Gün gelir, bakarsınız, biz de futbolda dünya şampiyonu olmuşuz. Onların bizden farkı ne ki?
Böyle acılı günlerde tenkit yapmak da doğrusu uygun olmaz. Ama bazen futboldan anlamayanlar da futbol yazıyor diyenler çıkıyor. Ama Allahınızını severseniz, Hollanda takımını nasıl buldunuz? Letonya maçını seyrederken etrafımızda toplanan küçük ve genç çocuklar vardı. Forvetimizin ayağına her top gelişinde havaya fırlıyorlar, vur vur diye çığlıklar atıyorlardı. Demek ki onlar da forvetimizin kale önündeki yavaşlığının ve zaafının farkındaydılar.
Forvetlerimizin Allah’tan Hollanda karşısında, Letonya maçındaki gibi handikapları yoktu. Veya Hollanda müdafaası Letonya’dan daha zayıftı. Şimdi diyoruz ki ne olur her zaman yaptığımız gibi kazanınca havalara uçup durumumuzu unutmayalım.
Tabii ki korkulan Portakalları 3-0 yenmek büyük bir başarı. Şimdi aklıma bir sual geliyor. Bizim milli takımın böyle bir gün düzgün, bir gün süzgün oynaması neden? Zaman zaman adrenalin deşarjını dengelemek için anlaşılan kulaklarını çekmek gerekiyor. Bakın Letonya karşılaşmasından sonraki karamsar havaya ve tenkitlere. Ne olacak bu bizim milli takımın hali diye sormuyor muyduk? Hollanda maçından sonra sanki güneş yeniden doğmuştu. Bir iyimserlik ki sormayın.
Futbol bu işte. Ama denildiği gibi futboldan anlayan da, anlamayan da yazıyor işte. Varsın olsun. Eline ay-yıldızlı bayrağı alıp statlara koşan vatandaşın ise bir tek arzusu var:
Stabil, güvenilir, dengeli bir milli takıma sahip olmak. Onun için gerisi futbol sevgisi.