Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Hafta sonu oynanacak derbi için takımların sayısal verileri üzerinden bir genel durum değerlendirmesi yaparak, düşünelim.

Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın maç başına pas ve isabetli pas yüzdeleri ilginç bir şekilde aynı ortalamayı yakalamış görünüyor; %84 – 472/557.

Fenerbahçe Beşiktaş’a oranla topla oynamada 2 puan önde duruyor; %63.

Fenerbahçe, ortalama 18 şut ile oynarken bunların 6 tanesinde isabet sağlıyor. Gençlerbirliği karşılaşmasında bunun iki katına çıkmış. Her isabetin gol olmadığını biliyoruz çünkü 6 isabet ortalamasını da tutturmuş olmasına karşın Fenerbahçe 4 karşılaşmayı gol atamadan tamamladı.

Haberin Devamı

Beşiktaş 5/13 şut isabetiyle mücadele ediyor. Farklı kazandıkları Kayserispor maçında 2,5 kat daha fazla isabet sağlamış; 13/24. Beşiktaş’ın gol atmayı başaramadığı iki takım var; lider Sivasspor ve sonuncu Ankaragücü.

Beşiktaş Fenerbahçe’ye oranla ligde daha istikrarlı sonuçlar aldı; üst üste 6 maçını kazanırken, Fenerbahçe bunun yarısına bile ulaşamadı.

Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın ortak özellikleri her ikisinin de Sivasspor’a yenilmeleri...

Beşiktaş birinci, Fenerbahçe son hafta Sivasspor karşısında deplasmandan puansız döndüler.

Sivasspor’un kadrosu her iki karşılaşmada hemen hemen aynı olurken Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin hem oyun düzenlerini hem de maç kadrolarını etkileyen ilk haftadakilerden çok farklı değişiklikler içerdiğini söyleyebiliriz.

Beşiktaş sezona çok istikrarsız, uyumsuz bir kadro ile kötü futbolla başlarken; Fenerbahçe’nin rakibine oranla daha dinamik, nispeten uyumlu ve iyi futbol oynayacağının ışığını veren bir başlangıç yaptı.

Beşiktaş’ın sezona yepyeni bir teknik direktörle başladığını, Fenerbahçe’ninse en az altı ay takımın başındaki bir teknik direktörle nispeten avantajlı konumda olduğunu unutmamak gerekiyor.

Abdullah Avcı, Başakşehir’deki geriden pasla oyun kurarak oynama alışkanlığının aynısını Beşiktaş’a da uygulamaya çalışıyor. İlk Sivasspor deplasmanında en geride oynayan Vida ve Victor Ruiz maçta toplan pas dağılımının %33,2’sine sahip olduğunu hatırlarsak neye karşılık geldiğinin bir fikrini vermiş olur sanırım.

Haberin Devamı

Bunun Fenerbahçe’deki karşılığı %26,8 ile Zanka-Jailson’du.

Dirar’ın sol bek ve Jailson’un stoperde oynadığı dönem boyunca yani 7. Haftanın sonuna kadar bu sistemi ve düzeni yerleştirmeye çalıştığını sayılardan da takip edebiliyoruz. Fenerbahçe bu dönem kalesinde 8 gol görüyor.

Hasan Ali’nin takıma dönmesiyle Jailson kulübeye Serdar Aziz de stoperde oynamaya başladıktan sonra bu düzen nispeten bozuldu ya da ligin ilk bölümü gibi işlemedi.

Bu seride Fenerbahçe’nin yediği gol sayısı 11’e, toplamda da 19’a çıktı.

Ligin ilk 6 haftasında Beşiktaş 12 gol yerken sonraki süreçte bu sayı 7’ye düştü ve ilginçtir 6 golü son üç haftada kalesinde gördü.

Kaybedilen Kayserispor karşılaşmasında Fenerbahçe stoperleri toplamda tüm takımın %21,8’i kadar pasla oynarken, bir hafta sonraki Kasımpaşa maçında bu oran düştü.

Tabii bu toplam sayılar tek başına yine bir anlam ifade etmiyor; mesela Gençlerbirliği maçında olduğu gibi bu iki oyuncu kendi pas sayılarının %2’şer kısmını aralarında yapıyorsa o zaman bunu geriden oyun kurma şeklinde değerlendirmek güçleşiyor.

Haberin Devamı

Geriden oyun kurarken orta alanda oynayan futbolcuların iki stopere yaklaşması, bunların stoperler ve kendilerine yakın kanat savunmacılarıyla baskı yapan rakip oyunculara karşı 3’e 2’ler oluşturarak boş alana çıkacak oyuncuya yeni pas opsiyonları yapıp, rakip sahaya geçmesi gerekiyor.

Bunları bir maç içinde defalarca, sezon boyunca artık ezbere yapmak önemli; buradan birbiriyle oynamaya alışan bir takım görüntüsü çıkıyor ve futbolcuların yeteneğine bağlı olarak da farklı oyun düzemleri ve şablonları oluşuyor.

Unutmadan şunu da ekleyelim; sezon başında kaleci Altay geriden oyun kurmada ısrarla pas opsiyonunu kullanmasının öneminden söz etmiştim. Altay son Sivasspor maçında birçok topu ileriye doğru şişirdi ve bu toplar hedefsiz kaldı.

Sivasspor’un çok basit bir futbol anlayışı olduğunu izliyoruz. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın %84’lük isabetli pas yüzdesine karşın Sivasspor maç başına 271 pas ile %74 ile oynuyor. 3-1 kazandıkları Yeni Malatya maçını 138 başarılı pasla tamamlayan bir Sivasspor gerçeği var karşımızda. Fenerbahçe maçında da 195 pas yapmış bu takım.

