacağı gibi Fenerbahçe 64 maça çıkmıştı. Sadece UEFA Finalini oynayamamıştı. Demek ki büyük takımlar sezon içinde 50-60 maça çıkacak şekilde planlamasını yapması gerekiyor.
İşte bu çerçevenin içinde takımın bir bütün halinde bildiği, oynadığı oyun planları olmalıdır.
Fenerbahçe’nin en önemli eksiği budur.
Gençlerbirliği 0-1’den sonra daha da kapansaydı, bu maçı çözmek daha zorlaşabilirdi.
Bütün büyük takımlarda oyun geriden başlayarak kurulduğundan gerideki oyuncuların topla buluşma sayısı da pas verisi de yüksek çıkar. Ancak iki stoper oyunun bir bölümünde birbirleriyle tüm takımın pas trafiğinin %2,2’si kadar paslaşmamalıdır.
Oyunu açan etkenlerden biri Gustavo ve Emre’nin peşlerinde rakip oyuncular da olmak üzere geriye gelerek bu pas trafiğinin içine girmesi, rakip savunmanın boyunu genişleterek pas atılacak kanallar oluşturulmasının sağlanmasıdır.
Fenerbahçe’de tüm bu organizasyonları yapacak oyuncuların olduğunu görüyoruz. Önemli olan doğru bir futbol aklının takıma yerleştirilmesidir.