Bir Alman futbolcunun intiharı kendi ülkesinde büyük yankı yarattı. On binler üzüntüden yollara döküldü. Futbol dünyasında bu tip ruhsal bozuklukların tartışılması bir daha gündeme geldi.
Biz yıllarca bu sütunlarda futbol kulüplerinin organizasyonunda ortopedistlerden çok psikolog ve psikiyatr uzmanına ihtiyaç vardır diye yazıp durduk. Kimse aldırış etmedi, burnunu büktü. “Kendine iş mi arıyorsun?” diye dalga geçenler oldu. Spor kongrelerinde psikoloji terimi hep istim gibi sonradan geldi.
Profesyonel bir futbol oyuncusunu sadece kas yapısı ile ele almanın yanlış olduğunu bilmek, kazandığı milyonlara rağmen bir ruhu olduğunu unutmamak gerekir. Hele hele bu adamların, spor sayfalarında her maçtan sonra kendi haklarındaki negatif kritikleri okuduklarını ve bir hafta sonra spor arenalarına tıpkı gladyatörler gibi yeniden sürüldüklerini düşünürseniz, psikolojilerinin ne kadar tehlikede olduğunu anlarsınız.
Son günlerde bu yüzden bu lejyonerlerin Avrupa’da kendi seslerini yükseltmeye başladıklarını, teknik direktörlere ve yöneticilere kafa tuttuklarını ve asileştiklerini görmeye başladık. “Takım ruhu” diye adlandırılan psikolojik terim, teker teker her oyuncunun ruhsal yapısının araştırılması ile açıklanabilir ve dengelenebilir. Şöhretlerin gece kulüplerindeki taşkınlıkları ve günlük sosyal hayattaki kötü davranışları, genç kafalarındaki yanlışların ve hazımsızlıkların kulüp yöneticileri tarafından açıklanamamasından kaynaklanmaktadır. Çünkü bu fırtınaları yöneticiler değil kulübün yetkili psikologları ve psikiyatrları çözebilir. İstim sonradan gelmezse...