Fenerbahçe her ne yaparsa yapsın ister istemez iyisiyle ve kötüsüyle geçen sezon ile kıyaslanacaktır.
Sahaya çıkan kadrosunda Ayew ve Barış hariç aynı oyuncular vardı.
Üstelik Cocu bize bir de sürpriz yapmış Mehmet Topal ile Josef’i sezonun daha ilk maçında ilk onbire koymuştu.
Buradan başlayalım.
“Topal-Josef oynar mı” geçen sezon Aykut Kocaman’a belaltından vuran hemen herkesin ortak buluşma fikir platformuydu.
Dün akşam bu oyuncular tekrar sahada olunca spor medyamızın manevra kabiliyeti yüksek düşünce insanları meseleyi bu iki oyuncunun “birlikte oynaması değil, nasıl oynatıldıkları” eksenine kırdılar.
Çok doğrudur zaten geçen sezon da böyle söyleyebilmeliydiler.
Fenerbahçe elbette geçen sezonkinden daha farklı bir oyun anlayışıyla sahadaydı.
1-0 geriye düşmenin etkisi var mıdır bilmiyorum topu süratle biraz da kontrolsüzce rakip kaleye götürüp burada pozisyona dönüştürme düşüncesi öne çıkan görüntüydü.
O zaman da hızlı oyunla aceleci oyun arasında gitti geldi Fenerbahçeli oyuncular.
Geçen sezon ne vardı?
Takım daha fazla pas yapıyor, düşünerek ve tekrar tekrar deneyerek oynuyorlardı.
Topal ve Josef ikilisi yan yana oynamasalar da orta alanda sahip oldukları bölgeyi rakip için daraltarak kendi kalelerine bir savunma duvarı oluşturuyorlardı.
Son Dünya Kupasında bu anlayışa yakın bir çok teknik adam ve ülke izledik.
Ancak hızlı ve rakip kaleye dikine gidebilen oyuncular sayesinde fark yarattıklarını gördük.
Geçen sezon Fenerbahçe’nin bu karakterde oyuncusu yoktu.
Fenerbahçe’nin dün sahaya çıkan kadrosunda da böyle oyuncu olduğunu söylemekte zorlanıyoruz. Ancak ikinci devre 2-1 verdiği avantaj ile biraz daha geriye yaslanıp, ileride Barış’a atılan toplar ve genç oyuncunun adam eksilten oyun anlayışını izledik.
Soldado’nun sezona hazır olmayan görüntüsünün de burada etkisi olduğunu, ayrıca Ayew’in kaçırdığı mutlak gol olacak 2 pozisyon var ki en çok Barış’ın futbolu için fazlasıyla üzüntü verici olduğunu söylememiz gerekiyor.
Fenerbahçe geçen sene bu kadar kontrolsüz hücum yapmıyor ve bu nedenle de kalesinde bu kadar çok pozisyon vermiyor, oyunu böylesine genişletmiyordu.
Yediği gol yine geçen seneyi andırsa da asıl sorun kalesinde yaşadıklarıydı.
Bursaspor’da bunları gole çevirecek oyuncu yoktu; Benfica karşısında bunların mutlak gol tehtidi olacağını belirtmeliyiz ki gerçek anlamda sıkıntı buradadır.
Fakat Türkiye’de genel geçer futbol anlayışının bu olduğunu da gözardı edemeyiz. Çünkü başta medya olmak üzere genel futbol kamuoyu doğru futbolun bu olduğunu düşünüyor, biliyor.
Avrupa’daki herhangi bir futbol ekolünde savunmaların bu kadar açık vermesini kimseye anlatamazsınız.
Basketbolda nasıl savunmayı nasıl yaptığınız başarınızın temel ölçüsü oluyorsa futbolda da pozisyon vermemek ana prensiptir.
Bu bilginin merkezinde yetişmiş, yıllarca Barcelona forması giymiş Cocu’nun bu maçtan memnun olduğunu hiç sanmıyorum.
Geçen sezondan farklı bir başka ve en önemli fark da taraftardı hiç kuşkusuz.
Barış Alıcı gibi gencecik futbolcunun oyununu kolaylaştıran, rakibi baskı altına alan hatta hakemin bile vereceği farklı kararları dengeleyen bu taraftarı Fenerbahçe çok özlemişti.
Geçen seneki takımda Barış dünkü oyununu oynayamazdı.
Kaldı ki son beş dakika kala Dirar’a yapılan ıslık ile yuhalama karışımı tepkiyi anlamak mümkün değildir.
Nedenlerini bilmekle birlikte geçen seneki takımın bu kadar zorlanması ve tuhaf bireysel hatalar sonucu yenilen gol sayısının yüksek oluşunun geri planında taraftarın etkisinin ne kadar güçlü olduğunu dün bir kere daha hatırlamış olduk.
Fenerbahçe dün bir kaç pas ile sürekli rakip kaleye inmeyi düşündü. Kanat organizasyonları topla hareket üzerineydi. Bu nedenle de uzun zamandır ilk defa bir maçı 4 orta ile kapattı.
Orta yapsaydı topu kime atacaktı, sorusu da yerindedir. Yeni transfer İslam Slimani varken bu sayı bu kadar düşük kalmayacaktır.
Son olarak gelelim VAR’a…
Dün eğer bu uygulama olmasaydı maçın muhtemel sonuçlarından biri 2-2 olabilirdi. Yardımcı hakem ofsaytı devam ettirmiş, Halil Umut Meler de bir sonraki pozisyonda penaltıyı vermişti.
Uzun bekleyişten sonra Bursasporluları isyan ettiren doğru karar çıktı.
Geçen sezonlarda Fenerbahçe böyle maçlarda hep puanlar kaybetti durdu.
Neden biliyor musunuz; anlık kararları hakemler duyguları ve şartlı refleksleriyle veriyorlar. VAR ister istemez pozisyonu tekrar izlerken objektif aklı mecbur kılıyor.
Ancak Dünya Kupasında biz VAR ekibinin pozisyonları nasıl izlediklerini de izliyorduk ya da eşzamanlı bir takip vardı. Ülkemizde neden Halil Umut Meler’in mimiklerini seyretmek zorunda olduğumuzu anlamakta zorlandım.