Trabzon’da futbol fırtınası

Haberin Devamı

Trabzon dün akşam bir futbol ve gol fırtınasına sahne oldu. İlk yarının ilk bölümü Trabzonspor baskısıyla geçti. Özellikle ilk on beş dakika büyük bir baskı kurdu bordo- mavililer. Gerek bu bölümde gerekse de sonrasında gol için fırsatlar da yakaladı Karadeniz temsilcisi. Ancak bunların kimisini kötü vuruşlar kimisini de yanlış tercihlerden dolayı değerlendiremediler. Tabii burada ister istemez Trabzonspor’un sezon başında yaptığı yanlış transferler geliyor insanın aklına. “Trabzonspor’un geleceği“ adı altında geçen seneden çok daha kötü bir kadro kurdu bordo- mavililer ve bu nedenle de ciddi anlamda bir kalite sorunu yaşıyorlar.
İlk yarının ikinci bölümünde Fenerbahçe de ortak oldu oyuna. Ama Trabzonspor’un aksine sarı- lacivertli kaliteli ayaklar hatayı affetmediler ve Trabzonspor, iyi oynadığı ilk yarıyı 1-0 mağlup kapattı.
İkinci yarı da Trabzonspor baskısıyla başladı ve arka arkaya gelen iki penaltı golüyle dengeler bir kez daha değişti. Mourinho, daha penaltı atışı kullanılmadan Kostic, Dzeko ve İrfan Can Kahveci’yi sürdü sahaya. Bu doğru değişiklikler etkisini çok hızlı bir şekilde gösterdi. Değişikliklerle ateşlenen Fenerbahçe, ciddi bir reaksiyon gösterdi ve önce beraberliği yakaladı ardından da 90+12’de galibiyet golüne ulaştı.
Elbette burada konuşulması gereken bazı konular var. Sonradan oyuna dahil olan İrfan Can Kahveci, bir kez daha “ ben bu takımın ilk on bir oyuncusuyum “ mesajını cümle âleme çok güçlü bir şekilde verdi. Aynı şekilde Dzeko da Fenerbahçe’nin oyununa oldukça pozitif bir katkı sağladı ve takımının beraberlik golünü attı. Esasen Galatasaray’da Okan Buruk’un Icardi ve Osimhen’i birlikte oynatması gibi Mourinho da Dzeko ve En-Nesyri'yi birlikte oynatmanın formülleri üzerinde düşünebilir. Gerçi bu, Portekizli teknik adamın futbol anlayışına ters ama aslında düşünse iyi olur.
Yine Mourinho’dan devam edersek stoper tandemini Djiku ve Becao’dan kurmasının daha doğru bir tercih olacağını düşünüyorum. Ama o, bu bölgede de genellikle Çağlar’ı tercih ediyor. Gerçi Trabzonspor karşısındaki bu tercihin, Perşembe gecesi oynanacak AZ Alkmaar maçı ile bir ilgisi de olabilir. Belki de Becao’yu AZ Alkmaar mücadelesi için saklamıştı. Fakat Djiku sakatlanınca oyuna almak zorunda kaldı.
En-Nesyri, gerek hücumda gerekse de savunmada çok başarılı bir performans gösterdi ve Fenerbahçe’nin ilk golünün de asistini yaptı. Sarı- lacivertlilerin galibiyet golünü atan Amrabat da ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bu karşılaşmada gösterdi. Fred, zaten kalitesini ispatlamış bir futbolcu. Bu mücadelede de gerek skora gerekse de oyuna katkısı ile bu kaliteyi bir kez daha sahaya yansıttı.
Şenol Güneş ciddi bir kadro kalitesi sorunu yaşıyor, eli güçlü değil. Nitekim bazı oyuncuları bu maçın kadrosuna dahi almadı. Ancak oyuncu değişiklikleri için 88’i beklemesi, Ozan Tufan’ı çok fazla sahada tutması ve Cham’ı 90+10’da oyuna alması bence hatalıydı.
Gelelim mücadelede en çok öne çıkan hatta maçın da önüne geçen ve geceye damga vuran hakeme... Takip edenler bilirler, hakem kararlarını çok fazla konu edinmem. Maçları hakemler üzerinden okuyan biri değilim. Oyunun içerisinde kalmayı ve oyun üzerinden maçları yorumlamayı tercih ediyorum. Ancak bu maçta hakeme değinmeden geçmek maalesef mümkün değil. Öncelikle böylesine gergin ve stres düzeyi yüksek bir karşılaşmaya Oğuzhan Çakır’ın atanması çok büyük bir hataydı. Genç hakemleri böyle hazır olmadan ateşe atarsanız onları kazanamazsınız, tam tersine kaybedersiniz. Oğuzhan Çakır da bu maçı kaldıramadı. Mücadele boyunca iki takım adına da hatalı kararlar verdi ve kontrolünü kaybetti. Zaten yüz halinden de bu durum çok net bir şekilde anlaşılıyordu. Sonuç, Trabzon’daki nefesleri kesen bu mücadelede neredeyse herkes hakemi konuşuyor. Hep söylüyorum, Türk futbolunun en büyük sorunu hakem sorunu. Bu sorunu daha bilimsel daha metodik daha kararlı yöntemlerle çözmek gerekir, bu şekilde değil. Olan futbolumuza oluyor. Gerçekten çok yazık!