Sezonun ikinci haftasında Fenerbahçe Kadıköy’de zorlu bir Antalyaspor maçı oynuyor.
Henüz transfer tahtası kapanmadığı için daha ortalarda Rossi, Berisha, Meyer, Crespo gibi oyuncular ortalarda yok.
Hatta kadro kurmada zorlandığı için sahaya Muhammed gibi genç oyuncularla çıkıyor Portekizli Hoca.
Bundan sonrasını 23 Ağustos 2021 tarihli “Ağam bizimle eğleniy”(*) isimli maç yazımdan okumaya devam edelim.
***
Dakika 87.
Maç sıkışmış ve neredeyse de 2 puan avuçtan gitmek üzere…
İnanılır gibi değil; oyuna 16 yaşındaki Arda Güler giriyor.
50 yıldır futbolu aynı at gözlüğü ile yorumlamaya devam eden bakış açısına göre bu değişiklik olsa olsa “Ağam bizimle eğleniy” şeklinde tepkiyi hak ediyor.
Aynen Helsinki maçında Arda’nın topu alıp o serbest vuruşu kullanmaya teşebbüs etmesine verilen gibi…
“O kadar da değil!”
Aksine tam da o kadar işte!
Arda oyuna giriyor, olması gerektiği yerde koşuyor, rakibini üzerine çekiyor ve karşılaşma boyunca sürekli ıslıklanarak izlenen Samatta’dan aldığı pası Zajc’a uzatıveriyor ve o da çok düzgün bir vuruşla 3 puanı getirecek perdeyi açan golü atıyor.
Vitor Hoca maç sonunda “ben gençlere şans vermiyorum, onlar hak ettiği için formayı alıyor” diye durumu açıklıyor.
Bu, geleneksel bakış açısını parçalayan yepyeni bir anlayıştır.
Yokluk zamanları kimi fırsatların ortaya çıkması için de ortam yaratır.
***
Nasıl? Bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
Pereira dün akşamki maçı izliyor muydu acaba?
Ve kendisine şu soruyu soruyor mudur? “Arda gibi gençlere daha fazla zaman verseydim, acaba her şey başka gelişir miydi?”
Cevabını bugün kestirmek kolay değil; içinde Fenerbahçe olan süreçleri tahmin etmek hiç değil!
Ancak şu gerçeğin çok iyi farkındayız Fenerbahçe’nin kadro “derinliğindeki” sakatlıklar ve cezalar olmasa dün ne Arda ne Çağtay forma bulabilirdi. Maçın sonucu ne olur ve bizler neyi konuşuyor veya yorumluyorduk yine bilinmez, sevgili Arda Güler saha kenarında sanki oyuna girecekmiş gibi yalancıktan ısıtma hareketleri yapıyor; diyelim ki Fenerbahçe maçı kazanıyor olsun, karşılaşmanın 90+ bilmem kaçıncı dakikasında çıkacak abisinin yerine oyuna girmek için çizgide bekliyor olurdu.
Bu bir dramdır.
Maalesef bir başka gerçek daha var bizim böyle zamanlarda belki abartarak yaptığımız yorumlara karşılık genç oyuncuların gelişimlerini çıkış yaptıkları kadar gösterememeleri veya onların daha ileri gitmelerini sağlayacak futbol ortamının ülkemizde bulunmamasıdır.
Geçen sezon QPR’dan transfer edilen Osayi 22 yaşında Fenerbahçe’ye gelmeden 194 resmi karşılaşmaya çıkmıştı bile.
4 sezon önce Hollanda’dan transfer edilen 18 yaşındaki Ferdi Kadıoğlu da 70 maç oynayarak gelmişti Fenerbahçe’ye.
Ferdi, Fenerbahçe’de kendisini kanıtlayabilmek için 3 yıl bekledi. Bu sezonun başında Pereira 3’lü savunma dizilişi ile başlamasa veya Emre Belözoğlu ile devam edilse belki de Ferdi Kadıoğlu kiralık gönderilecekti. Oysa haftalardır Fenerbahçe taraftarı Ferdi için Kulübe sözleşme baskısı yapıyor.
Bu sürecin içinde planlı, programlı, önünü gören bir futbol aklından söz etmek mümkün mü?
Kuşun gidip taşa çarpması gibi tamamen tesadüflerin sonucu ortaya çıkan fırsatlar bir futbolcunun geleceğini belirliyor işte.
Dün sıkışan oyunu çözen yine takipçiliği ile Arda Güler oldu. Kaptığı topun penaltı asistine dönüşmesiyle Fenerbahçe’nin çok aradığı galibiyetin kapısını araladı.
Bütün tribünlerin penaltıyı atması için Arda diye bağırması da zaten taraftarın hakkı kime teslim ettiğine dair bir işaretti.
Haftalar sonra sahaya çıkan ilk 11 belki de uzun zamandır bir araya gelmemiş oyuncu topluluğuydu. Buraya kadar genç enerjiden söz ettik, diğer taraftan bakıldığındaysa çoğunlukla yedek kalmış, muhtemelen Fenerbahçelilerin de en az beklenti içinde oldukları oyuncu grubuydu.
Bu nedenle karşılaşma sırasında önceki maçlara göre daha düşük seviyede tepki vardı tribünlerde.
Başta Arda olmak üzere genç oyuncuların destek için alkışlanmasıyla Fenerbahçeli oyuncular uzun zaman sonra ilk defa rahat bir oyun çıkardılar.
İlginçtir ilk ıslıklanan da tribünlerin Arda isteğine rağmen topu eline alıp penaltı noktasına koyan Serdar Dursun oldu.
Gerçekten Fenerbahçe tribünlerinin fakültelerde incelemesi gerekiyor. Penaltıyı atacak oyuncu yine bir Fenerbahçeli ancak kendi istediğinden farklı olduğu için işi ıslıklamaya, yuhalamaya götürüyor.
Kadıköy bu nedenle artık oyuncular için deplasmandan daha büyük bir soruna dönüştü. Burayı sırat köprüsünden çıkarmak gerekiyor.
Kuşkusuz bu kadar farklı oyuncu barındıran kadrodan daha önce oturmuş, belirlenmiş bir oyun planı ortaya koymalarını beklemek fazla hayalcilik olur. Zaten belli bir oyun planından çok oyuncuların inisiyatif alarak çözüm aradıkları maçlar oynuyor Fenerbahçe. Bu nedenle de yeterli katkıyı veremeyenler tepki görüyor; daha fazla mücadele edenler alkış alıyor.
Dönemsel takımın başına gelmiş İsmail Kartal’ın bu denklemi çözmesi kolay değil; çünkü bu oyuncu grubunun içinde “çok ağır abiler” var. Onlar teknik direktörlerin nasıl takım kurmaları gerektiğinden, hangi oyuncunun ne zaman oyundan çıkacağına, hangi dizilişle ve planla oynamaları gerektiğine varınca kadar hep daha doğruları biliyorlar.
Yönetimin, teknik direktör arayışlarını sürdürdüklerini belirttikleri ve geçici süreyle takımı çalıştırdığını açıkladıkları İsmail Kartal’ın bu ağır abileri ikna etmesini beklemek fazla iyimser olur sanırım.
BU nedenle İsmail Kartal bilinmiş, denenmiş, çok tecrübeli bu ağır abilerdense genç enerjiye tutunarak Fenerbahçe’ye bir umut vermesi en büyük katkısı olacaktır.
(*) https://www.milliyet.com.tr/skorer/uzay-gokerman/agam-bizimle-egleniy-2912819