Aferin çocuklar
Avrupa Şampiyonası’nda grupta oynayacağımız son maç olan Çek Cumhuriyeti karşılaşması bir anlamda bizim için devam mı tamam mı anlamı taşıyordu. Oynadığımız Hırvatistan ve İspanya maçlarında kötü de oynasak mağlup da olsak grubun son maçı öncesi turnuvaya devam etme gibi bir şansımız vardı. Şampiyona başladığından beri sürekli turnuva oynadığımızın farkında olmamız ve demoralize olmadan maçlara hazırlanmamız gerektiğini belirttik. Oldukça problemli, sıkıntılı ve sert eleştirilere maruz kalan bir Milli Takımımız var. Yaşanan bunca olumsuzluklara rağmen bu krizi fırsata çevirmek için oyuncularımızın elinde son bir şanstı Çek Cumhuriyeti maçı. Her biri ayrı değer olan oyuncularımızdan Çek Cumhuriyeti maçında yapılan eleştirilere karşı bir duruş sergileyerek kapasitelerini sahaya yansıtmaları da çok önemliydi.
Rakibimiz karşısında kazanmak için taktik ve teknik analizlerin dışında sahada kazanma arzusu, coşkumuz ve mücadele gücümüzün üst düzeyde olması en önemli faktörlerin başında geliyordu. Grubun son maçı bizim olduğu kadar Çek Cumhuriyeti için de şampiyonaya devam etmeleri açısından büyük önem taşımaktaydı. Çekler’in hem grup ikincisi hem de en iyi üçüncü olarak şampiyonaya devam etme şansları oldukça yüksekti.
Rakibimizden kalite olarak üstün bir kadroya sahip olsak da disiplinli ve sistem takımına karşı oynamak ve kazanmak çok da kolay olmayacaktı. Yedek kulübesinden gelecek ve skora etki edecek oyuncularımızın rakibimize oranla sayı olarak fazla olması da bizim için büyük bir avantajdı.
Diğer maçlardan farklı olarak Emre Mor, İsmail Köybaşı, Volkan Şen’le maça başladık. Daha çok dripling gücü yüksek ve kaleye giden oyunculardan kurulu isimler Fatih hoca tarafından ağır Çek savunması karşısında tercih edilmişti. Beraberlik her iki takımın da işine yaramayacaktı. Maça Hırvatistan ve İspanya maçlarına oranla çok daha istekli ve coşkulu başladık. Bu istekli oyunumuz oyunun hemen başında Burak Yılmaz’la bulduğumuz golle skora yansıdı. Skor üstünlüğünü eline alan Milli Takımımızın direnci ve coşkusu sahada iki katına çıktı. Teknik kapasitesi düşük rakibimizden kaptığımız toplarla hızlı hücumlarla Çek kalesini zorlamaya başlayan millilerimiz Emre Mor’la etkili oldu. Rakibimiz ise özellikle duran toplarla tehlike yaratmaya çalıştı. İlk yarı boyunca hücum organizasyonlarında etkili olmamıza rağmen savunmaya geçişlerde sıkıntı yaşadık ve rakibimize pozisyon verdik. Fizik gücü yüksek olan rakibimiz karşısında ilk yarının son bölümünde oyun üstlüğünü kaybettik. İkinci yarı da ilk yarının son bölümünde olduğu gibi Çek takımının üstünlüğü ile başladı. Rakibimiz üzerimize geldiğinde rakip savunmayı Emre Mor- Volkan Şen ve Burak’la az adamla yakaladığımız pozisyonları cömertçe harcadık, farkı artırmak adına şansları değerlendiremedik. Duran top sonrası Ozan Tufan’ın attığı golle farkı ikiye çıkaran Millilerimiz için işler çok daha kolaydı. Oyun da tam bizim istediğimiz şekle döndü.
Kaybettiğimiz Hırvatistan ve İspanya maçlarından sonra söylediğimiz gibi kalitesi oldukça yüksek bir Milli takıma sahibiz. Kaybettiğimiz maçlarda mücadele gücü ve coşkuyu sahaya yansıtamamıştık. Bu kez tüm ülkenin özlediği ve beklediği Milli Takım sahadaydı. Eleştirilere karşı dik bir duruş sergileyerek kapasitelerini sahaya yansıttılar. Alkışı ve övgüyü fazlasıyla hak ettiler. Bu arada sosyal medyada Fatih Terim’in ailesine ve futbolcu kardeşlerime eleştiri sınırlarını aşan çirkin söylemleri nefretle kınıyorum.