Fenerbahçe’nin Mesut Özil özleminin bitmek üzere olduğu günler yaşıyoruz. Her iki tarafın da uzun zamandır birbirlerini istediği bir gerçek.
İlk kez Acun Ilıcalı’nın TV8‘de Fenerol kampanyası sırasında Başkan Ali Koç’u biraz da zor durumda bırakacak bir şekilde dile getirdiği “Mesut Özil’in transfer edilmesi” talebi futbolcunun Arsenal’de bu sezon bir anlamda kadro dışı kalmasının da etkisiyle bir senedir gündemdeki yerini koruyor ve her transfer döneminde de manşetlere çıkıyor.
Mesut Özil’in geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından yaptığı İstanbul Boğazı paylaşımı bir anda ortalığı kasıp kavurmaya da başladı.
Buraya kadar her şey normal gözüküyor olabilir ancak yine de insan soramadan edemiyor kendisine; “Mesut Özil neden bu sezon Arsenal’de oynamadı, kadro dışı kaldı?"
Taktik gerekliliklerden ötürü müydü yoksa bir dönem takım arkadaşı olan Mikel Arteta ile arası mı açılmıştı?
Peki biraz araştırmacı gazetecilik yapalım.
Mesut Özil’in kariyerindeki ilk düşüş 2014 yılında Dünya Kupasını kazanmasına büyük katkısı olduğu Almanya Milli takımından dışlanmasıyla başlamıştı.
Kuşkusuz bu dışlanmanın nedeni futbolcunun, futbolundan kaynaklanmıyordu.
Mesut Özil’i Messi ile kıyasladığınızda ortada Milli Takımlar ölçeğinde bir kariyer farkı olduğunun hakkını hemen teslim edebiliriz.
Mesut Dünya Kupasını kaldırmış bir futbolcudur.
Görünürdeki sebep Mesut Özil’in Cumhurbaşkanı ile çektirdiği fotoğraftı. Bu fotoğraf o yıl yaşanan Almanya’nın Dünya Kupasındaki başarısızlığı ile ilişkilendirildi. Sonra ülke içindeki milliyetçi unsurların şiddetli tepkileriyle birlikte futbolcu bir anda istenmeyen adam haline geldi.
Ve oyuncu Milli Takımı bıraktığını da açıkladı.
Mesut Özil, inancını çok güçlü yaşayan bir futbolcu.
İnanç, Avrupa’nın etnik kimlik ve ırkçılıkla birlikte keskin meselelerinden biridir.
Fransız Milli Takımının bir dönem en önemli futbolcularından biri olan Zidane’ın 2006 yılında İtalya ile oynanan karşılaşmada Materazzi’ye attığı kafanın geri planında bir inanç ve etnik kimlik sorunu vardı.
O dönem Zidane’ın takım arkadaşı Anelka da inancı yüzünden sorunlar yaşayan futbolculardan birisiydi ve Fenerbahçe’ye transferinin geri planında mutlak surette bir yerlere temas ediyordu.
Muhammed Salah, bu sene Liverpool’da çok istediği kaptanlığı genç takım arkadaşına kaptırdı ve yakınlarda yaptığı açıklamada bundan rahatsız olduğunu da dile getirdi.
Görünürdeki sebepleri biliyoruz ancak ya geri planda olup bitenler, gerçekten farkında mıyız?
Avrupa medeniyetin en üst seviyede yaşandığı coğrafya olmasına rağmen; inanç, etnik kimlik ve ırk ayrımcılığını hâlâ çözebilmiş görünmüyor.
Mesut Özil, Almanya’da doğmuş bir Türk ve aynı zamanda da müslüman. Ama Milli Takımımız yerine Almanya’yı tercih etmiş biri.
Bugünkü konu futbolcunun hangi Milli Takımı seçmesi değil; sonrasında yaşadığı süreçler.
Olay geçen sene Aralık ayında atılan bir tweet ve instagram paylaşımı ile başlıyor.
Mesut Özil kariyerindeki bir futbolcu bizim gibi evinde oturup aklına estiği gibi tweet atamaz.
Mesela son paylaşımında durduğu Boğaz’da görünen Köprü ışığının mavi renginin bile önemi vardır.
Öyle de olmalıdır.
Profesyonel futbolcu bir marka haline gelmişse onun da bir yönetimi olur.
Mesut Özil, 13 Aralık 2019 günü sosyal medya hesaplarından Doğu Türkistan paylaşımı yaptı.
Doğu Türkistan’da neler olup bittiği dünyanın gözlerini kapattığı çok önemli bir insanlık sorunlarından biridir.
Özünde birçok ülkenin de yaşadığı bir ayrılıkçı etnik kimlik meselesi vardır.
Bu bakımdan hiçbir ülkenin sabıkası bir başkasından daha aşağı kalır değildir. Uluslararası siyasette her ülke bir değeri için bunları kullanır veya görmezden gelir.
Doğu Türkistan, Çin’e göre kendi iç meselesi ve orada yaşayan Uygur Türkleri ayrılıkçılık yapan bir topluluk.
Mesut Özil’in 204,5 bin beğeni alan ve 100 bin defa retweetlenen paylaşımına yapılan ve en üstte duran cevaplardan birinde bunu okuyabiliyorsunuz.
