Beşiktaş, Ankaragücü deplasmanında zorlanmasına rağmen sahadan üç puanla ayrılmayı başardı. Fakat karşılaşma sonrasında yaşananlar, futbolla ilgili her şeyi gölgede bıraktı.
Vodafone Park’taki maçlarda taraftarlarının yoğun desteğiyle rakipleri üzerinde büyük bir baskı kuran Beşiktaş’ın yerine çok daha durgun bir Beşiktaş izledik mücadelenin başında. Gerçekten de siyah- beyazlılar, Ankaragücü taraftarlarının büyük coşkusu ile start alan karşılaşmaya oldukça tutuk başladılar. Bunda Gedson ve Dele Alli’nin düşük performansları da etkili oldu.
Nitekim ilk gol, ev sahibi Ankaragücü’nden geldi. Fakat Beşiktaş bu gole çok çabuk reaksiyon gösterdi ki, siyah- beyazlıların en büyük artısı da bu oldu. Kısa sürede gelen iki gol, Kara Kartal’ı kâbustan uyandırdı.
Şüphesiz bu iki golde de öne çıkan isim Weghorst idi. Hollandalı futbolcu, bu maçta da sahaya resmen yüreğini koydu ve iki asist ile maça damga vurdu.
Gelgelelim etkisiz orta saha kombinasyonu ikinci yarıya da aynı şekilde başladı ve oyuncu değişiklikleri ile bu yarıya daha etkili başlayan Ankaragücü, devrenin hemen başında beraberliği yakaladı. Lakin daha sonra gol için sahaya sürülen Eren Derdiyok penaltıya sebebiyet verince Beşiktaş, çok zorlandığı mücadeleden üç puanla ayrılmayı başardı.
Beşiktaş’ta bir kez daha Weghorst’a saygı ile değinmek gerekiyor. Çok etkili bir santrafor ve takımına çok büyük katkı sağlıyor. Bu katkı sadece golle değil, asistler ve oynadığı etkili futbolla da oluyor. İleride rakiplerine ciddi bir baskı yapan ve neredeyse her hava topunu alan Hollandalı futbolcu, Jackson Muleka’nın golle buluşmasını da kolaylaştırıyor. Nitekim Ankaragücü maçında da buna bir kez daha şahit olduk. Keza aynı şeyi Dele Alli’nin golü için de söyleyebiliriz. İngiliz futbolcu, etkisiz kaldığı maçı bu sayede golle bitirmeyi başardı. Bu da onun adına ciddi bir moral olacaktır.
İleride Weghorst ve Muleka’nın yanında Nkoudou da özellikle ilk yarıda etkili bir görüntü sergiledi. Fakat ileri üçlünün tersine orta saha çok etkisiz kaldı. Yukarıda da belirttiğim gibi Gedson Fernandes ve Dele Alli kötü bir maç çıkarttılar. Orta üçlüde bir tek Salih iyi bir mücadele örneği sergiledi ve hücuma dikine, direkt katkı sağlamaya çalıştı.
Elbette orta saha zafiyeti defansı da olumsuz etkiledi. Nitekim bu da yenilen iki golde kendisini gösterdi.
Orta sahaya takviye olarak oyuna dahil edilen Josef’in, sakatlığının ardından yeniden sahalara dönmesi sevindirici bir gelişmeydi. Tabii onun da biraz daha zamana ihtiyacı var.
Forvet oyuncuları defanslarına yardıma geldiklerinde genellikle ya penaltıya neden oluyorlar ya da kimi zaman kendi kalelerine gol atıyorlar. Bu maçta da Eren Derdiyok aynı kaderi paylaştı ve penaltıya neden oldu. O penaltı da üç puanı Beşiktaş’a götürdü. Fakat Ankaragücü etkili bir mücadele örneği sergiledi. Bu, zaman içerisinde puanlara dönüşür mü, bekleyip göreceğiz.
Sonuç olarak Beşiktaş, ilk yarının son on beş dakikası hariç iyi oynamadığı bir maçtan üç puanla ayrılmasını bildi. Gerçekten de maça kötü başlayan siyah- beyazlılar, ikinci yarıda tümden oyundan düştüler. Ancak kötü oynan maçı kazanmak çok daha önemli. Bu, büyük takım refleksi ve şampiyonluk yarışında çok büyük önem taşıyor.
Gelgelelim maçın bitiş düdüğüyle birlikte sahaya dalan bir şahsın, Cenk Tosun’a yaptığı saldırı bütün bu yazdıklarımızı, kısacası futbol adına her şeyi gölgede bıraktı. Maalesef bunun bir oyun olduğunu hâlâ anlayamadık. Nedir bu öfke, bu kin? Gerçekten çok yazık…
Bu şahsın sahaya girmesinin engellenememesi ise başka bir skandal. Burada ciddi bir güvenlik zafiyeti söz konusu. Gelgelelim yapılması gereken, spor ortamlarımızı bu tür yoğun güvenlik tedbirlerine gerek olmayacak hale getirmek. Bu da öncelikle eğitim ve bilinç ile sağlanabilir. Tabii bir de sporun ve futbolun paydaşlarının daha sorumlu davranmaları ile. Medyasından yöneticisine kadar sürekli öfke kusulan bir ortamda gül bahçesi yetişmiyor doğal olarak!
Bu saldırıyı kınıyor, Cenk Tosun’a ve Beşiktaş camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Umarım bu son olur. Hem bu güzel oyuna hem de ülke futbolumuza yazık ediyoruz…