Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta Fenerbahçe Teknik Direktörü konusunda gündeme pek çok isim gelirken, İsmail Kartal’ın en kuvvetli aday olduğunu yazmıştı gazetem.
Süper ligimiz, yabancı futbolcu ve çalıştırıcılar için sözleşme cenneti. Uzun süreli anlaşmaların bedeli ağır oluyor. Tazminatlar can yıkıyor, FIFA’nın kılıcı başımızda sallanıyor. Kartal ile sezonluk kontrat yapılması bu yüzden tuhaf geldi bana. Başkan belki de kendi görev süresiyle kısıtlı kalmasını istedi.
Ali Koç’un “İsmail Kartal” kararını tek başına almadığını ve yönetim kurulunda görüş birliğine varıldığını biliyorum. Başkanlığı döneminde bir kez “Ziraat Türkiye Kupası” kazanması, camiayı mutlu etmiyor elbette. Bu kez hoca tercihinde sorumluluğu paylaştırmasının anlamı var elbette. Lakin camianın da bunu bilmesi ve anlaması gerek.
Aziz Yıldırım’ın “güven tazele” mesajına verdiği karşılık sert de olsa, Koç’un son kozunu oynadığı aşikar. Aileden gelen “yeter artık yıpranma” baskısı, başkanı stresli bir kulvara sokacak. Yüzüncü yılda hedef tutmadı. Tribünden yükselen homurtular uzun zamandır köşesine çekilen Aziz Yıldırım’ın yeniden sahne almasına yol açtı.

İşaret etmişti

Yıldırım’ı tanırım. Susar ama yeri geldiğinde lafını esirgemez, çekinmez. Hayatı Fenerbahçe’dir. Ali Koç’un şimdi dikkate alması gereken çok ciddi bir takipçisi var. Metris cezaevinde ziyaretine gittiğimde, FETÖ terör örgütü ile ilgili şöyle demişti Aziz başkan: “Başımıza bu davayı açan bu örgüttür. Bin yıl yatsam gam yemem. Ama ifşaa olacaklar. Şimdi ben duvarlara bakıyorum, duvarlar bana, böyle kalmayacak.”
Aramızda cam var, telefondan konuşuyoruz. “Başkan dinliyorlar aman” dedim. “Kimseden korkmuyorum, Fenerbahçe’den korksunlar” yanıtı vermişti.
Sayın Ali Koç; iyi niyetiniz ve Fenerbahçe sevginizden şüphem yok. Ancak Aziz Başkan’ın yaşadıklarını anlamak için empati yapmanız gerek. Yeter ki hırs, aklın önüne geçmesin.

Haberin Devamı

Dün susan, yarın şikayet edemez

Geçen hafta Ankara’da Futbol Federasyonu olağan seçimli genel kurulu yapıldı. Mehmet Büyükekşi, dört yıllığına vekalet aldı futbol ailesinden.
Genel kurulda Süper Lig’den sadece bir kulüp başkanı söz hakkını kullandı; Beşiktaş adına Ahmet Nur Çebi.
Uzun konuşmadı ama bir teklifi vardı ki, ben de katılıyorum. Merkez Hakem Kurulu’nun seçimle göreve gelmesini, TFF Riva yerleşkesine sandık kurulmasını ve kulüplerin MHK için oy kullanmasını önerdi. Önermek yetmiyor maalesef.
Sayın Çebi’nin hukuk danışmanları bilmiyor mu acaba? Merkez Hakem Kurulu’nun seçimle iş başına gelmesi için statü değişikliği gerekiyor. Mevcut statünün 43. maddesinin 2. maddesi şöyle diyor: “Kurulun üyeleri, faal hakemliği atama tarihinden itibaren bir yıl veya daha öncesinde bırakmış olanlar arasından ATANIR.”
“Atanır” ile “seçilir” arasındaki farkı biliyoruz. Sayın Çebi’nin isyanı, MHK Başkanı ve üyelerinin atanması sırasında adaletsizlik olduğu yönünde. Haklı. Liyakate bakılmıyor. Bakılsa, son 10 yılda, 10 MHK Başkanı değişmezdi zaten. Bir de FIFA engeli var. Statüde değişiklik yapılsa bile FIFA izin vermez seçime.
Ama kendisini tebrik ediyorum. Seçimli genel kurul yapıldı ve kürsüye çıkıp konuşan ve eleştirilerini dile getiren tek kulüp başkanı Çebi oldu. Sürekli hakemlerden ve federasyondan şikayet edenlerin ise dili tutuldu adeta. O gün konuşmayanların, yarın herhangi bir konuda medya önünde şikayet etme ve federasyonu eleştirme hakkı olamaz.

Haberin Devamı

Cahil insanlara dair

Haberin Devamı

Her şeyin en iyisini bilirler, Araştırmadan bilgi sahibi olurlar, Kibar insanları zayıf görürler, Kusursuz olduklarını düşünürler, Ahlak dersi vermeyi severler, Empati yoksunu ve anlayışsız olurlar, Başkalarının hayatlarına karışırlar, Her zaman kendilerini haklı sanırlar!

Buyrun buradan harcayın

Futbol Federasyonu, hafta içinde Süper Lig kulüplerinin harcama limitlerini açıkladı. Yüzde 30 sapma ile yeni sezonda transfere ödenebilecek miktar bile komik. Örneğin son şampiyon Galatasaray’ın limiti 1 milyar 926 milyon 591 lira. Yani yaklaşık 68 milyon euro. Fenerbahçe de hemen hemen aynı seviyede. Federasyon talimatları uygular ve kemer sıkma politikasından vazgeçmez ise kulüplerin işi gerçekten zor. Bu durumda ancak mevcut kadrodaki oyuncularını satarak harcama limitleri artırılabilir. Aksi takdirde söz konusu bütçeler ile transfer yapabilmek ve yarışmacı takımlar kurabilmek mümkün değil.