Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Dün akşam Lig Radyo’daki programda Dünya Kupası üzerine konuşuluyordu. Şöyle bir soru geldi önce; “turnuvada Türkiye’yi aradınız mı, yani keşke şu takımın yerine Milli Takımız olsaydı dediğiniz oldu?”

Sorunun cevabı ortak karar şeklinde “hayır” oldu. Hatta bir adım ötesine gidildi; “turnuvada Suudi Arabistan dahil her takımın bir oyun karakteri, düzeni, sistemi var ve ona sonuna kadar bağlı kalıyor. Ancak Türkiye’nin böyle belirgin bir özelliği yok.”

Haklıydılar…
2008 Avrupa Şampiyonası’nda bir çok maçta geri dönerken, “biz bitti demeden bitmez” diyerek turları geçerken bununla da övünüyorduk, hatırlıyor musunuz?

Avrupalılar oyun sistemimizi çözemiyorlardı; çünkü kaos futbolu oynuyorduk.
Bu futbolun mucidi de ‘imparator‘ Fatih Terim’di.

Geçen sezon Türkiye’nin eline bir şans geldi; Aykut Kocaman Fenerbahçe’nin başına geçti.

Aykut Kocaman, Fatih Terim’in antagonizmiydi.
Yani sistem adamıydı. Futbolun bir denklemi olduğuna inanıyor ve takım oyunu oynatıyordu.

Her ne kadar konu Valbuena özelinde bir polemik haline gelse de takım oyunu içinde yıldız oyuncunun sistemin bir parçası olması gerektiğini düşünüyor; buna uygun olmayanı zorluyordu.

Aykut Kocaman’ın karşısına ilginçtir ilk önce Avrupa futboluna ait “sistem savunucuları” dikildi. Yaptığına inanmamak bir yana her seferinde dalga geçmeye başladılar. Bel altına vurdular. Bütün haftayı Aykut Kocaman’ın işini ne kadar yanlış yaptığı üzerine veri toplamakla geçirdiler. Sonra da karşılaşma içinde o verilerinin gerçekleşmesini bekleyip, basın toplantılarında Hoca’ya kin kusan, dalga geçen sorularını sordular.

Aykut Hoca bildiğinden taviz vermek istemeyince de “inatçı” dediler. Onlara göre Hoca basın ne derse onun tersini yapmak için kadro seçimi yapıyordu.

Bu bizim insanımızın, medyamızın içinde bulunduğu durumdur.

Allah şifa versin demekten başka bir seçenek kalmıyor.
Bu şifaya muhtaçların ağızlarına bakarak futbol izleyen kalabalıklar, Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu karışıklığın da etkisiyle kendi değerine sahip çıkmak yerine, kaybedilen her puan sonrasında seslerini hoşnutsuzluk yönünde çıkardılar.

Öyle ki ligin 11. Haftasına gelindiğinde Aykut Hoca artık işini yapamaz bir moral durumunu yaşamaya başladı.

O gün bizim gibi çok küçük bir grup Hocamızı tekrar oyunun içine dahil etmek için çabaladık ve geri döndürdük.

Sonraki 23 haftada Fenerbahçe çıkışa geçmekle kalmadı, ligin bu bölümünü lider tamamladı.

Ancak kaos, sistemsizilik, günü kurtaran anlayışlar bir kere daha kazandı ve Aykut Hoca Fenerbahçe’den ayrılmak durumunda kaldı.

Aykut Kocaman Türkiye’de bir şeyleri değiştirebilecek ve kalıcı bir şekilde sağlam bir sistem kurabilecek bir futbol anlayışına, bilgisine, donanımına sahipti.

Her karşılaşma sonrasında sahada olan bitenden bihaber kendi ezberiyle fikri sabit olan medyaya ne yapmaya çalıştıklarını, nerede başarılı olup, nerede olamadıklarını anlatacak kadar da iyi niyetliydi.

Çok zor bir sezonda gemisini güvenli alanlara kadar getirmeyi başarmıştı.

Tüm finalleri oynayacak bir takım yaratmıştı.
Üstelik bu takım kendi taraftarının bir kısmı tarafından bile beğenilmeyen, dalga geçilen oyunculardan kuruluydu.

Tüm sezonu neredeyse tek başına mücadeleyle geçirdi. Fenerbahçe için kamuoyunun bilmediği çok fazla meseleyle uğraştı. Bir kısmını çözdü. Kiminde düzenin çarkına takıldı.

Radyodaki tartışmayı dinlerken şunu fark ettim; Milli Takımımızın neden bir sistemi yok tartışmasını yapanlar neden kendilerini bu sorumluluğun dışında tutuyorlardı ki?

Dünya Kupası farklı yerlerden bize bambaşka paylaşımlar, yorumlar da getiriyor.
Bir ekonomi uzmanı olan Mahfi Eğilmez oldukça çarpıcı bir tweet ile görüşlerini şöyle dile getiriyor.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

İlginç değil mi?
Biz buna “Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler”miş diyoruz.

Bütün dünya mı kısır futbol oynuyor yoksa bizim futbol beklentilerimiz mi dünyaya uymuyor?

Koca bir sezonu Aykut Kocaman’ın futbol bilgisini yok sayarak geçirenlerin yıllardır doğru futbolu bir türlü anlatamamış olması bizim temel sorunumuz olmasın?

TFF görevini yapamıyor.
Teknik direktörler hakkını vermiyor.
Altyapılarımız çok kötü, hatta berbat.
Futbolcular çok rahat.

Peki…
Ya yorumcular? Hiçbir sorumluluğa sahip olmayan, kendinden başka kimseleri beğenmeyen şahsiyetler işin tam da neresinde duruyorlar?

Neredeyse hiçbir öngörüleri olmayan, yaptıkları on tahminden dokuz buçuğu tutmayan, tutması da bozuk saat misali gerçekleşen, doğrunun tarifini yapmaktan aciz bu kişiliklerin yarattığı kaosun futbolumuzun içinde bulunduğu durumun tam da karşılığı olması bir tesadüf değildir, sadece kralın çıplak olduğunu göstermek gerekiyor.

Ve sevgili Aykut Hocam…
Bu ülkenin genel iklimine uygun bir şekilde adaletsizliğin son ürünü oldun.
Bu asla senin değerini düşürmez, aksine seni beğenmeyenler ne kadar çoksa senin haklılığın o kadar artar.

Umuyorum ki en kısa zamanda Milli Takım’da hak ettiğin pozisyonda göreve gelir, ülkemizi uluslararası arenada temsil eder, ismini çok kısa sürede Avrupa’nın sayılı teknik adamları arasına yazdırmayı başarırsın.

Evet, bu yol çok daha zahmetsiz olabilir hatta seni gereksiz bir takım detaylarla uğraşmak zorunda bırakmaz.

İşte o gün geldiğinde bugünkü medya karakterlerine elbette bizim söyleyeceğimiz çok daha donanımlı sözler olacaktır.
Her zamanki gibi kıvırmaya kalkamayacaklardır; bu sezona dair tüm notlar, ağızlarından çıkanlar kaydedilmiştir.

Yolun açık olsun Hocam.

Haberin Devamı

http://twitter.com/uzaygokerman