Kupa’dan elendikten sonra elinde sadece Avrupa’da ilerleyebileceği tek bir seçeneği kalan Fenerbahçe’nin bu kadrodan neyi hedeflediği konusunda kafalarda nasıl bir planlama var anlaşılamadığından sahaya çıkan kadroyu değerlendirme ölçütünü belirleme konusunda da zorluk çekebiliyoruz.
İlk yarı sonunda ortalama saha yerleşimine bakıldığında sanki 4-3-3 oynamış gibi görünüyordu.
Sosa biraz geride, Zajc ve Mert Hakan önde...
Yerleşimsel bakımdan çok sorun olmasa da oyuncu tercihleri sahadaki oyunun akışkanlığını belirliyordu.
Giresunspor oyuna çok hızlı başladı ve ilk 30 dakikada önemli pozisyonlar da buldu. Altay’ın kurtardığı net 5 şut var. Bu şutların gelişiminin orta alandan başlayarak Fenerbahçe kalesine doğru inmesi hemen orta alandaki oyuncu tercihlerini akla getirdi.
İkinci yarı bu bölgeden Zajc kenara alındı Pelkas girdi. Sosa karşılaşmayı tamamlayan oyuncu oldu.
Sosa, neredeyse tüm duran topları sıfır etki ile kullandı. İlk yarının sonlarına doğru kazanılan bir serbest vuruşta takım halinde yerleşmişken topu Giresunsporlu oyuncuya neredeyse pasla teslim etti ve oradan hızlı bir hücum başladı.
Merceği Sosa’ya tuttuğum gibi bir algıya neden olmak istemem; girişteki cümle ile bağlantılı düşünmeye çalışıyorum.
36 yaşında bir oyuncu Sosa, seneye oynayıp oynamayacağı belli değil; sezonun burasına kadar da çok etkili olduğu, maç çevirdiğini söylemek zor.
Peki neden sahada?
Bu sezon sözleşmesi sona ermek üzere olan Ferdi Kadıoğlu’ndan ne kadar yararlanıldı veya potansiyeli olduğunun ne zaman farkına vardık; oynamaya başladığı içinde bulunduğumuz sezondan bu yana değil mi?
Öncesinde Ferdi ile ilgili genel kanı bugün ilk yarıda oyundan çıkan Zajc gibiydi. Oyuncu oynadıkça takıma alışıyor ve gelişim gösteriyor; eşyanın doğasında olan bir süreç.
Aynı soru Rossi için de geçerli elbette.
Bu anlatmaya çalıştığım detayı “takımın genel ortalaması” çerçevesinde değerlendirmenizi öneririm. Yoksa, şu an Fenerbahçe takımının ligdeki durumuna bakıp, herhangi bir oyuncunun çok üstün yetenekleri olduğu ve sahada olmayı hak ettiğini çok net cümlelerle iddia etmek gerçekten mümkün değil.
İsmail Hoca’nın ilk yarı sahaya çıkardığı doğrular da vardı kuşkusuz. Haftalardır Berisha ve Serdar arasındaki kısır döngüden bu sefer Valencia’nın tercih edilmesi takıma “bireysel” anlamda bir zenginlik veya “alternatif” getirdi.
Bireysel vurgusunun altını çizmeliyiz çünkü Valencia karşılaşmanın büyük bölümünü böyle oynuyor. Geçen sezon da en kritik karşılaşmaları çözen futbolcuydu.
Ne Serdar ne Berisha Fenerbahçe’nin istediği, aradığı santrafor özelliğini taşıyan oyuncular oldular. Esas mesele de bu olmalı; modern futbolda “santrafor” üzerine taktik kurmak oyunun dinamizmi ve hareketliliği çerçevesinde çok zorlaştı. Bu aslında son on yılda gelişen bir süreçti ve bugün Avrupa’nın önemli liglerinde pivot santrafor dediğimiz oyuncular bulunmuyor.
Valencia takım oyununa adapte olmayı başarabilse buradan büyük bir çeşitlilik çıkacak ancak bu sadece oyuncudan kaynaklanan bir durum değil; Samandıra’ya hakim olan o başıbozukluğun neticesi gemiyi kurtaran kaptan olmaya sayunuyor, diğerleri gibi. Böyle zamanlarda belki yararlı da oluyor.
Benzer cümleleri Pelkas için de yazacağım; geçen sene yıldızı parlayan bu oyuncunun bu sezonki formsuzluğunu belirleyen Fenerbahçe’nin doğru ve istikrarlı bir teknik yönetiminin olmamasıdır.
Dün her iki oyuncu da bireysel yeteneklerini konuşturarak “şahsiyet” sahibi iki gol attılar.
Kazanmak, takım olgusu ile olmasa da bireysel performansları yukarı çıkararak iyi oynama duygusu sonrasında bir şeyler yapmak için özgüveni besleyen etki yaratır; ancak sezon boyunca böylesi o kadar çok tekrarlar oldu ki devamının geleceğini, daha iyi olacağını yazmada dilimi ısırıyorum.
Altay, Ferdi, Mert Hakan, Valencia ve Pelkas karşılaşmanın bu anlamda göze batan iyileriydi.
“Altay 5 gol kurtarışı yaptı” diye yazmak takımın sahada ne oynadığına dair nasıl bir mesaj veriyor yorumu size bırakıyorum ama kalecinin özgüvenini yerine getirmesi açısından önemli olduğuna da şüphe duymuyorum.
Takımın yarısının iyi, diğerlerinin de mücadele ettiği bir karşılaşma sonrasında İsmail Hoca’ya düşen biraz daha cesur olup daha fazla genç oyuncuya şans vermesi olmalıdır.