Sivasspor’dan başlayalım; zaten Ersun Yanal’ın da maç öncesinde oynayacağı plana hazırlık bakımından oradan başlaması gerekirdi.
Sivasspor ligin topla en az oynayan, pas yüzdesi en düşük takımlarından biridir.
Maç başına %74 ile 271 başarılı pas ortalamasıyla oynuyor.
3-1 kazandığı bu maçı %70 ve 195 pasla tamamladı. Geçen hafta yine 3-1 kazandığı Yeni Malatya karşısında da sadece 138 pas yaptı.
Rıza Çalımbay rakip kim olursa olsun topu ona teslim edip, sahasına çekiliyor.
Pas yapmadığı için orta sahasını buna göre oluşturmuyor.
Oyunu geriden kurma fantazisi yok; çünkü bu yapıya uygun futbolcusu da yok.
Ancak çok hızlı atağa çıkıyorlar. Üstelik rakibin tam da gol atacağına inandığı bir zamanda yapıyorlar bunu.
Orta sahada Emre Kılınç, Mert Yandaş, Fernado, geçen haftalarda Hakan Arslan oyunun akışına göre boş alanlarda hızlı hücuma çıkacak şekilde bekliyorlar.
Çünkü rakip o an atak organizasyonu yaptığı için aklı savunma yapmakta değil; mutlaka boş durumda futbolcu bırakıyor.
Attıkları ilk golde kaleci Samassa topu Mert Yandaş’a gönderdi, o da üçüncü pası Fernando’ya iletti ve skor 1-0 oldu.
Geçen hafta içinde Sivasspor’un bu verilerine bakarak Fenerbahçe’nin maçı kazanacağını tahmin etmiştim.
Çünkü Fenerbahçe gibi rakip analiz yapma yeteneği sıradan bir spor yorumcusundan, çok daha zengin kaynaklarla, fazla olan bir takımın teknik heyeti kuşkusuz bu planı görmüş, ona göre önlem alacaktır diye düşündüm.
Futbol artık sıradan sayılacak Türkiye Liginde dahi belli bir futbol aklı ile oynanıyor. Hamasetle, motivasyonla, en iyi on bir oyuncuya sahip olmak değil.
Sivasspor teknik direktörü futbolculuğunda çalışkanlığıyla bilinen ama yetenekleri sınırlı bir kişiydi. Yıllarca Beşiktaş gibi bir takımın kadrosunda değişmez futbolculardan biri oldu.
Kendisine inanan oyuncu topluluğuyla birlikte çalışarak, daha fazla koşarak, mücadele ederek, bunu da çok basit bir oyun şablonuyla birleştirerek üst üste 7. Galibiyetini aldı.
Şimdi üç büyükler ağızlarının suyu akarak Emre Kılınç’a, Mert Yandaş’a, Fernando’ya bakıyorlar. Muhtemelen devre arasında hem rakiplerinin gücünü azaltmak hem de kendi takımlarına takviye için Sivasspor’u güzel bir potansiyel olarak izliyorlardır.
Türkiye’de hala meseleyi en iyi on bir oyuncuyu sahaya çıkarmak olarak gören bir zihniyet var.
Şimdi şu sorunun cevabını herkes düşünsün; Sivasspor’un oyuncu kalitesi mi yüksek yoksa Fenerbahçe’nin mi?
Dünkü maça bakarsanız Fenerbahçe’deki bir kaç oyuncu dışında diğerlerinin sıradan vasat olduğunu söyleyebilirsiniz.
Zaten Fenerbahçe taraftarı son bir kaç yıldır futbolu vasat futbolcu değerlendirmesi üzerinden okuyor.
Dün Fenerbahçe takımı futbolcularının vasatlığı yüzünden değil, teknik direktörünün işini tam yapmaması, maça hazırlanmaması yüzünden kaybetti.
Zanka Fenerbahçe’nin futbolcusu değişmiş, sol bek eksikliği Fenerbahçe’ye 6 puan kaybettirmiş, Sadık sakatlanmasa oyunun kaderi başka olurmuş, Ozan kanatlarda değil de merkezde oynasa takım bambaşka olurmuş… bla… bla… bla…
Bu oyuncuların hepsi kaliteli ve kapasiteli futbolcular; yeter ki vasat olsun bir oyun planına göre sahada mücadele etmeyi bilsinler.
Buyrun dikine oynayın…
Ozan’ı haftalardır spor medyası farklı bir role büründürdü. Fenerbahçe’nin attığı yegane goldeki payı da gözönünde bulundurularak şimdi dikine oynayan tek futbolcu diye değerlendiriliyor.
Ozan’da bu yetenek olsa da kaç maç tekrar edebilir. Bugün Avrupa’nın kaç ülkesinde topu alan kaleye inebiliyor?
Çok basit bir kalça teması ile bu oyun düzeni bozulur. Geriye futbolcunun hakemle olan diyaloğu kalır, “niye faul vermedin” ağız dalaşıyla önce birinci, sonra ikinci kartı görür kendini dışarıda bulur, dikine oynama hevesindeki yıldız futbolcun.
Bir defa daha gördük ki Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’ye oynatacağı bir planı yok; daha kötüsü rakibi analiz etmiyor, çalışmıyor.
Sivasspor dün Fenerbahçe’ye alan bırakmazken, Sivasspor’un bu kadar boş alanda üç pasla rakip kaleye gitmesinin sebebinin başka açıklaması bulunmuyor.
Haftaya derbi var; bu futbolun tekrar etmeyeceğini tahmin ediyorum; zaten Ersun Yanal bu sefer rakibe çalışacak ve kazanmanın yollarını arayacak.
Futbol böyle bir şeydir.
Maç sonunda “yarından tezi yok sorunları bulmayaca çalışacağız” diye açıklama olmaz. Yarın çok geç, zaten lig elden kayıp gidiyor.
Tam bir senedir takımın başında olan bir teknik direktörün bunu söylemeye hakkı var mıdır o da ayrı bir konu tabii.
Ersun Yanal ile ikinci defa şampiyonluk gelir mi, gelirse de bunda Ersun Yanal’ın katkısı nedir, bugün artık çok daha net cümleler kurabilecek fikre sahibiz.