Fenerbahçe darboğazdan geçiyor!
Fenerbahçe’nin zor bir darboğazdan geçtiğine şüphe yok!
İlk yirmi dakikasında sahasından top çıkarmada fazlasıyla zorlandığı karşılaşma oynadı. Bu bölümde çok rahat gol de yiyebilirdi; kaleci Livakovic’in dikkati, savunmanın başta Çağlar, gayreti, fazlasıyla da rakibin acemiliği olası bir geri düşmeyi engelleyen etkenlerdi.
Fenerbahçe’nin benzer sorunları geçen sezon da yaşadığını hatırlıyoruz; ısrarla geriden topla çıkma uğraşı, rakibin etkili ve soluk aldırmaz baskısı oyun kurmayı neredeyse olanaksız hale getiriyordu.
Oysa birkaç maçta topu rakibe teslim ederek, ona baskı yaparak tam tersi etkiyi yarattığını da biliyoruz; Mourinho’nun takımının.
Topun taç çizgisine neredeyse paralel oynanmaya çalışılmasının da oyun kurmayı zorlaştıran bir detay olduğunu söyleyebiliriz.
Bu oyunda ne Mert ne de İrfan Can etkili olabildiler.
Ne zaman oyun orta alana döndü işte bu bölümlerde Fenerbahçeli oyuncuların geriden topla çıkmada çok daha başarılı olduklarını gözlemledik.
Ambarabat ve Fred’in merkezde doğru pas istasyonlarına dönüştüğü yerlerde oyun kurmak da hücuma etkili çıkabilmek de kolaylaştı.
Yirminci dakikadan sonra Fenerbahçe bu şekilde oynamaya başlayınca pozisyonları arka arkaya buldu.
Bu pozisyonlar peş peşe köşe vuruşları getirirken, üç puanın yolunu açan ve takımı da rahatlatan golü bu araya sıkıştırdı.
Fenerbahçe’nin bu kadar zorlanmasının nedenlerinden biri her iki kanatta bu sezon ilk defa forma fırsatı bulan İrfan Can ve Cengiz Ünder’in beklentisi yüksek karşılaşmada tüm baskıyı üzerlerinde hissetmeleri olabilir.
Yabancı oyuncular derbi sonrasındaki gelişmeleri yeterince takip edemeseler de hem İrfan hem Cengiz’in tüm süreci sosyal medyadan an be an izlediklerini tahmin etmek çok zor değil elbette.
Bunu tribünlere bakınca da anlayabiliyordunuz.
Bilet fiyatlarının karşılaşmaya göre çok pahalı olmasının da etkisini bir yere koyarak şunu söylemek mümkündür sanırım; Fenerbahçe taraftarının karşılaşmaya yeterince ilgi göstermemesinin sebebi derbi maçındaki yenilgi ve ortaya koyulan futbol olmalıdır.
O karşılaşmadaki futbol takımın kalitesiyle ters orantılıydı kuşkusuz.
Dünkü maçtaki tutukluğuysa tamamen psikolojik, mental sebeplerden kaynaklanıyordu.
Belçika temsilcisinin bundan maçın sonuna kadar fazlasıyla yararlandığını söyleyebiliriz.
Diğer taraftan form veya dikkat eksikliği yaşayan bazı oyuncuların gösterdikleri performans Fenerbahçe’nin işini daha da zorlaştıran etkiler arasındaydı.
Son günlerde bir “haklılık polemiği” ile üzerinden sersemce tartışma yaratılan Szymanski’nin işinin hiç kolay olmadığını söyleyebiliriz.
Diğer tarafta her fırsatta Osimhen ile kıyaslanacak ve kaçırdığı her pozisyonda kendisine bu durumun hatırlatılacağı En Nasyri bir an önce gol atamazsa çok daha şiddetli bir eleştiri altında kalacağını tahmin etmek hiç de zor değil.
Sezona hem Milli Takım’da hem de Fenerbahçe’de gösterdiği çarpıcı performans ile başlayan Mert Müldür’ün son iki maçta hem zorlanması hem de beklenmedik hatalar yapması tüm dikkatleri üzerine toplayacak görünüyor.
Osayi’nin bir kurtarıcı gibi sakatlıktan çıkar çıkmaz oyuna girmesiyle ikinci gole direkt etkide bulunduğu bu maçta biraz da şanssız bir şekilde gördüğü iki sarı kart sonucu kırmızı kart ile cezalı duruma düşmesi önümüzdeki hafta Mert Müldür’e bir şans daha sundu.
Ancak taraflı tarafsız herkes iki oyuncunun oyuna nasıl etki ve katkı verdiğini bir kere daha görmüş oldu.
Fenerbahçe’nin takım halinde bu kadar aşağı düşmesi ilginç tabii.
Çok net bir şekilde oyun planı eksikliği hissediliyor. Bunun iki yüzü olduğunu da söylemeliyiz.
Mourinho bu oyuncu grubunun sonuca gitmesine uygun planı mı kurgulayamıyor yoksa takım içinden kafasındaki planın en kritik mevkisi olacak o oyun kurucuyu mu bulup çıkaramıyor?
Umalım ki her ikisi de olmasın; sorun dönemsel bir form düşüklüğünden kaynaklansın.
İşte girişte ifade ettiğim darboğaz tam da böyle bir durumu anlatmaya çalışıyor.
Böyle zamanlarda mümkün olduğunca puan kaybetmeden iyi kötü ne oynadığına odaklanmadan sonuç alarak ilerlemek doğru strateji olacaktır.
Fenerbahçe bu sorunları geçtiğimiz sezonlarda Ocak-Şubat aylarında yaşardı ve kayıpların geri telafisi olmazdı. Belki bu sene erkenden yaşanması ve geride bırakılması bir avantaja da dönüşebilir.
Son sözü Livakovic için söylemiş olalım.
Avrupa Şampiyonasından geldiğinden beri yüksek performansı ile takımı taşıyan bir oyuncu haline geldi. Kurtardığı penaltı ile de güven verdi, kalitesini gösterdi.