“Terörü ve ayrılıkçıyı destekleyen tweet Çinli Arsenal hayranlarının duygularını ciddi bir şekilde incitti” diyor ve “futbol siyasetten uzak durmalı, yoksa Çinliler Arsenal’den uzak duracak” şeklinde bir tehditle de tamamlıyor.
Çin, sahip olduğu ekonomik büyüklük ve Pazar olması nedeniyle hiçbir ülkenin kolay kolay kafa tutamayacağı bir devlet. Hemen tüm spor organizasyonları bu pazar dikkate alınarak düzenleniyor.
Premier Ligin en büyük finans kaynaklarından bir tanesi Çin veya Çinli şirketler.
Ayrıca Premier Lig takımlarının Çin’de taraftarları da var. Bu takımların tüm taraftar ürünlerinin Çin pazarına yönelik üretildiği gerçeğini de asla gözardı etmemek gerekiyor.
Arsenal, Premier Ligin ana omurgasında yer alan köklü bir Kulüp ve kuşkusuz Çin’de 50 ile 100 bin arasında değişen bir sempatizanı olduğunu hesap etmek gerekiyor.
Mesut, tüm bu gerçekleri marka yöneticileriyle ve Arsenal yetkilileri ile mutlak surette konuşmuş uzun uzun değerlendirmiş olmalıdır.
Ama o tweeti ve instagram paylaşımını göndermekten geri kalmamıştır.
Büyük bir cesaret ve duruş örneğidir.
Peki sonrasındaki gelişmeler?
Kuşkusuz Premier Lig’deki birçok futbolcunun içinden önemli dersler çıkaracağı bir süreç yaşanmıştır.
Kaynaklara göre birkaç gün sonra Premier Lig’in Çin’deki iki yayın ortağı olan CCTV ve PP Sports’tan biri Arsenal maçını yayınlamayı iptal ediyor diğeri de Mesut Özil sanki Arsenal’da yokmuş gibi yorum yapıyordu.
Video oyunlarından futbolcunun avatarı hemen kaldırılıyor ve internet aramalarında da Mesut Özil ismine sınırlama getiriliyordu.
Mesele sanki Arsenal’in oyuncusu Mesut Özil’e yapılsan bir tepki olarak görünüyor olsa da kısa süre sonra Premier Ligi etkileyecek bir boyuta geliyordu.
Mesut yavaş yavaş takımda geri plana bırakılıyor ve Haziran 2020’den sonra da maçlara çıkmamaya başlıyordu.
Burada temeldeki ayrım spor ile siyaseti birbirinden ayırmak değildi.
Öyle olsaydı Arsenal, 24 Ekim 2020 tarihinde Nijerya’daki olaylar nedeniyle oradaki sempatizanlarına bir destek tweeti atmazdı.
Premier Lig’de oynayan futbolcuların büyük bölümü Afrikalı ve onların geldikleri ülkelerin hep bir siyasi sorunları var.
Futbol asla ve hiçbir zaman sadece futbol olmadı ve olmayacak.
Özil’in Kulüple arasını açan bir diğer mesele pandemi sonrasında her Kulüp’te olduğu gibi maaşlarında indirime gidilmesi konusuna direnç göstermiş olması.
Bu onu takım içinde istenmeyen adamlardan yapmak için de yeterli sebeplerden biri olarak da görülebilir.
Mesut Özil’in bu dönemde Arsenal Kulübünde işten çıkarılanlara parasal destekte bulunduğunu da biliyoruz. Kulübün bu türden hareketleri kendisine göre hareketler şeklinde değerlendirmiş olması da muhtemel görünüyor.
Ancak kronolojiyi asla kaçırmadan değerlendirmek önemli.
Formasını giydiği Schalke 04, Werder Bremen, Real Madrid, Arsenal ve Almanya Milli Takımının kazandığı şampiyonluklar ve kupalarına direkt katkısı bulunmakta, neredeyse her sene bir kupa veya şampiyonluk kazanmaktadır.
Transfermarkt verilerine göre çıktığı 600 maçta 105 gol atmış, 216 asist yapmıştır.
Mesut Özil, dünyanın yaşayan önemli futbol aktörlerinden biridir.
Özil kariyerinde ve yeteneğindeki bir futbolcuya bu süre boyunca tatmin edici teklif gelmemesi de düşündürücüdür.
O inancı veya etnik kimliği ya da insani duygularıyla bir seçim yapmış, duruş sergilemiş ve mesleğini yapamaz hale gelmiştir.
Burada düşünülmesi gereken çok fazla konu olduğu kesindir.
Mesut Özil’in Fenerbahçe transferi gerçekleşir mi bilmiyorum ancak bildiğim uzun zamandır bu kadar kariyere sahip bir oyuncunun Türkiye’ye gelmemiş olmasıdır. Futbolumuz öyle bir krize girdi ki sanki böylesi oyuncuların transferi bir hayale dönüştü.
Heyecanlandıran bir gelişme ve futbolcunun kariyerini etkileyen bu gerçeğin bilinmesini, en azından atlanmamasını istedim.