37. HAFTA
20.00-20.45 saatleri arasına denk gelen ilk yarısını göz ucuyla izliyordum maçtan 1 saat önce tamamen dolan Vicente Calderon’un. 19.00’da başlayan ve “ta” 4 hafta öncesinden aynı saatte oynanma paranoyasına bürünen ligimizin son düzlükteki heyecanı Lig TV ekranlarında; Arda’nın şampiyonluk heyecanı ise bilgisayarımın ekranlarındaydı. Alt yazıyla da Elche-Barcelona’nın 0-0’ını takip ediyordum.
***
Süper Lig ile 20.45 sularında vedalaştığımda şampiyonluk kutlamalarına dahil olmak arzusuyla TV ekranımı Türkiye’den Madrid’e çevirmiş, bilgisayarımda da Valencia şehrinin takımlarından Elche’nin Martinez Valero Stadı’na geçiş yapmıştım. İki şampiyonluk adayının karşısında, puana ihtiyacı olan Elche, formalite maçı oynayan ise Malaga idi. Bir tarafta Elche’nin iyi direnişini gözlemliyor, Barça’nın üretkenlikten uzak maçını gördükçe mutluluğum artıyordu… Diğer yandan ise sıkıntılı bekleyişim sürüyor, Malaga defansını ve Messi’nin hemşehrisi file bekçisi Willy Caballero’nun kurtarışlarını izliyordum ikinci yarıda. Diego Costa ve Neymar’ın “yokluklarının” ehemmiyeti iki taraf için de benzeşiyordu belki ama sezon başından bu yana olmadığı kadar Diego Costa’ya “ihtiyaç” hasıl olan bir maçtı.
***
Elche önünde puan kaybı beklediğim bir Barça varken, evinde Malaga’ya karşı %1 puan kaybı beklemediğim Atletico ummuştum. 66’da yıkıldım. Hem kaleci Courtois, hem de Alderweireld’in hatalarıyla Samuel’in skoru 0-1 yapan golü geldi ve neyse ki 74’te Jose Sosa’nın ortasıyla Alderweireld’in affettirici beraberlik golü geldi. Kalan süre Atletico lehine işliyor, hatta 3 dakikalık uzatmaya sahip Elche-Barça maçı biterken, 5 dakikalık uzatmaya sahip Vicente Calderon’da maç devam ediyordu. Hatta maçın 94.02 dakikasında sahnede ise nefis şutuyla Adrian vardı belki ama o muhteşem vuruşa bir o kadar güzel milimetrik kurtarış da Caballero’dan geldi... Oyundan 70’de çıkan Arda, yedek kulübesinde o vuruş sonrasında yere yatıyordu adeta!
***
CUMARTESİ SAAT 19.00…
Beklemesi güç, izlemesi zor bir veda haftası bizleri bekliyor. Tüm “baba” liglerde şampiyon belli, hatta oyuncular Brezilya 2014’e odaklanmaya başladılar bile. La Liga ise dünya futbolunun gözlerini Camp Nou’daki müthiş heyecana çevirtti. Herkesin aklında sorular, merak, şüpheler, “acaba”lar… Ligin bitmesine 4 hafta kala Liverpool liderken Steven Gerrard’ın söylediği sözler gibi: “4 haftanın maçlarını Pazartesi’den Perşembe’ye oynasak da şu heyecanlı bekleyiş sona erse!“
***
Barcelona teknik direktörü Martino, “Madrid’deki uzatmanın son 2 dakikasına zor dayandım, kaybettiğimizi hissettim, ama sonrasında rahatladım” diyordu. Atletico teknik direktörü Diego Simeone ise Adrian’ın nefis şutuna Caballero’nun kurtarışının ardından şaşkın bakışlarını yansıtıyordu, adeta şoktaydı. “Hala futbolun heyecanını yaşıyoruz, 1 gol daha atıp başaramadık, üzgünüz belki ama bir 90 dakika daha şampiyonluk için şans var”diyordu.
***
18 yıl beklenen büyük özlem için artık dev bir rakibe ve dev bir atmosfere gidecek Simeone ve oyuncuları. Sezon başından bu yana pek çok futbol otoritesinin “bu haftadan sonra yarışan koparlar artık” diye geçen sezonki sahneyi bekledikleri Atletico, büyük bir başarıyla son haftaya giriyor.
