Önümüzde yeni başlayan koskaca bir futbol sezonu var. Ve beraberinde gelebilecek futbol cezaları. Seyircisiz oynama ve diğerleri gibi.
Esasında bir kefede suç var, bir kefede ceza. Bu terazinin dengelenmesi en fazla tarafsızlık ilkesine bağlıdır. Ceza kararı yerinde midir, haklı mıdır? Evet ise o zaman vicdanlar rahat demektir. Kimsenin, ne kulübün, ne seyircisinin bir şey demeye hakkı olur. Ama karar doğru ise, siz de onu değiştiriyor veya kaldırıyorsanız o zaman karar organı olarak otoriteniz zedelenir. Tatsız polemikler başlar. Hele adaleti, kararınızı baskılarla değiştirmişseniz “yazıklar olsun size” derler.
Hukukta bu böyledir, futbolda da. Futbolda top herkesin önünde oynanıyor. Bir kişi değil, 10 binler önünde, milyonlarca televizyon seyircisinin karşısında. Siz birine üç maç ceza verip, hemen sonra bunu pazarlıkla indirirseniz suç olur. Hele hele cezalandırıp sonradan affettiğiniz oyuncu şöhretli ise o zaman zavallı Mehmet ile şöhretli Ali arasında ayrımcılık yapıyorsunuz demektir. Ve bir anlamda futbol etiğine ve anlayışına bir darbedir bu.
Tarafsızlık ilkesini korumak zordur ama futbolu güzelleştirmek için gereklidir.