Rıza Çalımbay’ın çalıştırdığı Sivasspor, son yıllarda Fenerbahçe’ye hep arıza çıkaran bir takım oldu.
Sezona da 3’te 3 ile başlayan sarı lacivertli ekibe Kadıköy’de geçit vermeyen bir oyun oynamıştı.
Fenerbahçe Süper Ligin geri kalanından bir şeyler umut etmek istiyorsa artık her karşılaşmasını iyi oynamak ve kazanmak zorunda. Kazanırken de hem konsantrasyonunu, hem mücadele gücünü maçın tamamına yayarak oynaması gerekiyor.
Ancak sezonun daha ilk hazırlık karşılaşmasından itibaren gördüğümüz hep ya ilk yarısı ya da ikinci yarısında sergilenen 45 dakikalık oyunlar oldu.
Sivasspor maçı sezonun genel ortalamasına uygun başladı ve sonuçlandı.
Çok konsanstre, yüksek mücadelenin ortaya koyulduğu ve 1-0 önde tamamlanan ilk 45 dakika ile durumu idare etme gayretiyle oynanan, 1-0 kaybedilen ikinci 45 dakika gerçeği Fenerbahçe’nin Süper Lig özetiydi.
Kuşkusuz yazık oluyor.
Sivas çok zor bir deplasman, hele soğuk kış mevsimine denk gelirse oradan çıkılması daha da güç bir yere dönüşüyor. En ufak ayak temasının yarattığı acı soğuğun da etkisiyle kimbilir nasıl hissediliyor.
Böylesi bir ortamda futbol oynamak kuşkusuz hiç kolay olmamalıdır. Öyle olduğu için de öne geçtiğin her skoru sonuna kadar korumak da vatan savunması gibi bir mücadeleye dönüştürülmeli, sonuna kadar gitmelidir.
İlk 45 dakikada hemen tüm futbolcular bu motivasyon ve bilinçle sahadaydılar.
Orta alanda kazanılan toplun süretle Sivasspor kalesine yönlendirilerek atılan gol tam bir altın madeniydi.
Bu bölümde farkın artmasını sağlayacak pozisyonlar da oldu.
Değerlendirmek gerekiyordu; yüksek mücadele ile üretkenliği bir araya getirmek gücü en etkili kullanmanın yoludur.
İkinci yarı aynı tempoda oynanamayacağı çok açıktı, öyle de oldu.
Sivasspor karşısına çıkan ilk 11 de herkesin orijinal yerlerinde oynaması bakımından doğruydu.
Novak ve Nazım’ın performansları bu sezon hiçbir karşılaşmada ortalamanın üzerne çıkamamış olsalar da kendilerini bu takımın bir parçası hissetmeleri açısından bu mücadeleye ortak olmalarının doğru olduğunu düşünüyorum.
Yıllardır kimi oyuncular üzerine yapılan vasat oyuncu tartışmasının ne büyük zararlar verdiği bunca tecrübe edilmişken, ısrarla sürdürülmesinde artık bir kasıt aranması gerektiğinin zamanı geldi, hatta geçiyor bile.
Novak’ın muhtemelen biraz da soğuğun etkisiyle yaşadığı şanssız sakatlığı sonrasında Osayi’nin yerinden sol beke geçmesi elbette Fenerbahçe’nin hücum etkinliğinin ikinci yarı düşmesinde çok önemli bir etken oldu.
Tek bu değil elbette.
Sakatlığı sonrasında Valencia önceki oyunlarına hiçbir zaman yaklaşamadı.
Bu takımdaki en büyük eksiklik yardımlaşma ve takım oyununun yerleşememesi.
Golü atan Zajc geldiği günden bu yana oynadığı gösterişsiz futbolu nedeniyle futbol kamuoyununun geneli açısından pek de aranan, istenen bir oyuncu olarak görülmüyor.
Oysa bu sezon 4 gole ulaştı.
Mesele attığı değil, oynadığı gösterişsiz ancak fazlasıyla yararlı oyun.
“Zajc çok yan pas yapıyor” şeklinde bir genel görüş var. Bu bir fulbol klişesi oldu. Beğenmediğin futbolcuya hemen yan pas yapıyor etiketi yakıştırılıveriyor.
Zajc yan pas yapmıyor, “pas istasyonu” oluyor.
Ne demek pas istasyonu; orta alanda oyunun rahatlamasını sağlamak üzere belki defalarca kere tekrarlarla hızlı bir şekilde topun dolaştırılması.
Zajc pas verdikten sonra sabit kalmıyor, boşa çıkıp tekrar pas istiyor. Topu da bekleyen bir oyuncu değil, topun bulunduğu yere doğru hareket etmeyi de biliyor; bakınız attığı gol.
Bulunduğu pozisyon nedeniyle tehdit oluşturacak şekilde orta alanda çalım yapmayı denemiyor. Oysa bu karşlaşmada da gördük ceza sahası içinde çalım yapacak kapasitesi de var.
Zajc, doğru korelasyonu kurmayı beceren takım arkadaşlarının performansını da yükseltecek bir oyuncu.
İkinci yarı bir pozisyonda, İrfan orta alanda aldığı topu boşa kaçan Zajc yerine sıkışık ve önü kapalı durumdaki Valencia ile oynamayı tercih etti. Valencia da tek başına üç Sivassporlu oyuncu arasında sıkıştı kaldı ve topu kaybetti.
Oysa oyunun genişlemesi bakımından topun orta alana doğru açılması gerekiyordu.
İrfan Can, bunu bilmiyor olabilir mi?
Ancak, takımdaki yıldız oyuncuların her fırsatta birbirlerini aramaları maalesef oyunu bozan bir hal aldı.
Valencia’nın oyunda kaldığı süre boyunca yaptığı yaptığı tek olumlu hareket Zajc’a verdiği asistti.
Herkes gemiyi tek başına veya sevdiği arkadaşlarıyla birlikte kurtarma derdine düşünce takım olamıyorsunuz.
Valencia, İrfan Can hatta Crespo ikinci devre oyundan çok düştüler; ama İsmail Kartal sadece Valencia’yı çıkardı.
İkinci yarı İrfan Can maçın büyük bölümünü izleyerek tamamladı ama hem Fenerbahçe caiması hem de genel futbol kamuoyunda gelen teknik adamlarla yıldız oyuncular arasındaki mesele öylesine köpürtülüyor ki “oynadı oynamadı, forma verildi, verilmedi” tartışmasına hem futbolcular hem takım feda ediliyor.
Açık açık konuşmak, ortaya koymak gerekiyor. İsmail Kartal’ın da kaybedeceği hiçbir şey yok.
Ancak dün sahada gezinen İrfan Can yerine Zajc çıkıyorsa burada bir popülizm olduğu da çok açık.
Sezon sonuna kadar bu tartışma devam edecek ve kazanan Fenerbahçe olmayacak bu çok net.