İçtenlik, psikolojik açıdan zor açıklanabilecek bir kelimedir. Belki de anlamında samimiyetin bütününü taşır. Yani yaptığınız harekette içtenlik varsa, samimiyetiniz tamdır. Lafı eveleyip gevelemeyelim. Sadede gelelim.
Milyonlar teklif edilen, yolu beklenen, ha geldi ha gelecek denen futbolcu çıkıp gelmiştir. Televizyonların gazetecilerin karşısına çıkarılıp kulüp forması giydirilmiştir. O da ayağa kalkıp, formadaki kulüp amblemini içtenlikle öper ve göstere göstere bir daha öper. Bu genç futbolcunun kulüp amblemini öperken samimiyetinin derecesi ne kadardır dersiniz. Buradaki içtenlik bankadaki milyonlarla ölçülebilir mi?
Günler geçer, yıl geçer, gelsin gece kulüpleri, gelsin şımarıklıklar, kondisyonsuzluk, sahadaki isteksizlik... Ve bir de bakarsınız ki bu sevgili futbolcunuz yeni milyonlarla bir yabancıya kaçmış. Kimse gocunmaz. Zira alan da veren de razıdır. Genç futbolcunun yeni kulübündeki merasimi afedersiniz bize göre bayağı matraktır. Zira ona yine yeni kulübün forması giydirilir. O da yine televizyonlar karşısında ayağa kalkıp, formasındaki amblemi içtenlikle öper. Acaba öpülen kimdir, nedir...
Yoksa taraftar mı? Hani deriz ya ‘öpüldünüz’ diye işte bu öpücük bahsedilen o öpücük olsa gerek.