Milli Takım için futbol adına bir şeyler yazmayalı uzun zaman oluyor. Bu biraz da aslında geçmişe dair umutsuzlukla bağlantılı bir seçimdi.
Arnavutluk karşılaşması istisnai bir durum mu diye insan kendine sormadan edemiyor, o zaman da ister istemez Moldova karşılaşması ölçüsünü ön plana almak bir zorunluluk oluyordu.
Türkiye’nin genel ölçü birimi iki maçtan birini kazanmaktı bugüne kadar.
İlk maç kaybedilmişse yoğun eleştiriler altında hazırlanan ikinci karşılaşma özlenen takımın sinyallerini verirdi.
Yok kazanılmışsa, ikinci maç rehavet nedeniyle mutlak puan kaybının yaşandığı bir sonuç olurdu.
Bugüne kadar ölçü olmayacak kaç maça çıktı Milli Takımımız. Çantada görülen puanların ortaya saçıldığı zayıf rakip sendromlarıyla doludur mazimiz.
2016 elemelerindeki grubu ve nasıl mucize eseri finallere doğrudan gittiğimizi hatırlamak bile yeterlidir. Grubu sonuncu bitiren takıma verilen 4 puan, son maçta sonuncunun yer değiştirmesiyle bizim lehimize dönmesi kuşun taşa çarpmasıydı resmen.
Arnavutluk ve Moldova ölçü olabilir mi sorusuna cevap aramak için bu uzun girişi yazıyorum. Sadece yorum için değil, yazarak düşünmek adına…
Diğer taraftan ölçü almada yine de cimri olacaksak bile takımın yeni oluşu, teknik direktörün ikinci karşılaşması bakımından sahaya koyulan futbol, bol gol, rakibe karşı net üstünlük göz önüne alındığında bu takıma hakkını teslim etmek de gereklilik halini alıyor.
Alex Ferguson takımlarını her seferinde geriden itibaren kurduğunu söylüyor. Bu bakımdan bizim takımızın stoperlerinin ne kadar önemli olduğunu kabul etmeliyiz. Merih ve Kaan kalıcı olabilir mi, zaman gösterecek. En azından biliyoruz ki bu seviyelerin çok üzerindeler.
Hasan Ali açılış golüyle önemli bir katkı sağlarken, kendisini beğenmeyenlere bir mesaj vermiş olmalıdır.
Ancak orta alan kurgusunda Mahmut ve Dorukhan’ın özellikle geriden top çıkarması çok başarılı oldu.
Hakan Çalhanoğlu’nun futbolu bilen ve sahayı üç boyutlu gören bakış açısı katkı sağladı.
Burak Yılmaz için bunları yazacağım hiç aklıma gelmezdi ama Beşiktaş ile başlayan yeni dönemin Milli Takım’da da devam ettiğini görebiliyoruz; üstelik Cenk Tosun ile kurduğu uyum bu seviyeler için de takımı rahatlatıyor. Taklit ettiği futbolcunun her ne kadar kötü bir kopyası olsa da ona benzemeye çalışmasından bir kazanç sağladığı da ortadadır.
Bir kırlangıç ile yaz gelmeyeceğini ama bu iki maçın da iyi futbol oynama gayreti ile başarıldığını biliyoruz.
Şimdiden Haziran randevularını merak etmeye başladım.
Kolay değil; Fransa ve İzlanda!
Son söz muhteşem Eskişehirlilere; onlar taraftarsa buradakiler ne? Yok eğer buradakiler taraftarsa Eskişehirliler nedir?
Olağanüstüydüler…
http://twitter.com/uzaygokerman