***
La Liga tarihinde 3. kez şampiyonluk adaylarının son hafta birbirleriyle karşılaştığı bir haftaya tanıklık edeceğiz. Hatta daha ilginci belki de La Liga’nın 3 büyük takımı Barça, Real Madrid ve Atletico’nun üst üste 2 hafta hiç birinin kazanamadıklarına tanıklık ettik. Atletico Madrid-Barcelona Süper Kupa maçıyla sezona merhaba diyen İSPANYA, hem lig hem de Şampiyonlar Ligi finalinde Barça-Real-Atletico üçlüsünün eşleşmeleriyle sezona veda edecek. Bir ülkenin futbolseveri için bundan daha güzel ne olabilir ki! Bir de araya sıkışan diğer dev maç Barcelona-Real Madrid Kral Kupası finali. Böyle keyifli her kulvarda “derbi üstüne derbi sezonu” İspanya’da yaşanmadı.
***
TİKİ-TAKA ŞAŞAASINDAN KRİZE, CAMP NOU YOLUNDA BARCELONA…
Gerek kurumsal, gerek de takım psikolojisi olarak zor ve ilginç bir sezon geçirdi Barcelona. Messi’nin ve Neymar’ın sakatlıkları, takıma UEFA’dan gelen transfer yasağı, Vilanova’nın vefatı, takımın önceki yıllardaki oyunundan uzaklaşması ve başarısız sonuçlar neticesinde, geçen sezonun kupası sayılabilecek İspanya Süper Kupası dışında “gerçek” anlamda kupasız bir sezona doğru uzanış. Çok değil, sadece 2-3 hafta öncesine kadar Real Madrid’in şampiyonluk şansı konuşulurken, onların da önce Valencia’nın ardından Valladolid’in çelmelerini yemeleri, zaten sevemediğim Ancelotti’yi devre dışı bıraktı.
***
Simeone takımını ekstra motive etmek için "Çok iyi bir sezon geçirmiş olmakla birlikte tabii ki şampiyonluğun gelmesi harika olacaktır. Oyuncularıma nereden nereye geldiğimizi göstermek için sezon başından itibaren tüm yaşadığımız maçları sürekli izletiyorum. Evet harika bir başarımız var ama henüz bitmiş değil” diyor. Simeone bunları söylerken, acaba Barça hangi durumda?
Xavi gibi bir oyuncunun sadece 10 dakika oynaması, Messi’nin son dönemde beklenenin altında olması, Messi ve Neymar olmadığı dönemlerde takımı taşıyan Fabregas ve Pedro’daki düşüşler Barça’yı son dönemde oyun olarak çok etkiledi. Aşağıda gördüğünüz istatistiklerle geçen Elche maçı sadece kriterlerin matematik karşılığında üstünlük içeriyordu, hepsi bu!
***
Cumartesi günkü finalde Barça için dikkat edilmesi gereken fazlasıyla nokta var. Bu sezonun belki de en gözde golcüsü olan Diego Costa’yı durdurmanın ötesinde, onun çok iyi uyguladığı takım arkadaşlarına yarattığı boş alanları iyi kontrol etmeleri gerekecek.
Tata Martino’nun Amerika’yı yeniden keşfetmek edasıyla Messi-Fabregas saha içi oyun düzenindeki değişiklikler sonucunda Messi’nin “özgür”lüğünü elinden alması, bunca yıldır dünya futbol seyircisinin heyecanla ve zevkle izlettirdiği oyunundan uzaklaşmasına neden oldu. Tabii bu da doğal olarak hem Arjantinli yıldızın üretkenliğini hem de bu sene Granada, Elche, Valladolid gibi galip kapatılmayan örneklerde görülen Barça’nın hücum etkinliğini çok azalttı. Kazanmaya çok alışık bir kadro için, oluşturulmaya çalışan yeni düzen ters tepti.
Barcelona denildiği zaman akla elbette hızlı kanat akınları ve iyi paslaşmalarla ceza alanına gelen toplar ve ortalar gelir. Ancak bu açılardan Atletico’nun bu sezon hem çok iyi kapandığını, hem de ceza alanı etkinliği açısından kaleci Courtois’in hem yan top başarısı, hem de uzun boyuyla hakimiyetini çok kereler izledik.
