Nedense kültürel yapımızda hep kendimizi haklı görmeye zorlayan bir dürtü vardır. Araba kazası yapan iki sürücünün biri muhakkak bir diğerini suçlu bulur, kırmızı ışıkta geçmiş olsa bile. Mesela politikacılar hiç suçlu olmazlar.
Öbür yandan bir teknik direktör çıkar kaybedilen bir maçtan sonra ‘suçlu benim derse’ inanmayız, ‘o bir nevi suçsuz olduğunu söylemek istiyor’ deriz. Suçlu olmak ve ya olmamak muhasebesinde bir kültürel dengesizliğimiz olduğu meydanda. Yani nedense suçlu aramak ve ya suçluyu bulmak hususunda adaletli olmayı beceremeyiz.
Eskiden futbolda kaybedilen bir maçtan sonra hep hakem suçlu bulunurdu. ‘Hava yağışlı, saha çamurluydu’ derlerdi. O yüzden fazla koşamamışlardı. Yani derinine inmeyi hiç kimse sevmezdi. Bakın şimdi yazacağımızı da kimse doğrulamaz. Türk Futbolu’nda suçlu kondisyon yetersizliği derseniz ve suçlu sadece ve sadece futboldaki profesyonel anlayış yokluğu derseniz size gülerler.
Yabancı ve zaten yaşlı futbolcular bile Türkiye’ye geldikten bir süre sonra profesyonel anlayışı ve görgülerini bir tarafa bırakırlar, vur patlasın çal oynasın havasında yer içer gece kulüplerinde görünürler. İşin tuhaf tarafı bizi öve öve bitiremezler. Adeta cennete gelmişlerdir.
Magazin sayfalarından hiç inmezler. Real Madrid takımının on birini tartsanız, bizimkileri de tartsaydınız aradaki fark acaba ne olurdu? Ronaldo’nun görünüşündeki atletik yapı hiç dikkatinizi çekti mi? Ronaldo’nun dev gibi iki beki geçtiğinde arkasında kalan iki savunma oyuncusunun nefes nefese kalışı gözünüzden kaçtı mı?
Türk Futbolu’nda profesyonel disiplini hele hele birinci sınıf takımlardaki oyunculara dikte edemezseniz, her zaman büyük maçlarda 20 dakikadan sonra hep hüsrana uğrarsınız. İster inanın ister inanmayın. Kondisyon futbolda tıbbi anlamda teknik bilgiden evvel gelir. Profesyonellik akıl, disiplin ve düzenli yaşamdan geçer. Ah bunu bir bilsek.