Derbinin kağıt üzerindeki avantajlı tarafı kuşkusuz ev sahibi Beşiktaş’tı. Valerien İsmael ile ligi geçen sene istediği bir yerde tamamlayamamış olsa da hem bir alışma devresi geçirdi hem de Süper Ligi gördü, tecrübe kazandı. Takımın eksiklerine göre yeni dönem transferlerini şekillendirdi.
Hem Yönetim ile hem takım ile hem de taraftar ile iletişim kurdu.
Aynı şeyi Jesus için söylemek kolay değil; Fenerbahçe’yi sahada bire bir değil, videolarını izleyerek anlamaya, tanımaya çalıştı.
Eşit şartlar olsaydı Jesus bu sezona bambaşka bir bakış açısı ve planlaması ile başlayacağını tahmin ediyorum.
Bu çerçeveden bakarak ağırlıklı eşit ortalamaya göre derbinin daha iyi tarafının Fenerbahçe olduğunu söyleyebiliriz; ama bu Beşiktaş kötüydü anlamına gelmiyor tabii.
Jesus’un ne yapmaya çalıştığını kafamızda yeni yeni oturtuyorken işler rayında gittiği sürece hangi kadroyu tercih edeceğini önceden kestirmek mümkün olmasa da sahaya çıkan takımın nasıl oynayacağını az çok tahmin edebiliyoruz artık.
Hele orta alanda Crespo oynuyorsa bu daha isabetli bir hale de gelebiliyor.
Bunun her zaman tıkır tıkır işleyen bir makine düzeni olduğunu söylemek iddialı ve abartılı bir yorum olur.
Beşiktaş gibi hızlı hücum eden, rakibinin oyun düzeninin bozacak şekilde oynayan ve kolay gol atabilen bir takım karşısında Fenerbahçeli oyuncuların teknik direktörleri Jesus’un kafasındakileri sahaya önceki maçlar kadar rahat bir şekilde yansıtamayacağını kestirmek doğru bir çıkarım olmalıdır.
Tabii karşılaşmanın büyük bölümünde Beşiktaş’ın yukarıda saydığımız şekilde oynayamamış olmasını da Fenerbahçe’nin sezon başından itibaren gelişen ve yerleşen futboluyla doğru orantılı olduğunu not etmeliyiz.
İlk yarı Beşiktaş’ın neredeyse tüm atak organizasyonları Fenerbahçe savunmasının dikkatli çizgi savunmasının hep bir adım ilerisinde kaldığı için ofsayt ile sonuçlandı.
Kuşkusuz bu aynı zamanda Beşiktaş gibi bir takıma karşı fazlasıyla cüretkar bir taktik anlayışıydı. Ancak Fenerbahçe’nin takım boyunu küçülterek oynama alışkanlığını takım gözetmeksizin sahaya yansıtma istikrarı kuşkusuz takdir edilmesi gereken karakteristik bir durumdur.
Her ne kadar futbol kamuoyu tersini düşünmeye pek meyilli olsa da Valerien İsmael’in Beşiktaş’a belli bir oyun anlayışı yerleştirmeye başladığını eklememiz gerekiyor.
Weghorst’un takımı sahiplenici iradeli futbolu, içinde fazla sertlik barındırıyor olsa da takımın saha içinde güçlü bir duruş sergilemesine yardım ediyor. Buna biraz gerisinde oynayan Josef’i de eklediğimizde Beşiktaş sahada mücadeleden hiçbir zaman kaçınmayan bir takıma dönüşüyor. Bu iki oyuncunun etrafındakileri etkilediği bir gerçektir.
Ghezzal’ın oyuna girmesiyle Beşiktaş’ın bu mücadeleci oyun şekline teknik aklın eklenmesi Fenerbahçe’yi çok zorlayan bir 20 dakika oynandığı gerçeğini Jesus dikkatle izlemiş olmalıdır biraz geç de kalsa hemen Lincoln - Alioski değişikliğine ihtiyaç duydu.
Bu sırada Ghezzal Beşiktaş’ın 9 şut pasının dördünü verdiğini unutmamak gerekiyor.
O kadar çok rotasyon oluyor ki Fenerbahçe’de Weghorst benzeri bir karakterin ön plana çıkması kolay kolay gerçekleşemiyor.
Muhtemelen bu süreçte yaşanarak öğrenilecektir; takıma kısa vadede büyük katkı vermesine karşın uzun sürede büyük bir ihtimalle başlarda olduğu kadar yararı dokunmayacak oyuncular olduğunu bugün buraya not düşmem gerekiyor.
Jesus bence bu oyuncularla bir kumar oynuyor.
Nasreddin Hoca’nın göle maya çalmasına benzer bir şekilde “ya tutarsa?” beklentisi içinde olduğunu düşünüyorum.
Kuşkusuz gölün yoğurda dönüşmesinden çok daha güçlü bir ihtimal bu oyunculardan bir takım yaratma sonucu ama takım olma sürecinde kimi oyuncuları dışarıda tutup, sahadaki bu oyunculara daha fazla şans vermenin uzun vadede sıkıntısı öyle geri dönülmez bir yerde yaşanır işte o zaman planlanan ve arzulanan her şey ters yüz hale gelerek hayal kırıklığına sebebiyet verir.
Bunun örneklerini Fenerbahçe defalarca kereler tecrübe etti.
Yani lafı dolandırarak uzattığımız imayı kısa kesersek derbiye Jesus’un doğru kadro ile çıkmadığı şeklinde konuyu bağlayabiliriz.
Fenerbahçe’nin 3 günde bir maça çıktığı gerçeğini bağlı olarak rotasyon gerekli gözüküyor olsa da Avrupa’nın 5 büyük ligindeki üst düzey takımların kimi oyuncularının sezon boyu en az 70 maça çıktıklarını aklımızın bir yerine not etmeliyiz.
Çünkü takım oyunu gerçeğini her ne kadar ön planda tutmaya devam etsek de oyuna bireysel katkıların da önemli olduğunu unutmamak gerekiyor.
Oyunun olgunlaşarak ekibin tamamının bir parçası haline gelmesi zaman alır; bu en üst seviyedeki takımlar için bile geçerliyken daha yolun başındakiler için biraz daha pragmatist yaklaşmak doğrusu olacaktır.
Jesus’un değişiklikler için 70 dakika beklemesi tecrübeli teknik adamın sabır seviyesinin ne kadar yukarıda olduğunu gösterdi.
İyi tarafından bakıldığında 1 puan Fenerbahçe için iyi bir sonuçtur. Daha iyi gözükmesine karşın kazanacak bir oyun oynamadı. Ghezzal’ın oyuna girmesinden sonraki bölümde maçı kaybedebilirdi de.
Hakem için zor bir mücadeleydi. Her iki taraf aleyhine ve lehine hatalar yaptı. Ancak bazı oyuncuların işini güçleştirdiğini de gözlemlelmiş olmak gerekiyor.
Taraftar baskısının altında da çok ezildi. Bu bakımdan da Beşiktaş taraftarı etkin bir rol üstlenmiş oldu.