Çocukluğumuzda büyüklerimiz bize sözün nereye varacağını bilmek gerekir diye öğretirlerdi. Önemli dış ülkelerde politika ve ekonomide isim sahibi olmuş kişilerin sözleri sanki terazide tartılmış gibi dengelenmiştir.
Zaten karşılarındaki basın ve halk, laubaliliği sevmez, reaksiyon gösterir. Bizde ise maalesef konuşma üslubumuzda nedense bir dengesizlik var. Nitekim onun için çoğu politikacı ve önemli isimler sonradan yanlış anlaşıldım deyip kıvırma yollarını aramaktadırlar.
Amerika ve Avrupa’da bilhassa üniversitelerde öğrenciler sık sık konuşmanın adabını öğrenmeleri için panellerde konuşturulurlar. Hele hele topluluklar karşısında. İyi ve doğru konuşma bir öğrenim işidir. Biz bu yüzden diyoruz ve inanıyoruz ki, bir kulüp başkanı “şu rakip kulübün işini bitirin” desin. Arkasından da “ben o kadar safmıyım ki rekabetten gelecek parayı çöpe atıyım” diye kıvırsın.
Siyasette, sporda konuşmasını bilmek lazım. Anlaşılan ülkemizin kültürel alanda bu yüzden bu yönde çok ama çok yol alması gerekiyor.