Dünyada halkı bir kaç milyonu aşmayan küçük küçük devletçikler var. Ama bir de bakıyorsunuz ki, bu devletlerden yığınla dünya çapında sporcular çıkıyor. Hani doğrusu ben spor bakanı, milli eğitim bakanı veya sağlık bakanı olsam kendi kendime sorardım; “70 milyonun üstünde bir kalabalığa sahipken neden bende çeşit çeşit spor dallarından büyük sporcu isimleri yetişmiyor veya yetiştiremiyoruz” diye.
Eskiden “Alt yapı yok” der üzülürdük. Şimdilerde sürüsüyle spor tesislerimiz var. Hele hele gösterişli spor akademileri. Ne yazık ki hala doping ile başarılı olmaya çalışan sporcularımız var. Nerede o kondisyonu bilen, sporcu gıdasını dengeleyebilen, çocukken sporcu yapıyı kazanmaya çalışan bilinçli gençler.
Spor milleti olmak her şeyden evvel aileden geçer. Spor yapan, sporun temel prensiplerini günlük hayatta da uygulayan anne ve babalar. Spor görgü ile kazanılır. İlk ve orta okullarda kollarını bir-iki defa havaya kaldıran, bacaklarını aşağı yukarı indirip kaldıran çocuklardan bir şey olmaz. Yani sporcu çıkmaz. Hele hele çocukları her yaş döneminde bilgi hazırlık kurslarına göndermek, üniversitelere hazırlamak için kurs üstüne kurs yaptırmak sağlıksız gençlik yaratmaktadır. Acaba biz okullardaki spor faliyetlerinde kabiliyet yüzdesini organize olarak kontrol ediyor muyuz? Bir sınıfı alıp ciddi bir spor sınavına tabi tutsalar, başarı yüzdesi acaba ne olur? Acaba kaçı gülle atabilir? Geleceğin şampiyonlarını ancak disiplinli, kontrollü spor adımları ve üst düzey spor komiteleri ile çıkarabiliriz. Tek tek gurur duyduğumuz şampiyonluklar bizi bir yere götürmez, aldatır.