Fikret Kızılok’un bir şarkısında söylediği gibi;
İnişlerim çıkışlarım
O kendimden kaçışlarım
Gidişlerim dönüşlerim
İçimdeki sır
O kısır döngülerim
Herhalde Fenerbahçe’nin bu sezon yaşadığı süreçleri açıklayan dizelerden en anlamlılarından biri de bu olurdu.
Bir fırsat daha kaçtı.
Kuşkusuz ilginç bir VAR-hakem kararı süreci de var ortada. Konuya buradan girmeyi çok tercih etmesem de maçın genelini ilgilendirdiği için kronolojik olarak bahsetmeden geçmek olmuyor.
IFAB’ın oyun kuralları kitabına göre Fenerbahçe’nin kazandığı penaltının ofsayt gerekçesiyle iptal edilmesi hatalı bir karar olmuş görünüyor.
Yani bu neyi değiştirir; penaltı + gol olsa belki Gökhan Gönül’ün atılmasını gerektirecek pozisyon oluşmayacak, ikinci yarı maç çok daha dengeli oynanacak ve sezon ortalamasına bakıldığında ilk golü attığı maçları kazandığı için belki de 3 puanı Fenerbahçe alıp gidecekti.
Bu sezon Fenerbahçe’nin VAR’dan dönen çok kritik puanları oldu.
İyi ya da kötü oynamanın ötesinde bir durum burası.
Birkaç gün önce “şampiyon olacak takım” gibi oynayan Fenerbahçe’yi konuştuktan sonra yeniden başa dönüyor olmak da işte iniş ve çıkışlara dair süreci anlatan durumdur.
Emre Belözoğlu geldikten sonra söylediğim ilk şey “kendisine inanan oyuncu grubuyla devam etmesi” gerçeğiydi. “O oyuncu grubu bu grupsa, evet bunlarla sonuna kadar gidilmeli”ydi.
Fenerbahçe bugün bir şampiyonluk mücadelesi veriyorsa katkısı büyüktür.
Ancak bu aynı zamanda belki de Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna mâl olacak, bunu da sanırım birkaç hafta sonra daha detaylı konuşuyor olacağız.
Alanyaspor ligin en yüksek istatistiklerine sahip ekibi durumunda; peki neden şampiyonluk mücadelesi vermiyor da altıncı sırada bu sorunun cevabını aramak başlı başına bir araştırma konusu olmalıdır.
Çağdaş Atan bu sezon çok iyi iş çıkardı.
Topa sahip olmasını, pas yapmasını, hücum etmesini, rakip galeye gitmesini ve şut çekmesini çok iyi bilen bir takımla oynadı Fenerbahçe.
Kuşkusuz bunun etkilerini hemen görebildik.
Önceki maçlarda orta alandaki kurgudan ötürü bu kadar sorun yaşamamıştı; ancak Sosa tek başına iyi mücadele etse de bu bölgede yalnız kaldığı bir gerçek.
Gökhan Gönül’ün kırmızı kart ile oyun dışı kaldığı bölümün başında yine yanlış bir pas tercihi ve top kaybı vardı.
Geçen hafta Harun Tekin rakibin ayağına top attı diye tüm kalecilik vasıflarının yerin dibine sokulduğu bir futbol ikliminden söz ediyoruz.
Gökhan topu kaptırmakla kalmadı, pozisyonun devamında gitti bir de bunu kırmızı kart ile sonuçlandırdı. Gücü bu kadarına yetti.
Yine geçen hafta Harun Tekin mercek altındayken defansif anlamda geriye atılan toplar, savunmanın arkasında bırakılan o geniş boşluklar, özellikle sol kanatta yaşanan derinlik mevzularının üzeri kalecinin performası tartışmaları arasında kaynadı gitti.
Fenerbahçe buraları bir türlü çözemedi. Getirebildiği yer de ancak bu işte.
Karşınızda hücum etmesini bilen bir takım olursa kuşkusuz yaşanan sıkıntının boyutu da onunla birlikte çeşitlilik kazanıyor ki Alanyaspor’un dün önemli eksikleri de vardı. Çağdaş Atan’ın elinde Hatayspor’daki forvet grubu olsa belki gerçekten ligin senaryosu bile değişirdi.
Emre Hocanın Mesut tercihi beklenen etkiyi sağlayamadı. Girişte belirttiğim o kronolojik sıralamada Mesut’un bir penaltı asistinden söz etmek mümkün; gerçekleşse belki bu cümleyi yazamayacaktım ancak karşılaşmanın genelinde Alanyaspor karşısında çok etkili bir Mesut izlediğimizi söylemek de kolay değil.
Genel olarak hücum organizasyonlarında da Fenerbahçe’nin özellikle Kasımpaşa maçındaki uyumlu futbolunun arandığı da bir gerçek. Bunu kuşkusuz ilk yarıdaki 11’e 11 mücadelesine bakarak yazıyorum.
İkinci yarı eksik kalan takımın oyununu değerlendirmek çok kolay değil.
Zor bir deplasmandı ve Fenerbahçe buradan kayıpla dönüyor. Bundan sonrası biraz daha güçleşti.
Bu maça kadar Beşiktaş’ın iki maçta puan beraberlik de olsa puan kaybetmesi gerekiyordu, şimdi bu yetmiyor artık, yenilmesi gerekiyor.
Cevabını beklemek için önümüzde sadece 2 hafta var.