Geriden oyun kurmayı hiç düşünmüyor. Kapanarak, hızlı hücumlarla boş alandaki oyuncularına derin koridorlar yaratıp sonuca gidiyor. Kuşkusuz en büyük avantajları da bunu defalarca kere yapacak kadar bir arada ve sabit bir kadro ile oynamalarıdır.

Sivasspor, Fenerbahçe ve Beşiktaş’tan daha az gol (14) yerken; her ikisinde de daha çok gol (32) atma başarısı göstermiş durumda.

Ne oynamak istediğini bilen ve bunu her maç sahaya yansıtan bir takım Sivasspor; nereye kadar devam eder bunu izleyip göreceğiz.

Sivasspor güzellemesi yaparken; takımların böyle futbol oynaması gerektiği gibi bir yanlış anlaşılmasın; mesele her ne olursa olsun bir veya alternatifli plana sadık oynama düzeninin öneminden söz ediyorum.

Fenerbahçe’nin sezon başından sonra hızla düşen ve ne olduğunun artık anlaşılmasının zorlaştığı bir oyun düzeni var.

Sivasspor maçından hücumlarının %53’ünü sol kanattan gerçekleştirirken, berabere kaldığı Yeni Malatya maçında bu sefer tam tersi sağ kanattan %46 ile hücum etmiş.

İlginç olan Dirar’ın Sivasspor maçında solda, Yeni Malatya karşılaşmasındaysa sağda oynamasıydı.

Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’deki birinci döneminde bana göre en büyük katkısı Caner’i sol beke çekerek orada hücum gücü yüksek bir kanat oluşturmasıydı. Caner o sezon kariyer rekorunu kırarak bu kanatta büyük işler başarmış ve şampiyonluğunda da büyük rol oynamıştı.

Fenerbahçe’nin son yıllardaki en büyük sorunu sol ayaklı savunma, orta saha ve forvet eksikliği oldu.

Bu sezon takıma hiç olmadığı kadar sol ayaklı oyuncu katılırken, savunmaya istenen takviye gelmedi ve Hasan Ali’nin yokluğunda Dirar sol kanat beki olarak karşımıza çıktı.

Dirar’ın hücuma katkısı bu kadar ortadayken ve belirleyiciyken onu sahada standart bir oyun planı içinde tutmanın yolu araştırılmalıdır.

15 hafta boyunca akıllara hiç gelmeyen Deniz Türüç’ün bek opsiyonunun son İstanbulspor kupa maçı eşleşmesinde denenmesi geç ancak önemli bir tercih oldu. Ersun Yanal 15 haftadır unuttuğunu Beşiktaş derbisine cesaret edebilir mi, iki gün sonra göreceğiz.

Abdullah Avcı aynı kurguyu Beşiktaş’ta Caner Erkin ile çalışıyor gözüküyor. Hatta sezon başından bu yana futbolcunun pozisyonu ile ilgili de bir karışıklık var.

Konyaspor, Denizlispor maçlarında Caner bugüne kadar hiç alışık olmadığı bir yerde orta alanda oynadı ve bocaladı, yerini yadırgadı. Kasımpaşa ve Yeni Malayta maçlarındaysa bu sefer sol kanat oyuncusu olarak görev yaptı.

Caner Erkin Fenerbahçe’de olsaydı nerede oynayacağının tartışması olmazdı; ancak Abdullah Avcı’nın elinde böylesi bir alternatif var ve deniyor.

Derbiler genellikle takımların matematik ortalamalarının çok altında kalacağı özel maçlardır. Her iki takımın Galatasaray eşleşmelerinde bunu görüyoruz.

Beşiktaş evinde olmasına karşın Galatasaray’a sezon verilerinin çok altında kalan ortalamalarla oynadı. %58’e karşı %42 ve 279 isabetli pas.

Aynısı deplasmanda olmasına rağmen Fenerbahçe için de geçerli; %52’ye karşı %42 ve isabetli 263 pas.

Bu veriler 15 maçlık ortalamayla oluşmuş, futbolun matematiksel değerlendirmelerine dair bize fikir veriyor. Matematik ispata dayalı bir bilimdir. Takımın verileri ile puan durumundaki tablonun uyuşmasından kesin sonuçlar çıkar; bu da genellikle 34. Haftada ulaşabilen bir durumdur.

Son yıllarda Fenerbahçe Beşiktaş maçları biraz da Şenol Güneş faktörü nedeniyle bol kırmızı kartın çıktığı, sert ve çok gerilimli geçiyordu.

Bu sezon her iki Kulüp arasında eskisi kadar büyük sorunlar görünmüyor. Ancak her iki rakip de kazanmak isteyecektir. Ersun Yanal’ın bu maçı kaybetmesi halinde işinin çok zorlaşacağı ortadadır, bu nedenle haftayı çalışarak geçirdiğini tahmin ediyorum. Rakibini daha iyi analiz ediyordur. Sivasspor maçını çalışmadığı çok ortadaydı.

Abdullah Avcı bence kafası daha net bilgilerle ne yapabileceğinin fikri temelleriyle daha rahat olmalıdır.

Ersun Yanal ne oyuncu ne de oyun istikrarı sağlayamadığından sahaya süreceği on bir oyuncunun maç içinde karakter koymasını beklemekten başka bir seçeneği görünmüyor. Bu da bizi kuşkusuz 80’ler, 90’lar derbisine götürüyor.