Mourinho’dan VAR’a bilgisayarlı karşılık
İlk yarıdaki Fenerbahçe güçsüz, ivmelenemeyen, momentumu olmayan ve fazlasıyla da statik futbol oynayan bir görüntü veriyordu.
Dinamizm kazandıracak, ivmelendirecek ve onun etkisiyle de takıma momentum getirerek, güçlü bir oyun oynamasını sağlayacak bir veya birkaç oyuncuya ihtiyaç duyduğu da açık bir şekilde hissediliyordu.
Bu yorum belki derbi karşılaşmasının bir bölümü için de geçerli olabilir.
Oyuncu tercihleri açısında Mourinho’yu anlamak gerekiyor.
Şöyle düşünelim.
Öyle bir takımın başında geliyorsunuz ki geçen sezonu rekor puan ve golle rakibinin sadece üç puan gerisinde ligi ikinci sırada tamamlamış.
Kendisine verilen bilgiler bu yarışın aslında adil olmadığı ve takımın birçok maçta da hakkının yendiği yönünde.
Kuşkusuz öncelikle geçen sezonun oyuncu grubunu ve oyun düzenini korumayı düşünerek başlayacaktır.
Aslında Fenerbahçe’nin geçen sezonki oyunu için dinamik bir futbol olduğunu da söylemek mümkündür.
O zaman bir iki dokunuşla devam etmek mantıklı olan değil miydi?
Peki Kasımpaşa, Galatasaray ve Antalyaspor maçlarında eksik parça neydi?
Takım neden statik ve temposuz bir duruma düşmüştü?
Hiç kuşkusuz futbolcu grubu aynı olsa da kimi oyuncuların geçen sezonki performanslarından uzak oldukları da çok açık bir şekilde ortada…
Son haftalarda medyadaki kimi kişilerin haklı çıkma refleksiyle köpürterek eleştirilerin merkezine aldıkları Szymanski’nin 10 numaranın hakkını tam olarak veremediğini konuşmamız doğru olur. Bu oyuncunun kalitesinden kaynaklı bir şey değil dönemsel süreçle bağlantılı form düşüklüğüdür. Ayrıca Mourinho’nun da belirttiği gibi tipik bir 10 numaradan başka görevler üstlenmiş olmasının da etkisini karşılaşma içinde hissediyor.
Maçın hemen başında kaçırdığı (?) pozisyonun etkisini de buraya eklemek iyi olur.
Sosyal medyada gol mü değil mi tartışmasının bitmediği pozisyon için bunca yatırımın yapıldığı “çizgi teknolojisinin” neden kullanılmadığı veya ekranlara getirilmediği de bir başka polemik konusuydu.
Diğer tarafta orta alanda İsmail, Galatasaray maçında yediği baskıdan kaynaklı çok hatalı oynamıştı; dün de Fenerbahçe’nin aradığı dinamizmi sağlamada çok eksik kaldı.
Amrabat da iki stoperin arasına çakılı kalınca orta alandan ileri top çıkışları tamamen tıkandı, uzun toplara kaldı.
Galatasaray maçında da oyunun her iki kanattaki çizgiye yapışması, aynı zamanda pozisyon üretkenliği bakımından kısırlaşmayı da beraberinde getirdi.
Oyun öylesine durağan ve uyuşuk bir hale dönüştü ki oyuncular birbirlerinin toplarını bile takip edemediler; şiddetini ayarlayamadılar.
Kenarda Mourinho’nun tüm ilk yarı boyunca yardımcılarıyla bunu tartıştığı ekranlara geldi.
Devreye değişikliklerle başladı Fenerbahçe.
Fred ve Kostic!
Girer girmez takımın havasını bir anda değiştiremese de ilerleyen dakikalarda yavaş yavaş etkisi hissedildi.
Özellikle orta alanda mücadele Fred ile güç kazandı, hareketlendi.
Oyun da bu bölgeye doğru yığılmaya başladı.
İlk yarı ısı haritasında yoğunluk kenarlarda belirginleşir, orta alanda büyük boşluklar bulunurken, ikinci yarı buralar kapandı.
Kostic’in iki yönlü oyununu da izleme şansımız oldu bu 45 dakikalık bölümde.
Maximinli oyuna bir alternatif olacaktır; hatta bu ana plan haline bile gelebilir. Etkili kenar ortasının rakip tarafından kaleye gol olarak atılması bile incelenmeye değer bir pozisyondu.
Mourinho’nun ilerleyen haftalarda yeni oyunculara ister istemez forma şansı vereceğini ve bu futbolcuların takıma çok farklı biçimlerde katkı sağlayacağını şimdiden tahmin edebiliriz sanırım.
Golle birlikte rahatladı ve sahaya biraz daha özgüvenle basmaya başladı, Fenerbahçe!
Biraz daha dikkat ve uyum olsa farkı artırabilirdi de.
Kuşkusuz bir de tartışma konusu olan bazı pozisyonlar vardı.
Bunlardan birinde Mourinho dizüstü bilgisayarını alıp yayıncı kuruluşun kamerasının önüne koyması daha önce görmediğimiz renkli anlardan biriydi ve hepimizi gülümsetti.
Her türlü eleştireye kapalı ve her şeyi çok iyi bildiğimize dair sarsılmaz güven duyduğumuz küçük dünyamıza gelerek bu sezon bize oyuna dair öğretici paylaşımlarda bulunan Mourinho’nun yaptığı bu anlamlı eleştiriden ders alması gerekenler sizce üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirecekler midir?
Hiç sanmıyorum. Daha ilk haftadan ona öncelikle nefretlerini kusanlardan bunu beklemek fazla iyimserlik olacaktır.
Mourinho’yu daha ilk günden sahadaki Fenerbahçe ile ölçeye çalışanların her şeyi bildiklerini sanan sersem özgüvenlerini besleyen futbol dünyamızın da koca bir yalan olduğunu anlamak için daha onlarca sezon geçmesi gerektiğinin hepimiz çok iyi farkındayız.
Futbolu yorumlayanlar, futbolun seviyesini belirleyen sorumluluk sahibi bileşenlerden biridir.
İzleyen bunu yorumcudan talep etmediği için bu korkunç seviyesizlik her yeri kaplamaktadır.