Bir kulübün teknik direktörü başarıdan başarıya koşarken, hele hele kendisinden sonra gelen takıma ikinci devrede sekiz puan fark yapmışken, hiç sebep yokken ‘ben gidiyorum’ der mi?
Bayern Münih’in teknik direktörü Pep Guardiola’dan bahsediyoruz. Bizde olsa adamı taşa tutarlar, ‘Aman gitme’ diye yolunu keserler. Guardiola’ya anlaşılan Münih takımı küçük geliyor. Daha büyük başarıları özlüyorum diyor ve gidiyor. Yeni durağı Manchester City olacak. İspanyol hocanın çok hissi olduğundan, kültürel yapısının zirve yaptığından hep bahsediliyor. Maçlar esnasında adeta kendisi oyundaymış gibi davrandığı söyleniyor. Bayern Münih’te bundan fazlası olmaz gibi bir korkuya mı kapıldı dersiniz?
Adamın filozofik bir düşünce yapısı olduğu söylendiğine göre bir değişiklik araması normal olabilir. Bu noktada takıma teknik direktör aranırken, yalnızca teknik kabiliyet değil, direktörün kültürel yapısını da mı araştırmalı dersiniz? Bazı teknik direktörlerin maçları kaybettikten sonra kullandığı bazı ifadeler bir kültürel eksikliği göstermiyor mu? Bu tip teknik direktörlerin bir anda takımın ve kulübün sosyal ve kültürel yapısına uygun olmadığı görülmüyor mu? Bu tip teknik direktörlerin takımlardaki ömürleri zaten kısa oluyor. Böyle olunca teknik direktörleri kaybedilen karşılaşmalardan sonra konuşturmamak gerekiyor diye düşünebilir misiniz? Acaba sosyal psikologlar bu konuda ne derler? Ne diyelim Guardiola’nın yolu açık olsun.