Harikasın Galatasaray
Aston Villa’yı paralayan, City’yi yenen Tottenham’dan maç öncesi gerçekten çok çekiniyordum. Maç başlayınca bu tedirginliğim coşkuya döndü.
Önce Okan Buruk’tan başlayayım... Hocanın mangal gibi yüreği var. Hani bas bas bağırıyorlardı ya; “Osimhen ile Icardi yan yana oynar mı?” diye... Herhalde bu şekilde konuşan insanlar bir daha bu konuyu açmaya utanacaklar.
Victor Osimhen iki gol attı, yüzde 100 diyeceğimiz üç tane gollük pozisyonda da kaleciyi geçemedi. Ama rakip defansı resmen dövdü. Icardi, Mertens ve Osimhen muhteşem bir üçlü... Sakın skor sizi şaşırtmasın, karşılaşmanın en az sekiz farkla sarı-kırmızılıların lehine bitmesi gerekirdi. Futbolda bu var, olmayınca olmuyor. Icardi de şanssız bir gece geçirdi. Pozisyonlara girdi ama golünü atamadı.
Sarı-kırmızılı futbolcuların hangisini sayarsak sayalım dün gece, gücünün yüzde 100’ünü sahaya koydu. İngiliz ekibini, maçın bir bölümünde kendi sahasına hapsetti. İki kere ev sahibi ekibin kalesine geldi Tottenham, onlar da gol oldu. İkinci gollerindeki savunma hatası affedilir gibi değil. Dört futbolcu arasından topukla rahat rahat gol attılar. Cim Bom böyle bedava gol yememeli.
Bunun yanında Sara, takımın beyni. O kadar güzel uzun paslar atıyor ki, uzun senelerdir ben böyle gollük uzun paslar atan futbolcu görmedim. Rakibini çok rahat geçiyor. Topu iyi kullanıyor.
Futbol adına çok büyük meziyetleri var. Herhalde önümüzdeki sezon Avrupa’nın dev ekipleri bu futbolcuyu kadrolarına katmak için, Galatasaray’ın kapısını çok çalacaklar.
Torreira iki kişilik oynuyor. Öyle mücadele ediyor ki, orta sahadaki savaşı takımı lehine çeviriyor. 37 yaşındaki Mertens iki golün pasını verdi, rakibin bu kadar çok sahasına kapanmasında payı büyüktü. Yunus ise kendini aşan bir futbol oynuyor. Attığı gol tek kelimeyle harikaydı. Aynı şekilde voleyle ikinci golü atıyordu ama kaleci devleşti.
Sonuçta önemli olan üç puandı. Skor önemli değil. Galatasaray rakibinden çok daha iyi futbol oynayarak, hak ederek galip geldi ve ilk sekiz için önemli bir avantaj sağladı.