Karşılaşmanın son dakikasında gelen gol ve hakemin maçı bitiren düdüğünden sonra saha içi ve kenarında oluşan görüntü ile hafızalara kazınan iki fotoğraf karesi...
İşte Fenerbahçe’nin yıllardır özlemini duyduğu, çektiği eksik duygunun ifadesi.
Şöyle bir geriye doğru hafızamızı zorlayalım; son yıllarda, kaç tane böylesine önemli, son saniyelerde atılmış bir gol hatırlıyoruz?
Hemen herkesin aklına 2010-11 sezonunda Kadıköy’de Gaziantepspor’a 90+4’de Santos’un attığı gol gelecektir.
Saha içi ve dışını soruyorum; nasıldı o günkü duygu?
Önce saha içini konuşalım zaten en önemlisi de orası; kazanmak için son saniyeye kadar rakip kalede gol arayan Fenerbahçe vardı değil mi?
Arayınca, vazgeçmeyince mutlaka o golü atıyorsun işte!
Attığında başardığın zorluğun mutluluğu da sevinci de başka seviyelerde yaşanıyor.
Fenerbahçe’nin yıllardır unuttuğu duygu bu; başlarda unutturuldu demek daha kolaydı ancak son zamanlarda bunun sorumluluğunu dışarılarda değil, içeride aramak gerektiği çok açık olarak tecrübe edildi.
Bu nedenle o sevinç kucaklaşması önemlidir!
Unutmamak, akılda tutmak gerekiyor.
Fenerbahçe maça yine hatalar yaparak ve eski oyuncusunun ayağından bir gol yiyerek başladı. Şampiyonluk yarışındaki diğer iki ezeli rakibinin mücadelesinde de skor Fenerbahçe’nin istediği hal alınca tabii işin stres boyutu umulanın da üzerine çıktı.
Bu bölümde istenilen oyun kurgudsunu görebilmek kuşkusuz mümkün değildi.
35. dakikada oyuncu değişikliği tabelasını, hele Gökhan Gönül’ü görmek bizi biraz şaşırttı. Normalde devrenin sonuçlanması beklenirdi; ama Emre Belözoğlu kelimenin tam anlamıyla teknik direktörlük hamlesiyle aksaklığı giderecek değişikliği ivedilikle yaptı.
Mert Hakan’ı kenara alıp, oyuna Gökhan Gönül’ü sürdü, Ozan’ı savunmadaki bölgesinden tekrar orjinal yerine çekti.
Bir anda sanki taşlar yerine oturmuşcasına Fenerbahçe’nin atak üstünlüğünü ele aldığını gördük ve çok değil 7 dakika sonra Ozan Tufan ile beraberlik sayısı geldi.
Devreye eşitlikle gitmek ile ikinci yarı hem eşitliği sağlayıp hem de maçı kazandıracak golü bulma stresinin aynı yaşanmayacağı da çok açık ortadaydı.
Ankaragücü kolay lokma olmayacağını sahanın her yerinde ortaya koyduğu futbol ile gösteriyordu.
İkinci yarı sahadaki mücadele üst seviyelerdeydi. Fenerbahçe’nin 46’ya karşı 61 ikili mücadele kazandığını buraya not edelim.
Bu bölümde önce 67. Dakikada Pelkas-Osayi değişikliği geldi.
Peşinden de 79. Dakikada 3 değişiklik birden; Ozan-Cisse, Attila-Gustavo, Mesut-Thiam.
Genel anlamda baktığımızda aslında Fenerbahçe’nin oyuna hükmedecek aklının saha kenarına alındığını söyleyebiliriz.
Bu hamleler oyuncuların fizik yetersizlikleri veya yorulmalarıyla açıklanacaksa anlaşılabilirdir; ‘ancak bunlarla olmadı, hamle yapmamız gerekiyor’ düşüncesi merkezinde gerçekleşmişse giren oyuncuların Fenerbahçe’nin oyun şeklini ve bilgisini tamamen değiştirerek çok daha dağınık ve kaotik bir hale dönüştürdüğünü söyleyebiliriz.
Maçı kazandıran her ne kadar bu değişikliklermiş gibi görünüyor olsa da Fenerbahçe’nin değişiklikler öncesi ve sonrasındaki oyununun aynı olmadığı çok açık şekilde bir kere daha ortaya çıktı.
Fenerbahçe’de gelişmeye başlayan o oyun aklının merkezinde başta Sosa olmak üzere, İrfan Can, Mesut olduğunu artık tespit edebiliyoruz.
Mesut’un fizik gücü bunların içinde en düşük olmasına karşın futbol oyun bilgisinin hepsinden fersah fersah önde olduğu da meydanda.
Topu öylesine boş alanlara gönderiyor ki bir anlamda pozisyon hazırlıyor. Mesutlu oyunda Fenerbahçe’nin çok daha dinamik bir şekilde sahada koştuğunu söyleyebiliriz.
Pelkas dün saç baş yoldurup, kenarda Emre Hoca’nın sabrını zorlamış olabilir ancak onun da sahada pozisyon bilgisi yüksek oyuncuların başında geldiğini ayırt etmek gerekiyor.
Kuşkusuz orta alandaki bu oyuncu grubu çıkınca, iş biraz da kaotik düzene geçince ister istemez gözlerin Caner Erkin’i araması kaçınılmaz hale geliyor.
Fenerbahçe son maçlara nazaran bu karşılaşmada 12’si korner olmak üzere 42 orta yapması (Caner 14) da biraz bunun eseri.
Buna karşın gollerin akan oyunda Valencia ve İrfan Can’ın asistleri sonucu gelmesinin de bir mesaj taşıdığını akılda tutmak önemli bir derstir.
Dün Fenerbahçe’nin savunması tel tel döküldü desek yerinde olur. Önümüzdeki sezon ilk ele alınması gereken yer burası olmalıdır. Ankaragücü gibi maç başına 9,8 şut çeken bir takımın karşılaşmayı 15 şut ile tamamlanması ve 5 isabetli şut ortalamasına ulaşması dikkat çekicidir. Alper Potuk biraz dikkatli olsa maç Fenerbahçe için daha ilk yarıda içinden çıkılması mümkün olmayacak hale gelebilirdi.
Sezonun son iki haftasına bu şampiyonluk yarışı heyecanı ile girilmesi meseleyi daha ilgi çekici bir hale getiriyor.
Her şey 7 gün içinde oynanacak 2’şer karşılaşmayla bitmiş olacak.
Kalitesi tartışılabilir ancak 3 ezeli rakibi yarışın içinde tutan bu mücadelenin heyecan dolu olduğu ortadadır.