En sonda söylenecek sözü en başta söylemek gerekirse iki teknik direktörün futbol anlayışları ve tercihleri derbide galibi belirledi.
Beşiktaş, her zamanki kadrosuyla sahaya çıktı. Hatta Şenol Güneş, daha fazla verim aldığı Tosic’i Alexis’in yerine stoperde oynatmaya devam etti.
Riekerink ise uzun zamandır kulübede unutulan Linnes’i Beşiktaş karşısında sağ bekte görevlendirirken sağ açıkta Sabri’yi, santraforda ise yine Podolski’yi oynattı. Kısacası Galatasaray’ın daha en baştan sahaya çıkan kadrosu yanlıştı. Oysa Riekerink’in yapması gereken sağ bekte Linnes’in maç eksikliğini göz önüne alarak Sabri’yi, sağ açıkta Podolski’yi ve santraforda da Umut’u oynatmaktı. Tamam, Sabri elinden geleni yaptı ama sahada Podolski, kulübede ise Olcan ve Sinan Gümüş varken sağ açıkta Sabri’yi oynatmak ne kadar doğru sayılabilir? Kaldı ki, Podolski de, santrafor oynayamadığı için top almak adına çok fazla geriye ve kanatalara gelince Galatasaray adeta santraforsuz oynadı.
Bütün bu hatalara rağmen ilk yarıda daha iyi olan taraf ev sahibi Galatasaray’dı. Bunun nedenleri sarı- kırmızılı futbolcuların orta saha üstünlüğünü ellerine geçirmeleri, Beşiktaş’ın kaliteli ayaklarına topla oynama şansı vermemeleri, orta sahada boş alan bırakmamaları, hızlı presleri ve rakibi yıldıracak bir sertlik uygulamalarıydı.
İkinci yarıda ise işler Beşiktaş’ın lehine döndü. Çünkü ilk yarıda çok hızlı bir tempoda oynayan Galatasaray yorulmaya başladığı gibi, Beşiktaş da Galatasaray‘a ayak uydurma saçmalığından vaz geçti ve ayakları yere sağlam basarak kendi oyununu oynamaya çalıştı. Nitekim bu devrenin daha başlarında Sosa üç net pozisyonu kaçırdı. Zannederim Muslera’nın çoğu ikinci yarıda olmak üzere sekiz kurtarışla maçı tamamlaması zaten durumu açıklamaya yetiyor da artıyor bile.
Ama Galatasaray açısından işlerin bu boyuta gelmesinin temel nedeni teknik direktör Riekerink, Beşiktaş’ın kendisine gelmesinin temel nedeni de siyah- beyazlıların teknik direktörü Şenol Güneş’ti. Şenol Güneş, öncelikle ikinci yarıya futbolcularının sakin olarak çıkmalarını ve oyunda sakin kalmalarını sağladı. Böylece ilk yarıdaki gerginlikler bitti ve muhtemel bir kırmızı kart çıkmadı. Ayrıca şampiyon olmak için maçı mutlaka kazanmak isteyen Şenol Güneş, 71.dakikada Olcay ve Quaresma’nın yerlerine Cenk Tosun ve Gökhan Töre’yi oyuna alarak çift santrafora döndü. Nitekim bu değişikliklerden sadece beş dakika sonra da üç puanı getiren golü buldu.
Riekerink ise, ikinci yarıya hatasını düzelterek başlama şansına sahipti. Yani Linnes- Umut Bulut değişikliğiyle Sabri’yi sağ beke, Podolski’yi sağ açığa çekip takıma bir santrafor kazandırabilirdi. Ama o Sinan Gümüş’ü oyuna almayı uygun gördü. Olabilir. Sinan Gümüş, itiraz edilebilecek bir isim değil ama nedense Linnes ya da Sabri yerine sahanın iyilerinden Yasin’i çıkartmayı tercih etti. Yani sorun oyuna aldığı değil, çıkarttığı futbolcudaydı. Bir de yetmezmiş gibi Sabri’yi sol açığa geçirdi. Böylece sol kanat da çöktü.
Şenol Güneş’in yaptığı değişikliklerden ve Beşiktaş ataklarından iyice korkan Riekerink, Yasin’den sonra yine takımı ileriye taşıyabilecek bir ismi, Sneijder’i oyundan çıkarttı. Yerine ise korkunun göstergesi Donk’u aldı. O Donk’un kaybettiği top da Beşiktaş golü olarak Galatasaray ağlarına gitti.
Riekerink, santrafor Umut Bulut’u ancak 83.dakikada oyuna aldı. Ama bunu yaparken takımı ileriye taşıyacak diğer bir ismi, Emre Çolak’ı oyundan çıkarttı.
Özetle, Riekerink’in hatalı on birinin pili ilk yarıda bitti. İkinci yarıda yaptığı değişikliklerle ise takımının ileriye çıkmasını engelledi ve Beşiktaş golüne davetiye çıkarttı. Şenol Güneş ise gerek yaptığı değişiklikler gerekse de taktiksel müdahaleler ile takımının maçı kazanmasını sağladı. Kısacası derbideki teknik direktör farkı sonucu, belki de şampiyonu ve hatta belki de Galatasaray’ın seneye Avrupa Kupalarına katılma hakkı kazanıp kazanamamasını belirledi.
Mete Kalkavan, yine kötü bir maç yönetti. Çaldığı ve çalmadığı düdükler ile gösterdiği ve göstermediği kartlarla yine formsuz bir günündeydi. Fakat Beşiktaş’ın golü sırasında orta sahaya giren şahıs nedeniyle oyunu durdurmayıp golü kesmemesi bence doğruydu. Bunun bir kural hatası olduğunu sanmıyorum. Çünkü şahıs toptan çok uzak ve boş bir bölgeye girdi. Golden sonra da sahadan çıkartıldı. Yine de bu konuda son sözü uzmanlara bırakmakta fayda var.
Galatasaray’ın bu anlayış ve bu teknik direktör ile lig beşinciliğini de, kupayı da alması çok zor gözüküyor. Beşiktaş’ın ise bir futbol mucizesi olmazsa bu saatten sonra şampiyonluğu kaçırması uzak bir ihtimal gibi duruyor.