Xavi, Iniesta, Busquets gibi efsane orta sahanın karşısında bu kez çok hareketli, yaratıcı, verimli ve arzulu Arda, Koke, Tiago ve Gabi gibi oyuncular yer alacak. Bunu destekleyen ve bu orta sahanın ligin en verimli orta sahalarından birini olduğunu ispatlayan istatistik ise Atletico’nun orta alanda topla oynama yüzdesinin %47.6 olması, yani 20 takımlı ligde 13. sırada yer alışı.
Barça’nın asıl dikkat etmesi gereken ve belki de en önemli dezavantaj nokta ise tamamen saha dışında. Oyuncuların genel form düzeyi, Atletico’nun bu sezonki genel performansı ve başarısı, şampiyonluk arzusunun yarattığı psikolojinin Barça’nın üzerinde olduğu aşikar…
***
BU GURUR SENİN ARDA… CAMP NOU YOLUNDA ATLETICO MADRID…
Atletico’nun bu sezonki önemli başarısının temelinde dengeli ve iyi defans anlayışının gücü yadsınamaz. Böyle bir defansın önüne inşa edilen yaratıcı ve iyi düşünen bir orta saha ile Diego Costa, David Villa ve Raul Garcia’nın gol becerilerinin birleşmesi bugünkü tabloyu karşımıza çıkardı. Chelsea gibi “defansıyla” ve Mourinho taktikleriyle ünlü bir takıma deplasmanda 3 gol atabilmek belki de sözü çok uzatmadan sezonu en güzel özetleyen maç. Ancak Diego Costa’nın yokluğu sadece skor bulma sorununu değil, hem arkadaşlarına alan yaratma, hem de ileride iyi hücum pres yaparak hücumdan başlayan defans anlayışını da etkiliyor. Bu da aslında doğal sonuç olarak orta sahayı az kullanan Atletico Madrid’in orta saha oyuncularının üzerine hem ek bir yük getirip verimliliklerini azaltıyor, hem de oyunun kontrolünü zorlaştırmaya kadar gidiyor.
Arda Turan’ın İspanya kariyerindeki müthiş performansı, golleri, asistleri bu hafta sonu yaşanacak bir şampiyonlukla hem kendisine hem de bizlere büyük bir gurur kaynağı olacak hiç şüphesiz. Şimdiden ayakta alkışı hak ettiğini de belirtelim.
NASIL BİR MAÇ VE SONUÇ?
Artısıyla eksisiyle Camp Nou çimlerine beraberlik avantajıyla da çıkacak olan taraf Atletico Madrid. Şüphesiz ki önemli. Daha önemlisi ise bu sezon başından itibaren Süper Kupa ile başlayan Barça-Atletico eşleşmelerinin 1 sezona sığdırdığı 5 maç. Bu maçlardan 4 beraberlik ve 1 Atletico galibiyeti çıktı. Süper Kupa’nın 2 maçı 1-1 ve 0-0’lık, Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maç 1-1’lik ve Vicente Calderon’daki ligin ilk maçı da 0-0’lık skorlarla sonuçlandı. Yani;
Messi’li Neymar’lı, Xavi’li, Iniesta’lı, Fabregas’lı, Pedro’lu, Alexis Sanchez’li Barça’dan 5 maçta sadece 2 gol yiyen bir Atletico Madrid…
Sezon başından bu yana 2.76 gol ortalaması ile 370 maçı deviren La Liga’da son 10 maça çıkılıyor, ev sahibi galibiyet oranı %47, deplasman galibiyet oranı %30 gibi istatistikler vermeye devam edebilirim belki ama 370 maçı çuvala sokan tek bir hareket geçtiğimiz hafta sonu geldi…
CABALLERO…
Barça şampiyon olursa Messi’nin yapacağı tek ve olmazsa olmaz bir şey var: O da, 32 yaşında olmasına rağmen vatandaşı Caballero’ya Barça formasını giydirmek!
Çünkü Caballero, sadece golün güzelliğine güzellik katacak bir “uçuş” sergileyip Atletico’nun şampiyonluğa ulaştığı anları izlemeyi; seyircisinin coşkusuyla şampiyonluk kutlamaları için hazırlanan Neptun Meydanı’na o golün heykelinin dikilmesini, yıllarca o golün dünya futbolunun jeneriklerinde yer aldıkça hatırlanmasını Vicente Calderon’da reddetti!
Bol şanslar Atletico!