Tesadüf ya elime Alman Spiegel haftalık dergisinin 5 Ekim 2009 tarihli sayısı geçti. Burada şu an A Milli Takım’ın teknik direktörlüğünü yapan Guus Hiddink ile o tarihte yapılan bir röportajı okudum.
O zaman Rusya Milli Takımı’nın hocası olan Hiddink, zaman zaman da paralel olarak İngiliz Chelsea’yi çalıştırıyordu. Anlattıkları başarılı bir teknik direktörün futbolun dışında neler yapması gerektiğini de ortaya koyuyor.
Mesela otoriter rejimler altında olan Güney Kore ve Rusya’da oyuncuların sahaya çıktıklarında hata yapma korkusu altında olduklarını, bunun dezavantajlarını göz önüne getiriyor...
‘Hata yapma, cezalandırılırsın’ mentalitesi modası geçmiş bir futbol ortaya çıkarmaktadır.
Bu yüzden, bu oyunculara serbest düşünmelerini ve davranmalarını öğretmek gerekmektedir. Güney Kore’de eski ve yeni futbolcular yemekte bile bir hiyerarşi altındalar. Ayrı ayrı masalarda oturuyorlar. Ve sahada da bu sistemi uyguluyorlar. Yani yeniler zor pozisyonda da olsalar paslarını yaşlılara atıyorlardı. Ve hatalı bir oyun ortaya çıkıyordu.
Rus futbolcuları, ‘Hiddink bize serbest düşünmeyi, serbest davranmayı ve hürriyetimizi öğretmişti’ diyorlardı. Bu noktada Hiddink, anti otoriter olmanın yanlış olduğunun anlaşıldığını, ama otoritenin yerinde kullanılması gerektiğini işaret etmektedir.
Hiddink yardımcılarını hep misafir ülkeden seçtiğini, böylece o ülkeye daha kolay adapte olabildiğini ifade etmektedir. Modern futbolda doğrusu Hiddink’in ne kadar haklı olduğu görülmektedir. Zira futbolda da karakterin, oyuncuların birbirlerine uygunluğunun, anti otoriter anlayışın bir ölçüsü olduğunun, hür düşünmenin ve ona göre davranmanın önemi anlaşılmaktadır. Bir anlamda futbol dünyasında da başarı için belli bir kültürün gerektiği görülmektedir.