Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ligin belki de en isabetsiz orta yapan takımlarından biri Fenerbahçe, dünkü maçta tam 35 defa denemede bulundu ve bunların on tanesini takım arkadaşıyla buluşturdu. Ancak kaçı etkili oldu denirse cevabını söylemek çok zor.

Vitor Pereira’ya çok iyi bir takım teslim edilmişti; o da 3. Bölgeye kadar harikalar yaratan, Nani ve Diego ile orta alanda etkili olan ancak bir oyun planı olmayan bir futbol oynattı.

Dört sene sonra çok zor şartlarda yönetimin büyük transfer başarısıyla yine çok iyi bir ekip bir araya getirilmiş oldu.

Herbiri belki de bugün Türkiye’nin en iyi futbolcuları diyebileceğimiz bir kadro bu.

Merkezde Gustavo gibi neredeyse ikinci bölgeyi tek başına kapatan bir oyuncu var ki Emre’yi 39 yaşına rağmen sahada tutuyor. Ozan çok daha rahat ileri çıkabiliyor. Gerçekten Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir futbolcu.

Vedat son yıllarda Fenerbahçe’nin arayıp da bulamadığı golcülerden…

Çok iyi yerli opsiyonları oluşturulmuş durumda ki Deniz gibi sol ayaklı olanlar Fenerbahçe’nin en az üç senedir eksikliğini duyduğu futbolculardan…

Soru şu; bu takımın 35 orta yapmaya ihtiyacı var mıdır?

Topun Altay’dan başlatılması tercihinin Tarsus maçındaki sonucunu gördük; ancak bu bir oyun planıdır ve bence ısrarla oynanmaya devam edilmelidir. Kapanan takımları çözmede etkili bir taktik şablondur.

Fenerbahçe zaten bunu yapmayı da beceriyor hatta top üçüncü bölgeye kadar geliyor.

Sağ kanatta Isla, Moses, Emre/Ozan, solda, Hasan Ali, Rodrigues, Emre/Ozan paslaşmaları topu çizgiye indirmeye yetecek kadar da etkili olabiliyor.

Ancak nedense top orada artık asist olacak kadar olgunlaşmışken bir anda basit bir orta ile rakibin de ortak olacağı bir belirsizliğe dönüşüyor. Üstelik bu belirsizlikler dün akşam hep kontra atak halinde Fenerbahçe kalesini de tehdit etti.

Oysa Kayserispor sınırlı kaynağını mümkün olduğunca ceza sahasına girene kadar kullanmayı tercih etti.

Ersun Yanal maç sonunda yüksek istatistiklerden söz ediyor.

Bu net; bu takımın çok önemli bir potansiyeli var ve kullanıyor. Evet sorumluluk bu takıma bir kimlik, oyun planı kazandırmak demektir ve haftalardır Fenerbahçe’nin en büyük eksiği de budur.

Şu maçın İstanbul’da kaybedilen Antalyaspor karşılaşmasından ne farkı var?

Bir teknik adam oyun olarak üstünlük kurduğu iki maçı aynı şablonla kaybeder mi?

Antalyaspor maçını 42, bunu 35 orta ile tamamlamış bir takım kaybettiklerinden ders çıkarmadan devamlı istatistik mi arttırır?

Vedat’ın kafasının tam üzerine gelen ortanın Fenerbahçe’nin isabet ortalamasını arttırması bu işin matematiği değildir.

Bu takım üçüncü bölgeye kadar pasla gelebiliyorsa; ki geliyor, daha fazlasını ceza sahasının içinde yerden oynayarak da başarabilir.

Topu ceza sahasına mümkün olduğunca indirerek rakibin topu ıskalamasını beklemek modern futbol gerçeklerine uymamaktadır.

Modern futbol topa sahip olmayı istiyor; gerekirse defalarca kere deneyerek, olmadığında ta Altay’a kadar geri dönerek tekrar tekrar topu rakip kale sahasına kadar getirmek temel oyun anlayışıdır.

Uzaktan atılan gollerin süksesi vardır, çok konuşulur. Ancak bu bir plan değildir; futbolcu opsiyonudur.

Dün Fenerbahçe’nin tüm etkili pozisyonları ceza sahasının içinde gerçekleşti.

Diğer yandan Kayserispor maç boyunca oyunu çirkinleştiren bir futbol ortaya koydu. En basit müdahalelerde yerde zaman geçirmek, hakemi ve taraftarı manipüle etmek amacındaydı.

Arda Kardeşler bu duruma fazlasıyla tolerans gösterdi. Fenerbahçelilerin 61’den itibaren üç futbolcunun sarı kart görmelerine karşın, Kayserisporlu oyuncuların 80 dakika sarı kartsız kalmaları ilginçti.

Kritik penaltı pozisyonlarının yorumu hep takımdan takıma değiştiği için kafalar karışıyor.

Fenerbahçe Antalyaspor maçından sonra ikinci sefer kazanması gereken ve kazanabileceği maçı kaybetti ve zirvede olması gerekirken geriye düştü.

Ligin ortalaması o kadar düştü ki bunlar şampiyonluk için çok büyük önem taşımıyor. Tolere edilebilecek gibi duruyor.