Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe’yi, tarihi, mazisi, forması ayakta tutuyor; yoksa bu oyunun, futbolun karşılığı çok daha beter yerlerdi; bunu yazarken daha beter neresi var diye de sormadan edemiyor insan.

Yazık!
Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor maçlarında hep aynı senaryo tekrar etti.
Rakipleri Fenerbahçe’nin adının büyüklüğünden ürktüler, hatta korktular.
On kişi kalan rakiplerinin üzerine gitmeye bile cesaret edemediler.

Evet; bu sözlerden alınması, düşünmesi ve içerlenmesi gereken birileri varsa bunlar da Fenerbahçe’nin idari, yönetimsel ve sportif anlamda gücü ellerinde bulunduranlar olmalıdır.
Biz ne yaptık da Fenerbahçe’yi bu hale düşürdük” diye kendilerine soruyorlar mı, hiç sanmıyorum.

“Fenerbahçe düşer mi” sorusunu daha sezonun onuncu haftasından itibaren sorduran ve bugün son dört haftaya girilmişken fikstür ve puan hesabı yaptıran bu mümessiller sanıyorlarsa “bu millet balık hafızalıdır, yarın unutulur;” unutturulmaz!
Bu beceriksizlik, iş bilmezlik asla unutulmayacak, unutturulmayacak!

Fenerbahçe her geçen gün ürettiği, sahip olduğu değerleri tüketiyor.
Ne adına?
Şu günleri görmek yaşamak için mi?

Fenerbahçe’nin bir oyun planı olmaması teknik adamlık meselesidir.
Haftalardır bir çözüm üretmesini bekliyoruz Ersun Yanal’dan. Ne yapacağını kendisi biliyor mu?
Oyun planı nerede kurulur ve bir kaç taktik varyasyon ile pekiştirilir? Antrenmanlarda mı maçlarda mı?
Antrenmanlarda ne çalışıyor bu takım?
Fenerbahçe ceza sahasına duran toplar dahil kaç orta yaptı?
Birbirinden ayırt edici tek bir fark gördünüz mü?

Ortada bunların hiçbiri yokken Valbuena’nın sihirli dokunuşuyla çözüm üretmenin futboldaki karşılığı şapkadan tavşan çıkarmaktır. Bu dönemler bitti; sorunu takım halinde çözemiyorsanız günü kurtarıyorsunuz demektir.

Ersun Yanal bu takıma taktik çalıştırıyor mu?
Çalıştırıyorsa biz bunu neden görmüyoruz?
Sorun yine futbolcuların becerisi, kalitesi, niteliğiyle mi açıklanacak?
Fenerbahçe futbol takımında herhangi bir milli takımın formasını giymeyen kaç futbolcu var?

Bakın, futbolu böyle görmeye, takip etmeye devam ederseniz, başarısızlıktaki sorumlulardan olursunuz.

Fenerbahçe futbol takımı kendi haline bırakılmış, oyuncuların yapacaklarına kalmış bir şekilde oynuyor.
Bir bakıyorsunuz Soldado, Valbuena, Hasan Ali, üçü birden sol tarafta topu düzeltip orta yapmaya çalışıyor; ceza sahası içinde kim var ne var önemli değil, yeter ki o topu bir an önce gönderelim.
Orta yapılıyor, kaleci rahat bir şekilde topa sahip oluyor ve her şey yeniden başlıyor.
Yahu üçünüz aynı bölgedeyken topu ceza sahasına ortalamak, kaybetmek yerine oradan başka yöne çevirelim, ceza sahasına daha fazla adamla girelim, diyecek bir var mı? Bunu ben mi söylemeliyim?
Kaç boşa giden orta yapıldı?

Evet, Fenerbahçe böyle oynamamalı, oynatılmamalıdır. Bir futbol aklı olmalıdır.

Mutlak surette mücadele şarttır ancak meseleyi “oyuncularımız karakter ortaya koydular” merkezine indirmemek gerekir.

Taraftar özellikle ikinci yarı önemli bir tepki, reaksiyon ve etki yarattı. Bu geçen sezonlarda olsaydı Fenerbahçe’nin kaybedilmiş sezonları yaşanmazdı diye düşünüyorum.

Beraberliğin önemli bir katkısı taraftardan geldi.
Rezil kırmızı karttan sonra özellikle hakeme yöneltilen tepki Cüneyt Çakır’ın kararlarını etkiledi.
Kırmızı karta neden olan iki sarı kart uygulaması da Cüneyt Çakır’ın kendi yorumuydu. Bir hakem benzer pozisyonlarda takıma göre karar veriyorsa orada sorun var demektir. Benim bildiğim 10 sezondur ortada büyük bir sorun var.

Fenerbahçe yönetimi maç sonunda yaptığı yeni tür vizyon anlayışıyla o kadar etki yaratmış olacak ki oynadığı büyük maçları hep on kişi oynuyor.

Bir önceki yönetim herkesle kavgalıydı, yapamıyordu; şimdikiler de Hazreti İsa’nın biri tokat atarsa diğer tarafını çevireceksin ilkesini uyguluyorlar. Böylece Fenerbahçe artık sürekli dayak yiyen, bunu alışkanlık haline getiren bir yapıya bürünüyor.

Ben sonunda Fenerbahçe’nin o bir türlü anlaşılamayan vizyonunu sanırım anlamaya başladım.

Gerçekten çok iyi oldu!

http://twitter.com/uzaygokerman